1.Bölüm "Zümrüdüanka"

1.1K 37 7
                                    




Eskidiği, rengi atmış koyu sarıyı, bükük belinde taşımasından belli olan okul koridorunda, Eylül'ün bir adım gerisinde telaşsızca yürüyordum. Birkaç adım ötemde duran merdivenlerin ayakucunda, boydan boya cam olan duvardan dolan heybetli güneş ışığına baktım. Güneş ışığı, parlaklığını hiç esirgemeden merdivenle duvar arasında ki birkaç adımlık mesafeyi aşıyor, o küçük duvarın hemen yanında duran bir diğer katın koridorunun girişini aydınlatıyordu. Alnımda oluşan minik ter damlaları, nisan ayının yeni yeşeren sıcağının gölgesiydi.

Eylül hemen önümüzde duran yaşlı duvarda asılı aynaya yaklaşıp, elini biçimli yüzüne götürdü.  Uyuduğu için solgun teninin üzerinde yol yapan kırmızı çentikleri parmak ucuyla takip etti. Omzunun hemen üstünde biten kumral saç tutamlarını geriye atarak karşısında duran yansımasına odaklandı. Mavi gözlerinin etrafını kırmızı sarmaşıklar gibi saran damarlar onun güzelliğini götüremeyecek kadar önemsizdi.

Aynadaki kısacık işi bittiğinde bana döndü "Amma yavaşsın Bade hadi" çevik bir hareketle beni bileğimden kaptı.

"Geçen sene işimiz daha kolaydı" dedim bu tavrından yorulduğumu vurgulayarak "Aynı sınıftaydık Erdem'le sürekli görüyordun" sözlerim onun benim fikrimden daha ağır basan heyecanına çarptığından kendi kendime bir şeyler gevelemekten öteye geçememiştim.

Sanki Erdem'i ilk defa görecekmiş gibi heyecanlanmıştı. Bense böyle heyecanları yaşamaktan oldukça uzakta, kendi iç dünyamda çetin bir savaşın ortasındaydım.  Beni içten içe yıkmak, bir köşeye sindirmek isteyen her fikrin kanını acımasızca dökmekle meşguldüm.

Nihayetinde sadece büyük kantin tezgâhının yanındaki o demir kapının camından ışık alan, basık kantine indiğimizde Eylül adımlarını yavaşlattı. Bakışlarımla kantinin içinde ki insanları elerken Eylül bileğime tekrar sarıldı.

Onun beni savurduğu yere bakınca kantinin bir köşesinde karşı karşıya oturan Erdem ve Deniz kalabalığın arasından sıyrılıp gözüme çarptı. Siyaset hakkında önemli bir konuyu konuşan iki politikacı gibi hararetli bir konuşma yapıyorlardı ama yakında yapılacak olan basketbol turnuvasından farklı bir konuşma dönmediğini biliyordum.

Eylül, Erdem'in görüş açısına girince kehribar rengi gözleri parlardı, yüzüne suya damlayan mürekkep gibi bir gülümseme yayıldı. Erdem kalın kollarından birini kaldırıp Eylül'ün oturmak üzere olduğu sandalyenin üstünde gerdi. Deniz ise sakince, benim sandalyeyi büyük bir iştahsızlıkla çekişimi inceliyordu.

"Nasılsınız?" Eylül kollarını soruyu soran Erdeme dolarken gözlerini kapatıp sanki büyük bir huzura kavuşmuşçasına başını göğsüne yasladı ve konuştu"Böyle çok daha iyiyim" bense günden güne ritmik bir sancıyla artan üniversite sınavı telaşımı hatırlayınca yüzümü buruşturdum.

"İyiyim ama nisana geldik bile hem okul sınavları hem üniversite sı..."

"Bade her gün çalışın diyen Nazmi hocadan betersin. Sayıklayıp durma artık sınav sınav diye" sataşan Eylül'e kızgınca baktım. "Sen anca kep törenini, baloyu falan düşün sanki sınava girmeyeceksin" Erdem bizim didişen halimize bakınca Deniz'e dönüp dalga geçen tavrıyla güldü "Sormadım sayın bu ne böyle" Eylül'le göz göze geldik.

Dudaklarımın arasından çıkan minik kahkaha Eylül'ün yüzünde de can bulmuştu. Deniz  "Bunlar sıyırmış" dediğinde gülmemin sesini keskin bir fark edilirlikle susturdum ve ekledim "Duyamadım tekrar et" Deniz elleriyle ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaparak teslim olmuştu.

Arsız bakışlarım Deniz'in kumral saçlarından başlayıp, onun etli yüzünde yeni çıkmaya başlamış sakallarına kaydı ve dudağının sağ kenarında duran çekici beninde durdu. Bakışlarım yüzünde fazla oyalanınca yaptığım anlamsız inceleme beni rahatsız etti ve bakışlarımı ondan çekmeme sebep oldu. 

TEPETAKLAK (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now