7.4/Özel Bölüm

9.6K 470 40
                                    

Kız istemeden, birkaç sene önce;

Koskoca bir masa kurulmuştu. Çocuklar ve bizim arkadaş grubumuz.

Yağmur ve Güney'in çocukları, Lavinia ve Kuzey'di. Lavinia, Kuzey'in ablasıydı.

Maral ve Toprak'ın çocukları, Hazal ve Hazan ikizlerdi.

Berk ve Gökçe'nin oğulları, Gökhan'dı.

Esin ve Uygar'ın ise, Esen ve Eren isimli çocukları vardı. Eren, Esen'in abisiydi.

En son bize geldiğimizde, Göksal ve Göksan, Ilgın'ın abileriydi.

Koskoca masaya bakarken, gülümsedim. Omzuma sarılan, Maral'a döndüğümde, yüzünde ki gülümsemeyi gördüm.

Herkes yerine yerleşirken, Göksan homurdanıyordu. Babasına dönüp, bir şeyler söylediğinde, ikisi de bana döndüler. Onlara doğru yaklaşınca, Vural sırıtırken, Göksan biraz gergin duruyordu.

"Ne oldu sana?" diye sordum, Göksan'a doğru.

(Burada daha Göksan'a kız istemeye gitmediler.)

"Anne," diye mırıldanan oğluma döndüm ve yavaşça sandalyenin kol kısmına oturdum. (Ne yazsam bilemedim aq.) Saçlarını okşadığımda, Göksal da babasına yanaştı.

"Bana birisi yazıyor." dediğinde, kaşlarımı çattım.

"Kim yazıyor? Söyle bakayım. Sorguya çekeyim." dediğimde, yavaşça gülümsedi.

"Senin gibi, anonimden yazıyor." dediğinde, sırıttım.

"O zaman tamam, yazsın bakalım." dediğim an, kaşlarını çattı. Ben oğullarımı kimseyle paylaşamazdım ama söz konusu benim izimden giden bir kızsa, tabii verirdim.

Ilgın da yavaşça masaya oturdu. Herkes yerli yerine oturduğunda, Kuzey ve Göksal birbirleriyle uğraşıyorlardı.

Kuzey, Göksal'ı aynı abisi gibi görür, Lavinia'yı dışlamaya çalışsa bile, Yağmur izin vermezdi.

Her daim, kızının arkasında dururdu.

Masanın başına geçtiğimde, herkes bana dikkatlice bakmaya başlamıştı.

"Şimdi, biz biliyorsunuz ki koskoca bir aile olduk. Hiçbirimizin yeri ayrı değil, hiçbirimiz farklı değiliz." dediğimde, Güney elini kaldırmaya çalışsa da, Yağmur onun eline vurarak susturmuştu.

"Anne!" diye çığlık atan Ilgın'a baktığımda, babasına sığınmaya çalışıp, Göksan'dan kurtulmaya çalışıyordu.

"Göksan, hadi oğlum otur yerine de yemek yiyelim." dediğimde, Esin birden ayağa kalkıp, Uygar'ın telefonunu su dolu sürahinin içine atınca, herkes şok olmuştu. Tabii Esen ve Eren hariç.

"Hele şükür be anne." diyen Esen ve Eren, birbirlerine bakıp kıkırdadılar.

"Seni sikeyim, Esin." dediğinde, Esin koluna vurmuştu.

"Kapa çeneni." diyen Esin'e dönüp, kocaman sırıttı.

"Doğru, uzun zamandır yapıyorum zaten." dediğinde, Esin o sürahiyi, Uygar'ın başından aşağı dökmüştü.

"Ağzıma sıçtın." diyen Uygar'a bakıp, masadan kalktı ve bana döndü.

"Ben boşanacağım bu şerefsizden." dediğinde, hiçbirimiz onu ciddiye almamıştık. Tüm evlilikleri boyunca, sürekli bunu söyleseler de, yine birbirlerini affediyorlardı.

Esin, arka bahçeye doğru yürürken, Uygar onu gidemeden yakalayıp, sarılmıştı.

Masaya döndüğümde, hepsi gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.

"Gülün." diye fısıldadığımda, herkes kahkahayı patlatmıştı.

İşte bu da, bizim kocaman ailemizdi.

*Sellamm. Öncelikle, 109 bin olmuşuz. :"). Başta, sürekli gözlerim doldu, inanmak istemedim. Kendimce, hedefimin fazla üstündeyim. Hepinize teşekkür ederim.

*Ve yakında, yani şu anda yazmaya devam ettiğim tüm kitaplarım bittiğinde, Göksan'ın hikayesini yazmayı düşünüyorum.

*Ve sizden ufak bir şey rica edebilir miyim? Diğer kitaplarıma da göz atar mısınız? Sizi zorlamam tabii ama eğer kitabımı beğendiyseniz, diğerlerine de bir şans verebilirsiniz. :)

*Son olarak, gerçekten hepinize minnettarım. Hepinizi de çok seviyorum. Çok teşekkür ederim.

gelmeyenin gelişi|textingWhere stories live. Discover now