3. BÖLÜM: Bir Evlilik Meselesi

6.5K 631 439
                                    


Selamunaleyküm,

Bir bölümü atana kadar on beş bin defa okumam sizce normal mi? İnşallah uğraşmama değen ve beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur.

Sabah muhteşem bir kokuyla gözlerimi açtım. Etrafıma baktım, kızlar çoktan aşağıya inmişti. Ben de apar topar eteğimi giyinip saçlarımı topladım ve merdivenleri uçarak inip mutfağa girdim. Annem "Ne o? Sen böyle inmezdin kahvaltıya bir şey mi oldu?" diye sorunca "Anne lütfen bu koku kuymak kokusu olsun. Bak yine eğer geçen seferki gibi kuymak kokulu peynir eritmesi çıkarsa isyan ederim." diye mızırdanmaya başladım. "Yok, bu sefer hakikaten kuymak." dedi ve dünyalar benim oldu. Bu sevinçle hemen sofranın eksiklerini tamamlayıp çayları doldurmaya başladım.

Herkes gelip sofraya oturunca dedem besmele çekip başladı. Biz de özellikle çocuklar olarak maraton koşucuları edasıyla kuymağa saldırdık. Bu sırada Esma'yla buluşmak için babamdan izin almam gerektiği aklıma geldi. Anneme de söyleyebilirdim elbette ama bu işlerde annemden izin almak yetmiyordu. Bunu bir keresinde yalnızca annemden izin alarak arkadaşlarımla buluşmaya gittiğimin akşamında babamın verdiği tepki sayesinde harika bir şekilde idrak etmiştim.

Önce biraz babamın hâlet-i ruhiyesini kontrol ettim. Eğer güne sinirli başlamışsa izin almadan önce bir de yumuşaması için uğraşmak zorunda kalacaktım. Ama Allah'tan gayet iyi görünüyor, hatta Meryem'le uğraşıp duruyordu. Önce gıcık tutmuşçasına boğazımı temizledim. Babam hemen anladı tabi, adam zeki sonuçta, on saat beni mi bekleyecek? "Söyle Havle ne söyleyeceksen" dedi. Ben de başladım anlatmaya "Şimdi babacım hani bizim sütkardeşimiz var ya, adı Esma hani..." babam sadede gel dercesine "Eee" leyince hızlandırdım konuşmayı "İşte o bize önemli bir şey söyleyecekmiş. Benimle buluşmak istedi. Hem Hubeyb'i da çağırdı. Acaba gidebilir miyiz?" Oh be rahatladım. Nedense her izin almamda böyle kıvran kıvran kıvranıyordum. Bir de bu huyum vardı. Bir şey anlatacaksam te fizandan başlayıp lafı evire çevire asıl konuya getiriyordum. Sanki öyle yaparsam babam daha iyi izin verecek de. Hayır, bir de ter döküyorum. Sanki adam canıma okuyacak. Baba o baba. En fazla izin vermez, olur biter.

Hubeyb'in "Bu durumdan benim niye haberim yok acaba?" anlamlı bakışları, Rümeysa ve Meryem'in "Biz de gelseydik ne olurdu sanki." imaları, abimin de "Hep gezin, tozun zaten. Oh, ne ala memleket." ifadelerinin arasında babamdan izni koparmıştım. Koparmıştım koparmasına ama ben babamla konuşana kadar vicdansız kardeşlerim kuymağın bir güzel sonunu getirmiş bununla da yetinmeyip dibini; yani kuymağın en güzel yerini de midelerine indirmişlerdi. Anneme dönüp "Ya anne! Şurada iki dakika izin alıyorum. Niye tutmuyorsun evladın olacak şu hainleri. Bir gıdım bile kuymak dibi bırakmamış insafsızlar." diye söylendim. O da altta kalır mı? Kalmaz. "Sen de izin alacağım diye saçma sapan Esma'yı tanıtmaya başlamak yerine adam akıllı cümle kursaydın da yetişseydin. Hem ben niye çocuklarımın rızkına mani oluyormuşum?" diye cevap verdi. Yok, yani sanki biz burada eşekbaşıyız. Ondan yüz bulamayınca babaanneme dönüp "Babaanne ya bari sen beni unutmasaydın" diye serzenişte bulundum. "Ben fark edememişim kuzum. Yoksa seni unutur muyum? Bir dahaki sefere sana iki katı ayırırım, ödeşirsiniz." dedi. Neyse ki bir taraftar bulmuştum. "Sen de olmasan ne yapardım ben? Sağol babaannem" deyip bir öpücük attım ve kahvaltıma kaldığım yerden devam ettim.

Kahvaltının ardından Hubeyb'e bir açıklama borcum olduğunu düşünerek "Esma gece mesaj attı. Bize söylemek istediği önemli bir şey varmış. 'Aynı yerde buluşuruz' dedi. Benim de sana haber verecek zamanım olmadı kusura bakma." dedim. Bunun üzerine Hubeyb "Yok, o sorun değil de ben de merak ettim şimdi ne diyeceğini. Saat kaçta buluşacağımızı konuştunuz mu?" diye sordu. Doğru ya gece Esma'ya sövgülerimi yağdırmaktan saati konuşmayı unutmuştum. "Ben şimdi arar konuşurum onunla. Zaten onun evi yakın, olmadı biz geçerken alırız onu. Ama ondan önce sen abimden arabasını istesen. Bu sıcakta gidemem ben otobüslerle falan." deyip kendimce Çizmeli Kedi'nin bakışına benzeyen ama sanırım dışarıdan hiç de öyle gözükmeyen bakışlar gönderdim. Hubeyb önce hâlime bakıp yüzünü buruşturdu sonra da bu işkenceye daha fazla dayanamayıp "Tamam, o iş bende. Sen önce bir tipini düzelt, işlerini de hallet, çıkarız." dedi.

La HavleWhere stories live. Discover now