bir sonbahar hüznü

8.1K 397 163
                                    

"Dağıtır saçlarını ve yalvarıp uzaktanMavi bir iklim gibi çağırır beni sesin,Tertemiz göklerinde dal dal erguvan açanRüyalarıma ışık ve özlem serpmektesin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Dağıtır saçlarını ve yalvarıp uzaktan
Mavi bir iklim gibi çağırır beni sesin,
Tertemiz göklerinde dal dal erguvan açan
Rüyalarıma ışık ve özlem serpmektesin.
Bir mayıs sabahını yaşayacak böcekler
Çılgın karanfillerle dolacak yeşil saksın,
Ve sen bir fidan gibi yeşermiş olacaksın,
Serin, çakıl yollarda kuşlar birikecekler."



26 Ekim 1979, Gwangju, Güney Kore


Hala bahtı kadar boş olan beyaz sayfaya baktı uzunca bir süre. Elindeki kalem huzursuzca parmaklarının arasında ileri geri sallanırken, bıkkın bir nefes verip sütlü ve bol şekerli kahvesinden bir yudum aldı. Şeker, onu uyuşturuyor ve kısa bir süreliğine dahi olsa beceriksizliğini unutup mutlu olmasını sağlıyordu. Her ne kadar bu bir çeşit kendini kandırma yöntemi olsa da umursamıyordu. Hayat, üzerine çok fazla düşünülecek kadar uzun değildi.

Gözleriyle bu küçük, kahverengi moloz taşlarıyla yapılmış duvarı ve etrafındaki üç beş dikdörtgen masayı inceledi. Sabah ondan beri burada oturmuş, hiç gelmeyen o ilham için bekliyordu ama gelmeyeceğini fark etmesi uzun sürmemişti. Yine de direnmek istediğinden saat ikiye kadar orada oturup gelip giden birkaç müşteriyi inceledi.

Dışarısı serin olduğundan, kapı her açıldığında hafifçe titriyordu. Sığındığı köşede, bir fincan kahvesi ve tabakta yarısı yenmiş çikolatalı kruvasanıyla bir ucube gibi göründüğünün farkındaydı. Yine de, tüm bu alık bakışlara rağmen orada öylece oturup, çoktan arkadaş olduğu kafe sahibi orta yaşlı Bay Lee'ye tebessüm etti. Buradan pek bir şey kazanmasa da, varını yoğunu iki çocuğunu üniversitede okutmak için harcıyordu. Ona saygı duyuyor, kazandığı her kuruşu hak ettiğini düşünüyordu genç kız.

Bay Lee'yi düşündüğünde, ailesini kandırıp, üniversite okuyacağım diyerek geldiği bu yerde yazarlık yapmaya çalıştığını hatırlaması onu utandırıyordu. Fakat hayaller vardı değil mi? Onun da hayali kalplere dokunan, satırlarında gülümsetip hayranlık uyandıran bir yazar olabilmekti. Çocukluğunda başlayan bu hevesi, yirmi yaşına kadar eteğini bırakmamıştı.

Yine de çok zor olduğunu kabul ediyordu. Sadece bir taslağı yazmak bile, onun için zorlu bir maraton koşmaya eş değerdi. Nefesi tükendiği anda, soluklanabileceği durak arıyordu ama üzerindeki geçim baskısı bu arzusunu bir çırpıda siliveriyordu. Üstelik ülkedeki her şey sansürleniyordu. O ne yazarsa yazsın, ilkelere ve gelişmeye engelse bir şekilde karalanacaktı.

Buna ek olarak, ilhamı bulmak çok zorlu bir süreçti. Büyük yazarların hayatlarını ve rutinlerini okuyarak uyurdu hep ve ilham denen şey için beklemenin doğru olmadığının farkındaydı. Fakat aklında bir şema olmasına rağmen, o şemaya ayak uyduracak karakterleri bir türlü bulamıyordu. Bir başrol, zihninin kurtarıcı figürü... Canlanmıyordu.

O sırada bir gürültü duydu. Kafasını kaldırıp gürültünün kaynağına baktığında kafenin hemen önünde bir grup gencin hararetli bir şekilde tartıştığını gördü. Erkeklerden biri diğerinin yakasını tutarak hırpaladığında kalabalık daha da sesli bir şekilde tartışmaya, başkaları dahil olmaya başladı. Önündeki defteri kapatarak ayağa kalkarken, daha iyi görmek için kafasını uzattı ama araya giren esnaflar ile grubun dağılması da bir oldu.

Fakat işin ilginci, tartışan erkeklerden birinin gözleriyle vakitsiz bir temasa yakalanmış olmasıydı. Genç adam sorgularcasına kızın gözlerine bakarken, neye yol açtığını, daha doğrusu ona ne gibi bir iyilik yaptığının pekala farkında değildi.

O sırada kafenin radyosundan gelen, heyecan ve korku dolu sesi işitti ama tam şu vakitte, ilhamına kavuştuğu vakitte bu pek de önemli değildi. Haber spikeri, Güney Koreli başkan Park Chung Hee'nin, Seul'deki bir gisaeng konağını ziyaret ederken suikaste kurban gittiğini söylüyordu, genç kızın zihnindeki spikerse o karakteri bulduğunu.

Hikayesinin baş karakterini, böyle yanlış bir zamanda bulduğunu idrak edemeyecek kadar sevinç sarhoşu olduğunu bilmiyordu.

bu hikaye hayran kurgu karnavalı için yazılmakta olup toplam 3468 kelimeden oluşmaktadır (yazar notları hariç). gerçek olaydan esinlenilmiştir ve altı bölüm olarak her gün yayınlanacaktır, beklemede kalın~

seçilen şarkı:

billie eilish & khalid - lovely

evergreen | jjkWhere stories live. Discover now