prologue

1.2K 88 54
                                    

•617•

Üzerindeki vişne çürüğü elbisenin, yumuşak ipek kumaşını sıktı avucuyla. İçindeki sönmek bilmeyen alev, tenin üzerinde öfkeden bir zırh oluşturmuş, terasın dondurucu soğuğuna rağmen içinin sımsıcak kalmasını sağlamıştı. Gökyüzüne çevirdi bakışlarını ve bir ân için ay gözüne önceki günlerden daha parlak ve göz alıcı göründü. Bu güzel manzara, diğer insanların arasında serbest bırakmaya gurunun el vermediği gözyaşlarının yanaklarından aşağıya bir bir süzülmesine sebep oldu.

İlk başta farkında değildi ağladığının, sebebini bilmediği bu gözyaşlarını fark ettiği zaman hemen silmeye çalıştı. Sinirlendiği zaman gözyaşlarına boğulmak, ona çocukluk yıllarından kalan bir hatıraydı. Her ne kadar kendisi bu armağana lanet sıfatını daha çok uygun görse de kalbinin derinliklerinde, bu tuzlu su damlalarının öfkesini dindirebilme yeteneği olduğunun da farkındaydı. Elinden gelebildiği kadar sessiz bir şekilde iç çekti, ellerini soğuk demirlere dayayıp gözlerini sımsıkı yumduğunda titrediğini hissetti. Belki de artık geri dönmeliydi.

Tenine çarpan su damlalarını fark ettiğinde, aniden bastıran bahar yağmuru çoktan hızını arttırmaya başlamıştı bile. Bunu yapmayı istemese de burada kalmaya devam ederse yağmur onu hasta edecekti, yavaş yavaş kapıya doğru ilerledi. Ancak kapı beklenmedik bir şekilde açılmıştı, teras kapısını açan kişi uzun boylu bir gençti, sadece şık görünümüyle dikkatini çekmekle kalmamış olağanüstü etkileyici bakışlarıyla da onu afallatmıştı.

Kızın üzerindeki elbiseyle mükemmel bir uyum sağlayan göz alıcı kırmızı saçları; ona tehditkar bir hava katarken, kızılların arasında gümüş gibi parlayan beyaz saç telleriyle bir meleği andırıyordu. Bu yağmurda neden dışarıya çıktığını sormak istedi fakat oğlanın bakışları o kadar soğuktu ki gitgide üşümesinin sebebinin yağmur değil de, o olduğunu hissediyordu.

"Müsadenizle, geçebilir miyim?" Gözlerindeki ifadeyle tezatlık kuran kibarlığı ve nezaketi, genç kızı, birkaç dakika öncesinde bedenini ele geçiren öfkeyi unutturmaya yetecek kadar etkilemişti. Tek kelime edemeden geriye çekildi, hiçbir şey söylememeye yeminliymiş gibi konuşamıyordu, onun kim olduğu hakkında bir fikri yoktu fakat üzerinde yarattığı bu etkiyi hiç sevmemişti. Yolunun açılmasıyla birlikte ileriye adımlayan genç adam, bir teşekkür armağanı olarak karşısındaki genç kıza küçük bir tebessüm bahşetmişti ve bu gülümseme, daha önce hiç dokunulmamış ancak şimdi tuhaf vuruşlar ile göğsüne çarptığını hissettiği gizli bir şeyi fazlasıyla etkilemişti.

Yanından geçen adamı ani, bir o kadar da bilinçsiz bir hareketle durdurdu. "Yağmur yağıyor." Sanki o ıslandığında kendisi üşüyecekmiş gibi bir çaresizlikle çıkmıştı ağzından kelimeler.

Bunu yapmasıyla ayak sesleri kesilmiş, olağanüstü bakışları ona doğru çevrilmişti, kalbinin ritmini arttıran adam ona doğru dönerek "Umursamıyorum," diye yanıtladı bu istemsiz hareketini.

Kömür siyahı saçları rüzgarın gücüyle havayı yarıp geçiyor, kızın güzel yüzünü ortaya çıkarıyordu. Terasta, yağmur damlalarının ahenkli bir şekilde zemine vurmasıyla oluşan melodiden başka hiçbir ses yoktu. Bu dinlendirici ve içini tanımlanamayan hislerle dolduran ortamı, sıfatların bile nitelendirmeye yetmediği bir adam ile paylaştığı için oldukça mutluydu. Karşısında duran uzun boylu gencin gözlerinin içine bakıyordu, onun da kendisiyle aynı duyguları paylaşıp paylaşmadığını merak etmişti. Gerçi anlamlandıramadığı bu duyguların ne olduğundan da emin değildi. Etkilenmişti, hayran olmuştu belki de ama nasıl bir hayranlık kalbini yerinden çıkartacak kadar attırabilirdi ki?

Vucüdu ondan istemsizce hareket etmeye, ayakları kalbinin bu derece atmasına sebep olan adama doğru gitmeye başlamıştı. Balkonun kenarına geldiğinde kollarını demir korkuluklara yasladı ve içindeki, yanında duran genci izleme dürtüsünü bastırarak bakışlarını göz alıcı şehir manzarasında gezdirdi.

Ikigai // TodomomoDonde viven las historias. Descúbrelo ahora