Rüzgar Gülü

16.5K 840 159
                                    

RÜZGÂR GÜLÜ

Uzun zaman olmuştu buralara gelmeyeli. Ailesi genellikle onun yanına geldiğinden, on yıldır ayak basmamıştı bu topraklara. Bu yüzden de eve gitmeden önce arabasından inip, ciğerlerine bayram yaptırmak için temiz havada yürümeye başlamıştı. Kirli şehir havasından sonra bedenine giren bu saflığın lezzeti hiçbir şeyle ölçülemezdi. Yıllardır buralara ayak basmamak mantıklı bir şey hiç değildi. Bunu şu an daha iyi anlamıştı. Ama ne yazık ki, şartlar böyle gelişmişti.

Ortamın güzelliğine dalmışken, kafasına yediği topla gerçek dünyaya dönmüştü. Eli acıyan yere gittiği anda, sinirle topun geldiği tarafa yönelmişti. Uzaktan bazı sesler kulağına kadar geliyordu.

“Ama sen daha yakınsın…”

“Topu kaçıran alır demiştik…”

Olanlara rağmen kendi aralarında konuşmaları daha da sinirlenmesine neden olmuştu. “Gözünüz kör mü?” derken sesi bunun etkisiyle daha da sert çıkmış, aynı anda da gözleri karşılaşmıştı gelenle.

“Affeder-”

Karşısındaki gencin hayalet görmüş gibi suratına bakması garibine gitmişti. “Ne oldu dilini mi yuttun?”

“Şey… Biz top oynuyorduk da…”

“Bende başka bir şey yapıyorsunuz sandım.” derken elide biraz önce topun geldiği yere gitmişti tekrar.

“Bir şey olmadı değil mi?”

“Camdan da değiliz...” derken bir kaşı havada gözleriyle süzmüştü karşısındakini.

“Şey… ben…”

Bir erkeğe göre çok değişik bir ses tonu vardı gencin. Bu şaşırmasına neden olmuştu. Arkadan gelen ses ise her şeyi açıklıyordu.

“Rüzgâr abla hadi topu getirsene.”

“Rüzgâr!”

“Ben…” İçine düştüğü durumun sıkıntısı konuşmasını engelliyordu.

“Hadisene abla ya!” çocuğun sesi sabırsız çıkmıştı.

Karşısındakine biraz daha yaklaşıp, “Hiç değişmemişsin. On yıl öncekinden bir farkın yok. Zaten olacağını da düşünmemiştim. Hayal olurdu senin gibi erkek görünüşlü bir kızdan hanımefendi çıkartmak.” derken eğlendiği her halinden belliydi. “Hem bu senin suçun değil. Sana bu ismi verenlerin suçu. Kim kızına Rüzgâr adını verir ki?” deyip, anlamaz bir ifadeyle kafasını iki yana sallamıştı.

Genç kız tek kelime edemiyordu. Karşısında gördüğü adam yüzünden tüm duyuları uyuşmuş gibiydi. Yıllardır onu göreceği anı beklemiş ve karşılaşmaları yine böyle olmuştu. Bu gerçekten çok sinir bozucuydu. Halbuki on yedi yaşından beri elini topa sürmemiş, bugünde girdiği iddiayı kaybettiği için oynamak zorunda kalmıştı.

“Rüzgâr abla hadisene…”

Arkasını dönüp, kendini çağıran çocuğa bir göz işareti yaparak dönmesini sağlamış ve tekrar karşısındaki adama odaklanmıştı. “Ben-”

“Arkadaşların seni çağırıyor hadi ben seni daha fazla tutmayayım.” diyerek genç kızın konuşma girişimini engellemişti.

Giden adamın arkasından büyük bir iç çekişle bakıyordu. Yıllardır kalbinin atma nedeniydi bu adam. Onunla tekrar karşılaşacakları günün hayalini kurmuş. Onu etkileyebilmek umuduyla değişmişti ama tüm çabasının yersiz olduğunu bir kez daha görüyordu. Onun gözünde hep erkek kılıklı Rüzgâr olarak kalacaktı. Ama bunun böyle olmadığını ona göstermek için ettiği yemin dün gibi aklındaydı. Bu düşünce ile tekrar oynayan çocuklarının arasına dönmüştü ama aklı böylesine karışık ve kalbi de bu hızla atarken, onlarla top oynayamayacağını anlaması, çok kısa sürmüştü.

Rüzgar GülüWhere stories live. Discover now