3.Ölüyorum🙇‍♀️

10.2K 747 362
                                    


Zengin züppesini yaklaşık hastanenin çıkışına kadar kovaladıktan sonra vazgeçerek hastaneye tekrar dönmüştüm. Kaçtığı yer de gülmeye devam etmiş bir de üzerine 'Pala' diyerek dalga geçmişti.

Kütük!

Kafeteryaya girdiğimde gözlerimle etrafı taradım. Kafeterya oldukça şirindi. Beyaz kare masaların dört kenarına iliştirilmiş turkuaz renkli sandalyeler oldukça naif duruyordu. Tabi bu naifliği bozan biri vardı ki, oda tam ortadaki masada karton bardaktan içeceğini yudumlayan anneannemdi. Hızlı adımlarla yanına ulaştım. Karşısına geçip ellerimi belime yerleştirdim ve sorarcasına fondötenli(!) yüzüne baktım. Yanlış okumadınız..

"Ne yapıyorsun sen Küp Şeker?" Maviş gözlerini gözlerime dikerken ağzında kalan tek tük dişlerini göstererek gülümsedi. Bu gülümsemeyi çok iyi tanıyordum ve ne zaman böyle gülümsese ardına iğrenç bir espri gelirdi.

"İyiyim, sen nörüyon?" Size normal olmadığını söylemiştim. Gözlerimi büyük bir abartıyla devirirken önündeki kahveyi işaret ettim.

"Kafeinin zararlı olduğunu biliyorsun. Hem hangi parayla aldın sen o kahveyi?"

"Hangi kahve?"

"Şu önündeki kahve?"

"Kim almış?"

"Sen."

"Sen kim?" Bezgin bir şekilde elimle yüzümü sıvazladım. Anlaşılan gene beyni formatlanmıştı. Neyse en azından bir yaramazlık yapmamıştı.

"Boş ver. Kahveni içte gidelim biran önce."

***

Nihayet küçük müstakil evimize gelince sağlam olmayan dış kapıyı açtım. Sağlam olmaması pek umrumuzda değildi çünkü evi dıştan gören bir hırsız bile burada çalacak bir şey yoktur zaten diyerek uzaklaşıyordur büyük ihtimalle. İki eski koltuğun ve bir yıpranmış halının bulunduğu odaya girdim. Küp şeker kendini koltuğa atıp uzanırken ben de diğer koltuğa oturarak Nokia 3310'umu çıkardım ve saate baktım. Yarım saate kardeşim okuldan, annemde temizlikten gelirdi.

Babamı kaybettiğimizden beri annem evlere temizliğe giderek evi geçindirmeye çalışıyordu. Bense lise bittikten sonra annemle birlikte evlere temizliğe gitmeye başlamıştım. Bu durumda evin ihtiyaçlarına zor yetişirken üniversite okumam sadece hayalden ibaretti. Hem on dört yaşındaki kız kardeşimin okuması benim için daha mühimdi.

4 ay...

Eskiden olsa uzun bir süre gibi gelebilirdi ama şimdi kısacık geliyordu. Karşımda koltuğa uzanan Küp Şeker'e baktım. Yetmiş üç yıldır yaşıyordu. Tamı tamına yetmiş üç yıl. Bense daha on dokuz yaşındaydım. Birçok duyguyu tatmamıştım. Mesela bir dönme dolaba binip en yukarıdan manzarayı izlemek nasıl bir duyguydu çok merak ediyordum. Yada deniz kenarında sevdiğin insanla pamuk şeker yemek...25.yaş gününü kutlamak mesela...

Çalan kapıyla dolan gözlerimi silip, akan burnumu geri içime çektikten sonra ayağa fırladım ve kapıyı açtım. Kapıda gördüğüm kişi Nurcan Teyzeydi. Başında beyaz işlemeli yazması, elinde poğaça dolu bir tabak ile gülümsüyordu.

"Selamun aleyküm kızım. Nasılsın?" Gülümsedim.

"Aleyküm selam. Halimize şükür. Sen nasılsın Nurcan teyze?"

"Hamd olsun kızım. Poğaça açtıydım da kokmuştur diye getirdim." Diyerek elindeki tabağı bana uzattı. Aslında Nurcan Teyze iki sokak aşağıda oturuyordu ve kokunun buraya kadar gelmeyeceğini biliyordu. Sadece durumumuzun iyi olmadığını bildiğinden ara sıra kokmuştur diyerek yemek getiriyordu.

"Ellerine sağlık Nurcan teyzem."

Teşekkür edip Nurcan Teyzeyi uğurladıktan sonra poğaça tabağını mutfağın tezgahına koydum ve musluğu kontrol ettim. Sular gelmişti. Annem faturayı ödemiş olmalıydı. Çay koyduktan sonra tepsinin üzerine kahvaltılık dizdim ve poğaça tabağını koydum. Çay bardaklarını da koyduktan sonra içeriye götürüp eski masanın üzerine koydum. Zil çalınca gidip kapıyı açtım. Gelen kız kardeşim Ruceyn'di.

"Poğaça mı kokuyor?" Çantasını kenara atan Ruceyn koşarak mutfağa girdi. "Allaaah! Gene Nurcan teyze uğramış bize."

Onun haline gülerken açık olan kapıdan annemin girdiğini gördüm. Çantasını kenara koyarken yanına gidip öptüm.

"Hoş geldin anne."

"Hoş bulduk kızım."

"Sofra hazır. Hadi sofraya. "

"Tamam kızım." Annem içeri geçerken mutfağa girip çaydanlığı aldım. Tekrar oturma odasına geldiğimde Ruceyn'in poğaçaların yarısını gömdüğünü gördüm. Ona kızgın bakışlarımı atarken ellerini ben suçsuzum dercesine kaldırdı.

"Abla bana bakma. Üç tanesini Küp şeker gömdü."

"Gömerim tabi. Neredeyse açlıktan fotosentez yapmaya başlayacaktım." Dedi anneannem zeytinyağı gibi üste çıkarak.

"Eh, bana poğaça bırakmazsanız birazdan bende fotosentez yapmaya başlayacağım." Dedim poğaçalardan birini ısırırken. Çayları doldurduktan sonra annemin poğaça yemediğini fark ettiğimde ona sorarcasına baktım. "Anne neden yemiyorsun?"

"Bugün hastaneye gidecektin.başım dönüyo diyip hop kaldırıyodun evi?" Yediğim poğaça sanki ağzımda büyüyerek yutkunmamı zorlaştırmıştı. Lokmamı zorla yuttuktan sonra gözlerimi kaçırarak cevap verdim.

"Gittim."

"Ne dedi doktor?"

"İyiyim anne. Bir şeyim yokmuş. Sonuçlar temiz çıktı. Turptan daha iyisin dedi doktor."

Kötüyüm anne. Ölüyorum. Sonuçlar berbat çıktı.

"Çok şükür." Diyerek çay bardağını tepsiye koydu annem. Yemeği bitirince sofrayı topladım ve mutfağa götürdüm. O sırada annemin telefonu çaldı ve annem konuşmak için dışarı çıktı. Hayret! Annem ilk defa telefonda konuşmak için yanımızdan ayrılıyordu. Ruceyn yanıma geldi ve beraber bulaşıkları yıkadık. Nihayet bulaşıklar bittiğinde annem yanımıza geldi.

"Kızlarım oturma odasına gelin. Sizinle konuşmam gereken şeyler var."

Hep beraber oturma odasına geçtiğimizde evin içindentren geçiyo sandım ama sonra anladım ki Küp Şeker horuldayarak koltukta uyuyakalmş. Üzerine battaniye örtüp anneme döndüm. Annem söze başladı.

"Geçen hafta gazetede bir iş ilanı görmüştüm. Bir malikane de çalışması için temizliğe bulaşığa bakacak işçi aranıyormuş. Bugün orayla görüşmeye gittim. Size söylemedim çünkü eğer işe alınmazsam üzülmeyin istedim."

"Bunu şuan bize söylediğine göre bu işe alındın demek mi?" Dedi Ruceyn heyecanla.

"Evet. Az önce arayıp işe alındığımı söylediler."

Biz sevinç nidaları atarken annem bizi durdurdu. "Kızlar durun daha diyeceğimi bitirmedim. İşe alındım. Ama bu iş için orada yaşamam gerekiyor. Yani yatılı bir iş."

"Anne biz ne olacağız? Sensiz ne yaparız?" dedim endişeyle. Annem gülümseyerek saçlarımı okşadı. Ama parmağı saçıma dolanınca tekrar somurttu. "Kız bu saçın hali ne? Kepez olmuşsun."

"Anne bırak şimdi kepezi. Biz ne olacağız dedim."

"Siz de benimle geleceksiniz."

"Ne!"

"Hazırlanın kızlar. Malikane de yaşamaya gidiyoruz."

"Allaaaah! Malikanede yaşayacağız." Birden ayağa fırlayıp kıvırtarak dans etmeye başlayan Küp Şeker'e şaşkınca baktım.

O uyumuyor muydu yahu?

KÜP ŞEKERTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang