|30|

244 21 7
                                    

29. Gün
-Jungkook-

4 Mart. Son birkaç saatim kalmıştı. Kalbim korkudan sıkışıyordu. Bugün son şansımdı ve ben bunu kaybetmek istemiyordum. Her şeyi elime yüzüme batırmak istemiyordum. Yeri'nin evine gittiğimde şiş gözleri görmeyi bekliyordum. O da artık intihar etmek istemiyordu buna emindim, sadece aptallığından bunu devam ettiriyordu.

"Selam."

Bir şey demeden bana sıkıca sarıldı ve hıçkırıklarının göğsümü delip geçmesine izin verdi. Sessizce onun saçlarını okşarken arsız bir yaş gözümden düşmüştü.

"Jungkook kafam çok karışıyor hangi kararı verirsem vereyim her şey mahvolacak gibi hissediyorum."

Yüzünü ellerimin arasına aldım ve göz yaşlarını sildim.

"Her iki kararında da seni yalnız bırakmayacağım ama şimdi bunu düşünmeyelim tamam mı?"

Ağladığı için kızaran dudaklarını birbirine bastırdı ve kafasıyla onayladı. Göz yaşlarını yavaşça sildim ve elimdeki paketi ona uzattım.

"Hadi giyin."

O an takım elbise giydiğimi fark etmiş ve şaşırmıştı. Poşeti açıp baktığında gözleri daha da büyümüştü ve koşarak odasına gitmişti. Beyaz, uzun elbiseyle geri döndüğünde memnuniyetle gülümsedim ve elinden tutarak onu döndürdüm.

"Melek gibisin."

Utançla gülümsedi. Elinden çekiştirerek arabaya bindirdim.

"Aslında daha erken gelecektim ama anca yetişti."

Arabayı gideceğimiz yere sürdüm. Geldiğimizde arabadan inip Yeri'nin gözlerini kapattım. Elinden tutup yavaşça getirdim. Gözlerini açtığımda karşısındaki manzaraya bir süre baktı ve sonra bana döndü. Onun için ağaçları ışık ve iplerle süslemiştim. Aslında çok bir şey değildi ama ani bir plana göre fena sayılmazdı. Yeri gülümseyerek bana döndü

"Seni hak edecek ne yaptım ki ben?"

Gülümsedim ve elinden tuttum. Ortadaki pastaya geldiğimizde Yeri sevimlice gülümsedi. Mumları yaktım.

"Belki dilek dilemek istersin."

Yeri utangaçça gülümsedi

"Benim dileğim zaten yanımda."

Güldüm ve mutlu yıllar şarkısını söylemeye başladım. Yeri kıkırdayarak mumu üflediğinde alkışladım. Parmağıma biraz krema alıp burnuna sürdüm. O da aynı şeyi bana yaptıktan sonra pastayı yemeye başladık. Dilimlerimiz bittiğinde Yeri yi ayağa kaldırdım.

"Dans edelim hadi."

Yeri şaşkınca baktı

"Şarkısız mı?"

Gülümsedim.

"Şarkıyı biz söylesek?"

Yeri beni onaylayınca ellerimi beline koydum ve yavaşça sallanmaya başladım.

Lately I've been thinking, thinking about what we had

Şarkıyı duyduğu an Yeri'nin gözleri parıldamaya başlamıştı, gülümseyerek devam ettim.

And I know it was hard, it was all that we knew, yeah.
Have you been drinking, to take all the pain away?
I wish that I could give you what you deserve
'Cause nothing can ever, ever replace you
Nothing can make me feel like you do, yeah.
You know there's no one, I can relate to
I know we won't find a love that's so true

Kaşlarımı kaldırıp Yeri'ye bana eşlik etmesi için baktım. Gözündeki yaşları umursamadan bana eşlik etti.

There's nothing like us
There's nothing like you and me
Together through the storm
There's nothing like us
There's nothing like you and me, together
I gave you everything babe
Well, everything I had to give
Girl, why would you push me away?
Lost in confusion, like an illusion
You know I'm used to making your day
But that is the past now, we didn't last now
I guess that this is meant to be
Tell me, was it worth it? We were so perfect
But baby I just want you to see

Şarkıyı bitirdiğimizde Yeri parmak uçlarına çıkıp dudaklarımdan öpmüştü. Ağzıma tuz tadı geldiğinde hâlâ ağlıyor olduğunu fark etmiştim. Onu kendimden ayırdım ve göz yaşlarından öptüm. O da elini yanağıma koyup baş parmağıyla göz yaşlarımı sildiğinde ağladığımı fark etmiştim.

"Ben seni bırakıp gidemem ki."

"Çok gitmek istiyorsan, yolcu olarak yanına beni de alman gerekecek."

Last Thirty Days |Jungri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin