VAZGEÇMEK BAŞLANGIÇTIR

107 2 1
                                    


Her şey, o gün.. O telefonla, başladı.

Her şey normaldi, aslında. Sabah kalktım. Okula gittim. Bilirsiniz işte, aynı şeyler. Eve gelip, o masaya oturana kadar her şey aynıydı, benim için.
Masanın üstünde, her zamanki gereksiz fazlalık. Çeşitlilik. Asla yüzü gülmeyen; anne ve babam. Abimle didişmelerimiz.
Telefon sesi.
Babamın masadan kalkması.
Ve o cümle;

"Şirket.. Ortak olduğum şirket. İflas etmiş."

5 gün sonra

"Açelya.. Yapmak zorundasın!"

Şimdiye kadar, benimle konuşmaya tenezzül etmemiş annem. Resmen yalvarıyordu, bana. Annemle, yani annem olacak o kadınla, aramızdaki bağ çok farklıydı. Diğer anneler gibi, saçlarımı okşamaz, sarılmazdı..
Yaz tatillerinde, o kadının ülkesine gittiğimizde.. Gereksiz, ilgi gösterisi yapardı bana ve abime. Almanya'daki ailesinin, saygınlığını kazanmak için; bizi kullanırdı. Yani en azından, ben öyle düşünüyorum.
Abimse, bunun sadece Alman kültüründen kaynaklı olduğunu savunuyor. Anneme bağlıdır. Benim aksime, sever onu.
Ne diye bilirim ki?
Şimdiki konuya gelecek olursak.
Saçmalığın son noktası.
İflas eden babamı ve paragöz annemi kurtarmak için.. Evlenmem isteniyor. Hemde hiç görmediğim, tanımadığım
Sayerler Holding'in veliahtıyla..
Nedenini anlamışsınızdır..
Para.
Annem olacak kadın, işte bu yüzden kapanıyor ayaklarıma.
Ellerimi göğüsümde birleştirdim, sesim beklediğimin aksine yüksek çıkmıştı

"İstemiyorum! Evlenmeyeceğim kimseyle, anladın mı?"

Oda bana karşılık kaşlarını çatmıştı

"Anlamıyorum, küçük hanım! Alt tarafı bir evlilik! Ne durumda olduğumuzu, görmüyor musun Tanrı aşkına?"

Derin bir nefes aldı, kollarımdan tutup devam etti

"Ne yani? Bu yaşımdan sonra.. Bulaşık yıkayarak, dikiş dikerek mi, para kazanmamı bekliyorsun Açelya?"

Kollarını üzerimden, çektim. Sevgi nedir bilmediğim annem.. İlk defa bu kadar yakındı bana. Ufak bir tebessüm oluşturdu, yüzünde ve kaldığı yerden devam etti

"Hepsi senin ve ailemizin iyiliği için... Kızım."

Kızım.. 5 yaşımdan beri ilk kez, ilk kez kızım demişti bana. 
Çocukluğumdan beri, hep çizerdim resmini bu anın. Nefret ediyorum.. Evet ben, annem olacak o kadından nefret ediyorum.. Ama.. Muhtacım işte sevgisine. Ne ben. Ne abim. Görmedik ki, böyle bir şey. Kimse bize kızım, oğlum demedi ki.
Kızım.. Ruhumu okşadı evet, ama kırgınım.. Bu yaşıma kadar, ağlasamda, düşsemde bir kez bile bana kızım dememiş olan.. Annem. Bugün böyle, basit bir para için.. Bana kızım demeyi göze almıştı.
Beni, bizi hiç sevmemiş ve sevmeyecek olan anneciğim..
Belkide size göre, normal bir kelime bu.. Kızım..
Beni sadece, sevgiye muhtaç çocuklar anlar..
İkna etti beni. Oldu işte. Tek bir, kelime.

"Pekala.."

Ela gözlerini iri iri açmış, bana bakan annem. Sarıldı bana. Bense yanağımdan süzülen, tek damla yaşla

"Pekala.. Kabul ediyorum. Onunla evleneceğim, anneciğim."

Daha önce hiç görmediğim, tanımadığım bir adamla evlenmeyi kabul etmiştim. Her kızın hayalidir değil mi? Büyüdüğünde, aşık olduğu adamla evlenmek?
Bazen işler, istendiği gibi gitmiyor ha?

"İşte benim zeki kızım!"

Hazırlıklar başlamıştı bile. Bir hafta bile geçmeden, her şey neredeyse tamamdı.. Ne yüzünü gördüğüm, ne sesini duyduğum, nede adını bildiğim biriyle evlenecektim üç gün sonra..
Abim dışında.. Onun dışında, kimsenin umrunda değildim.
Annemin tek söylediği
Gelinlik provanı unutma!
Güler yüzlü ol!
Babam.. Hadi annem olacak o kadının, tek derdi paraydı. Peki ya babam?
Aslında beklemiyordum böyle bir şey, üzgün müyüm? Pek sayılmaz.
O iyi bir çocuk. Sana, iyi davranacağını biliyorum Açelya.
Beni sevdiklerine. Beni paradan, çok sevdiklerine inanmakla hata ettiğim gerçeği her defasında yüzüme çarpıyor, bu utanç beni bitiriyordu.
Yatağımın üstünde, beyaz pikeyi kavrayan parmaklarım.. İstemsizce sıkıyordu avuçlarımdaki beyaz, kumaşı. Daha fazla ağlayamıyordum, gözyaşlarım tükenmiş gibiydi. Kıpkırmızıyı gözlerim. Bunu fark eden tek kişi ben değildim,
Abim, Zehra, Ali değer verdiğim çoğu insan.. Görmüştü bunu
Okyanus mavinin üstüne, kan çökmüş.
Doğru olanı yapmak için, neden hep ben kullanılıyordum? Neden yanlışları ben düzeltmek zorundaydım? Kafamın içindeki sorgulama isteği.. Bitmiyordu. İçimdeki ateş, bu denli nefret soğumuyor, günden güne atıyor canımı yakıyordu.
Bu olanlara sesimi bile çıkartamıyordum.
Kabul eden bendim?
Değil mi,
Bunu kendime yapan bendim?
Abimin odama girdiğini bile yeni fark ediyordum. Abi? Abi, ha. İç sesim her ne kadar abi desede, hep ismiyle hitap ederdim ona. Alışmıştık. Böyle yetiştirmiştik.
Yanıma oturdu, kısa bir süre yüzümü ve gözlerimi inceledi. Anlamıştı.
Hafif bir gülümsemeyle başını eğdi

"Çok şey.. Çok şeyini feda etmen istendi Açelya. Elinden almadıkları tek varlığın özgürlüğünde, artık onların ellerinde. Kardeşim.."

Tek şey. Haklıydı. Elimden almadıkları tek şey olan özgürlüğümüde, almışlardı benden. Sahip olduğum tek şeyi, para uğuruna söküp almışlardı benden.
Sertçe yutkundum. Bir yumru oturmuştu, boğazıma. Beni zorlayan, gözlerim olmuştu. Ağlasam rahatlardım belki. Ama son damlaları, akıp gitmişti bile. Elimdeki pikeyi sıkan elim, pes ettiğinde derin bir nefes aldım, zorlanan sesimle

"Canım yanıyor, Atakan.."

Ne yere düşüp dizi kanadığında, ne aşık olduğu kadın gözlerinin önünde can verdiğinde, ne de biri onu dövdüğünde.. Tek damla gözyaşı dökmemiş, abimin..
Bana bakan gözleri dolmuş,
Bakışları yumuşamış,
Sarıldığında bile gözlerini saklamak istediğini, belli etmişti. Abim, kendi için bile.. Ağlamayan abim.. Bugün benim için, omzumda gözyaşı döküyordu. Sımsıkı sarıldım ona. Beni karşılıksız seven, tek insana. Benim karşılıksız sevdiğim, tek insana. Gözlerimi kapadım. Kulağıma doğru mırıldandı

"En çokta.. En çokta seninle kavga etmeyi özleyeceğim, minik fare!"

Beni istemeye gelecekleri gün. İşte bugün, o gündü.
Abimde, annemde her ne kadar gereksiz bulsada, babam ve Sayerler Holdingin patronu yaşlı bunak adam, bunun önemli olduğunu savunmuşlardı.
Bunun içinde ayrı bir hazırlık yapılmıştı, evliliğin bu kadar zahmetli olduğunu bilseydim! Küçükken o beyaz atlı prenslere hayatta yüz vermezdim!

"Genoveva! Açelya hazır mı? Neredeyse gelirler."

Annem sabahtan beri, onun değimiyle
'Beni bir şeye benzetmeye' çalışıyordu. Yüzümde kaçak kat sayılabilecek kadar, fondöten ve ruj vardı. Ama annem olacak o kadına kalırsa, beni bunlar bile kurtaramazdı.
Eline aldığı fırçayla, yanaklarımı fırçalıyordu? Evet! Derimin yüzüldüğüne eminim!
Kaşlarını çattı

"Hayatım, hazırlıyorum işte! Açelya! Yüzünü öyle yapma!"

Beni anne ve babamın elinden kurtaran çalan zil olmuştu. Onlar yanımdan hızla, ayrılırken oturduğum yerden kalktım. Aynanın önünde, bana benzemeye bana bakarken, Atakan yanıma geldi. Yüzü asıktı

"Geldiler.."

Gözlerim sulanmıştı.. Arkamı dönüp ona sarılmıştım.. Söylemek istediğim, onca şey varken susuyordum
Beni bırakma abi.. Yalvarırım beni onlara verme!
Beni duyuyordu sanki. Cevabını belimdeki elini sıkarak vermişti. Yapamıyordu. Elinden bir şey gelmediğini, bana göstermeye çalışıyordu.
Ondan ayrıldım, son bir kez yüzüne baktım

"Ben herşeyden.. Herkesten.. Hatta kendimden bile vazgeçtim bugün, abi."

Elini kaldırdı, saçlarımı okşarken sesini alçalttı

"Vazgeçmek, başlangıçtır minik farem.."

Vazgeçmek başlangıçtır. Güldüm. Bu buruk ve yorgun bir gülüştü. Gözlerimi gözlerine diktim, işte bu acıtacaktı

"Benim hikayem başlamadan bitti, Atakan. Beni siz bitirdiniz. Ne başlangıcından bahsediyorsun?"

Bu söylediğim onu duraksatmıştı.
Başını eğdi.
Tek yaptığım omzuna çarpıp yanından, geçip gitmek oldu.
Beni kurtarabilecek kimse yoktu.
Abim bile,
Beni ait olmadığım bir hikayenin, baş karakteri yapmıştı. Hikayem ha?
Pekala.. O zaman,
buda benim bitmiş hikayem.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 29, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BAĞIMLIWhere stories live. Discover now