3.Bölüm

76 14 12
                                    

Yazdım, üzerini çizdim, sildim... Kafamın içindeki cümleleri sürekli çöp kutusuna gönderirken, Şafak'ın bir açıklama beklediği gerçeği doğru cümleyi bulmamı kolaylaştırmıyordu.

Gözlerimi Arnavut kaldırımı taşların arasında parlayan kumlardan çektim ve Şafak'ın gölge düşmüş gözlerine baktım. Açıklama bekliyordu.

İki adım attım ve kaldırımın köşesine oturdum. Şafak da sert bir nefes verip yanıma oturdu.

"Ne oluyor Sera? " Sesi yorgundu. Bitkin ve bezmiş. Bana değil hemen önümüzdeki sokak lambasının direğine bakıyordu. Ben ise çenesine bakıyordum. Hafif uzayan sakallarına, kulağına taktığı küpeye, ki bunu şu an ilk kez görüyordum, ve yeni saç kesimine bakıyordum. Ben Şafak'a bakıyordum ama kimi görüyordum?

Yaklaşık bir haftadır görüşmüyorduk. Sürekli işi vardı ve işinin ne olduğunu şu an anlayabiliyordum. Benden uzaklaştıkça müziğe yaklaşıyordu. Yeni ortamına uyum sağlamaya çalışıyordu ve beni asla oraya ait görmüyordu.

"Kimsin sen?" Ona hayretle sordum. "Sen kimsin ve Şafak nerede?"

Bana baktı. Ama nasıl bir bakıştı ki bu, benim düşüncelerimi doğrulayan... Göremedim. Şafak'ın gözlerinde, bana oksijen üreten o ormanları göremedim. Hayır. Bunun havanın karanlık olmasıyla bir alakası yoktu.

Sorduğum sorunun cevabını kendi de düşünüyor gibiydi. Bir cevap veremedi.

"Bütün kartları açalım mı ?" Diye sordum tekrar, "Bütün soruları cevaplandıralım mı artık bu gece?"

Başını salladı. Az önce sinirden gözlerinden alev çıkartan adam, şu an da bir külden farklı değildi, hafif bir meltemde dağılırdı.

"Ben kimim? Neden bu şehirdeyim? Ve ne yapıyorum?"

"Sera, - "

"Hayır dur,asıl sorular bunlar değil. Sen kimsin Şafak. Şu an baktığım adam kim?"

Güldü. Alaycı bir gülüştü bu ama oyunluğu o kadar kötüydü ki, acı çeken sesini saklayamıyordu.

"Saçım ve sakalım değişince mi ben, ben olmaktan çıktım?"

Hala beni sorguluyordu. Fakat yüzüme bakamıyordu. Şafak sadece bir suç işlediğinde gözlerime bakamazdı ve kara bulutlar gittikçe içimde birikmeye başlıyordu.

"Hayır," dedim. Bu sefer ben de gözlerimi ondan çekmiştim. Baktıkça gördüğüm adam, görmek istediğim kişi değildi.

"Gözlerin. Gözlerin değişti. Bakışın."

"Bu saatte o adamla nereden geliyordun?"

Bir kartı açamadan yırtıp atmıştık.

"Peki sen, her gece kimlerle aynı evde kalıyorsun?"

"Soruma sorularla cevap verme."

" Sen sorularıma cevap bile vermiyorsun." Sinirlenmeye başlamıştım, başlamıştık. Bu iyi değildi. Sakin bir şekilde, ya bitirecek ya da eskisi gibi devam edecektik.

" Sera, benden müziği bırakmamı mı istiyorsun?

Bana dönmüştü. Gözleri bir kara delikti ve beni oraya çekiyordu. Birbirimizi artık anlayamamız konuşma çabamıza da darbe vuruyordu.

"Sen saçlarını kestirdin? Ve boyattın mı Sera?"  Bir saattir ilk kez dikkatle bana bakıyordu. Bu kadar şaşırmış olması beklediğim bir tepkiydi ama konumuz şimdi bu muydu?

"Senden müziği bırakmanı değil, beni bırakmamanı istemiştim. Ama boşversene, yarım saattir buradayız ve hala bir sorunun bile cevabını alabilmiş değiliz. "

Dizlerimden destek alarak kalkacakken, bileğimden yakalayıp geri oturttu beni. Sırtım Şafak'ın göğsüne yaslıydı. Bir elini belimi sarmıştı.

Bir araba geçti o ara bulunduğumuz sokaktan. Yurdun ışıkları yandı, söndü. Telefonum titredi cebimde, oda arkadaşımdı büyük ihtimalle. Umursamadım. Sokak lambası ufak bir cızırtı ile söndü. Tekrar yandı. Ben olduğum yerden memnundum.

"Neden kestin saçlarını?" Yüzü saçlarıma gömülüydü. "Neyseki hala aynı kokuyorlar." Nefesi, ensemi okşuyordu.

Gözlerimi kapattım. Ağlamayacaktım. Dişlerimi sıktım. Ellerini önümde buluşturdum. Hayır, bir kelime bile etmeyecektim yoksa sesim çatlardı ve ben ağlardım.

"Seni özledim, Sera. Seni çok özledim, seni çok ihmal ettim haklısın, özür dilerim. Halledebilirim sandım. Sana belli etmeden herşeyi düzene sokabilirim sandım ama olmadı."

Kendi kendine sayıklıyor gibiydi. Sesi o kadar kısıktı ki, dudakları kulağıma yakın olmasa ne dediğini anlayamazdım.

Geri çekildim ve Şafak'a döndüm.

"Neden bahsediyorsun sen? Neyi halledebilirdin? Bana neyi belli etmeyecektin?"

Ayağa kalkıp bana elini uzattı.

"Benimle gelir misin? Seni bir yere götürmem gerekiyor."

Ne yaparsam yapayım, ne yaparsa yapsın Safak'ın elini tutmaktan vazgeçemiyordum. Elimi, eline bıraktım ve beni yönlendirmesine izin verdim. Çünkü bir cevaba ihtiyacım vardı.

Hey,  ses verin! Bir sonraki bölüm Final galiba... Kpss lanetini kafamdan def ettiğime göre düzenli bölümler ve yeni kitaplarla devam edebilirim.

Bu arada Final bölümünü de bu hafta yayımlarım. Yorum ve oy yaparsanız sevinirim^^

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 08, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KUZENİM YAPTI! 2 #Wattys2018Where stories live. Discover now