28th September, 2018

3K 298 658
                                    

"Charlie, koşma düşeceksin!"

Harry 4 yaşındaki oğlunun arkasında dolanmaktan yorulmuş, ellerini dizine koyup eğilmiş bir halde soluklanırken sözünün dinleneceğini umarak bağırdı. "Gel buraya, hadi bebeğim yorma beni."

Küçük çocuk onu hiç dinlemeden bahçede koşturmaya devam ederken evden çıkan kız çocuğu "Baba!" diye bağırdı. Harry başını büyük bir hızla ona çevirdi. Kız bir elinde toka, diğerinde küçük pembe tarağı ile paytak adımlarla babasına koşmaya başladı. "Saçlarımı toplar mısın lütfen?"

Harry kollarını iki yana açtı, kızının kucağına atlamasına izin verdi. "Tamam çiçeğim, toplarım. Yemeğini yedin mi?"

Kız yeşil gözlerini ona dikerek "Yedim. Hem de hepsini!" dedi heyecanla. Harry güldü, önce kendi oturdu sonra onu kucağına oturttu. "Aferin benim güzel çiçeğime. Babanı yormadın, değil mi?"

Küçük kız usulca başını iki yana salladı. "Hiç yormadım. O da beni öptü." diye cevap verdi ve Harry'e arkasını döndü. "Hani yuvarlaklı yapıyorsun ya, öyle toplar mısın babacığım?"

Harry onun örgüden bahsettiğini bilerek tarağı eline aldı ve kızının saçlarını taramaya başladı. Bir yandan da göz ucuyla bahçede Charlie'yi aradı ama çocuk ortalıkta yoktu.

Charlie, biyolojik olarak Louis'nin çocuğuydu. Ve tüm genlerini de ondan almıştı. Mavi gözleri, düz ve açık kahverengi saçlarıyla babasının küçüklük resimlerinin tıpatıp aynısıydı. Huyları da babasına benziyordu. İnatçıydı, şımarıktı, çabuk sinirleniyordu.

Önceki hafta, kreşteki bir çocuğa siktir git dediği için Harry ona kızmıştı. Charlie de "Ama Louis babam herkese böyle diyor!" diye kendini savunmuştu ve Louis kendini Harry'e affettirebilmek için Charlie'yle bu konuda konuşmak zorunda kalmıştı.

Daisy, Charlie ile aynı yaştaydı ama onun aksine çok kibar, söz dinleyen bir çocuktu. Yeşil gözlerini ve derin gamzelerini biyolojik babası olan Harry'den almıştı. Saçları da onunkiler gibi kıvırcıktı ama sarıydı. Ona bu ismi veren Harry'di. En sevdiği çiçek papatya olduğu için. Ve kızına hep çiçeğim diye sesleniyordu.

Charlie'nin Louis tarafından, Daisy'nin ise Harry tarafından yetiştirildiği apaçık görülebilirdi.

Kucağında oturan kızının saçlarını ikiye ayırıp özenle ördü, tokalarla tutturdu. Daisy küçük ellerini saçlarında gezdirdikten sonra memnun olmuş bir ifadeyle babasının boynuna sarıldı. "Teşekkür ederim!"

Harry onu hafifçe öptü. "Rica ederim çiçeğim." diye mırıldandı. Daisy onun kucağından aşağı atladı ve yerde serili olan piknik örtüsüne oturdu.

Tam o sırada Louis kucağında Charlie ile birlikte evden çıktı. İlk önce eğilip eşinin dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu, sonra kucağındaki çocuğa döndü. "Charlie sana bir şey söylemek istiyormuş aşkım." dedi onun yanına otururken. Harry gözlerini oğluna çevirdi.

Charlie önce yere baktı, sonra Harry'e. "Koştuğum için ve sözünü dinlemediğim özür dilerim baba." dedi kısık sesle. Harry gülümsedi, Charlie'yi Louis'nin kucağından alıp öptü. "Affettim bile."

Charlie Harry'e sarıldı, onun omzunun üstünden Louis'ye baktı. Louis ona göz kırptı ve ikisi Harry'e çaktırmadan yumruk tokuşturdu. Sonra Louis yere eğilip Daisy'yi öptü.

Daisy de babasını öptükten sonra başını kaldırıp Charlie'ye baktı. "Oyun oynayalım lütfen!" dedi. Harry onlara birisinden bir şey isterken lütfen demesi gerektiğini öğretmişti. Charlie bu kelimeyi hiç kullanmıyordu ama en azından Daisy alışkanlık haline getirmişti.

AnniversaryWhere stories live. Discover now