16 ✦ "akıntının tekrar birleştirdiği altı kalp"

2.1K 209 91
                                    

Jaehyun'un saat sekize çeyrek kala kapıyı çalmasını beklerken kalbim göğsümden çıkacak gibi atıyordu gerçek anlamda. İlişkimiz nasıl olacaktı? Eskisi gibi, dudaklarımız her hareket ettiğinde onlara normal düşüncelerle bakabilecek miydik?

Beklediğim gibi hafifçe tıklattı kapıya, o kadar iyi tanıyordum ki onu; kaşlarının hafif çatık oluşunu, aşağıya eğik boynunun ve kemikli parmaklarının şeklini hayal edebiliyordum.

Korkakça kapıyı açtım ve önceki her gün yaptığım gibi gülümsedim. Kollarını bana sardığında, kalbimin atışını hissetmemesi için göğsümü ona yaklaştırmamaya çalışmıştım.

Birlikte durağa yürürken de, yürüdükten sonra da aramızda bir gerginlik vardı. Benim, yaşanan olayı hatırlamadığımı sanıyordu büyük ihtimalle. Peki o zaman neden eskisi gibi olamıyorduk?

Sınıfa girdiğimizde Yuta'nın gülümseyişine nasıl cevap vereceğimi bilememiştim. Eujin'i benim yerime savunması ve kıskanç lakabını bana uygun görmesi hala kalbimi çatlatıyordu küçük küçük.

Kırgın olduğumu anlaması için başımı eğdim ve sırama geçip çantamı bıraktım. Haemin gelmemişti, Yukhei ise ona ulaşamadığını söylemişti. İlk dersin bitmesine yirmi dakika kala arka kapıdan içeri girdiğinde, sınıfın gözleri üzerine gitti.

Haemin gözlerin üzerine toplanmasından hoşlanan son kişiydi buradaki. Soğuktan kızarmış yanakları daha da yayılırken yüzüne, en öfkeli öğretmenin dersine geç kaldığına pişman olmalıydı Haemin. Diğerleri umursamazdı pek ama Korece dersinin öğretmeni pek hoş biri de değildi.

"Zahmet etmeseydin?" dediğinde öğretmen, Haemin doksan derece eğilip bahanesini dile getirecekti. "Çık sınıftan." dedi öğretmen, kızın konuşmasını beklemeden.

"Özür dilerim, gelirken kaza yüzünden yollar kapalı—"

"Çık dışarı dedim."

"Hocam, onu dersinizden atmaya hakkınız yok." dedim sıramda ayağa kalkarak. Arkamdaki kızın gözleri parlamıştı. Ondan destek alarak Yukhei de kalktı. Haemin hep sessizdi ve alttan alırdı genelde. Bu yüzden hor görülmesi de çok olurdu.

"İzin kağıdını göstermesine izin bile vermediniz." dedi içimizde en uzun olan oğlan. Yuta doğruldu o sırada. Gözlerim ona gittiğinde, dediklerinden pişman olmuş gibi bakmıştı benimkilere.

"Hakkını savun Haemin-ah, çünkü haklısın." dedi sonra arkasındaki kıza bakarak.

"İzin kağıdım ve müdür yardımcılarının kazadan haberi var. Yani dersinizden gitmem için hiçbir neden yok." dedi Haemin, öğretmenin araya girmesini engelleyecek şekilde hızlıca.

"Eğer hala dersinize almamakta ısrarcıysanız Haemin Müdür Yardımcısı Bay Nam'a haber verebilir." dedi Jaehyun oturduğu yerden, öğretmene tehditkâr bakışlarını sunduktan sonra elleri göğsünde çaprazlıyken güven verici bir şekilde Haemin'e baktı.

Öğretmenin, "Dramatikleştirmeyin olayı. İyi, geç otur yerine." demesini sağlayıp pes ettirdikten sonra Jungwoo ayağa kalkıp umursamadan Haemin'in üzerindeki kabanı aldı ve oturduğu yerin yakınındaki askıya asmadan önce gülümsedi. Haemin sonunda yerine oturduğunda atmosfer bozulduğundan ders anlatmak yerine projeksiyondan yansıtmıştı.

Biz hala arkadaştık. Ben kendimi iyi ifade edememiş olmalıydım ki Yuta'ya kıskandığım izlenimini vermiştim. Yuta ise fazla önyargılı davranıp beni tamamiyle dinlememişti. Birbirimize istesek de sırtımızı dönemezdik. Dönsek bile bunun tek sebebi arkamızdan başkalarının sapladığı bıçakları çıkarmak için olurdu.

Eujin geldiğinde ise, Jaehyun'un ondan hoşlandığına karar kılmıştım. Sınıfta oturup onların sohbetini dinlerken içeri son sınıflardan sürekli gördüğüm bir çocuk girdi. İsmimi söylediğinde ayağa kalktım ve gitmeden önce Jaehyun'a baktım. Bir anlık gözlerimiz buluşmuş, bozuntuya vermeden gülmeye devam etmişti.

"Seunghwi ben. Kütüphane düzenlemek için sana ihtiyacımız var." demişti. Dalgalanarak alnına dökülen saçları vardı ve yüzü bebeksi duruyordu. Oldukça uzundu ve başımı kaldırıp bakmam gerekiyordu. Daha önce pek dikkatimi çeken biri olmamıştı hiç. Burnunun sağ yanında, yanağında küçük bir ben vardı ve dudaklarının şekli çok güzeldi.

Birlikte kütüphaneye çıkıp genel olarak oranın düzenlemesini yapacaktık. Açıkçası tasarım işinde iyi olduğumu bilen birkaç öğretmen vardı ve muhtemelen akıllarına ben gelmiştim. Teşekkür ettim içimden, en azından o muhabbette kaybolup gitmeyecektim.

Öğle arasının neredeyse tamamını koca alanı baştan yaratmak için fikirler vererek harcamıştım. "Bu şuraya gelsin, şunu sağa kaydırın." gibi komutlar vermekten dilim damağım kuruduğunda, Seunghwi elinde iki bardak kahve ile geldi yanıma.

"Yorucu değil mi? Beni sık sık çağırırlar buraya." dedi sağ elindekini bana uzatırken. Gülümseyip aldım ve teşekkür ettim. Küçük boy bardağı elimde döndürüp dururken mırıldandım.

"Son sınıf olduğunuz için üzerinize daha az gelmeliler." derken etrafta koşuşturan çalışanları izliyordum.

"Hmm, pek de öyle olmuyor. Aslında bir bakıma kafa dağıtmaya geliyorum buraya. Son sınıf olmak yorucu."

Sesi kalındı ve tonu kulağımda çok güzel ve hoş bir his veriyordu. Aklımın bir köşesinden Jaehyun geçtiğinde başımı salladım. O yapabiliyorsa ben de yapardım. Her ne kadar onu istesem de, kendisi aramıza duvar örüyorsa ben de tuğlalar eklemesine yardım ederdim.

Böylece bir çıkmaza doğru yol alırdık.

Aranın bittiğini işaret eden zil çaldığında Seunghwi kalçasını yasladığı uzun masadan ayrıldı. Yüzüme, bakarsa kırılacakmışım gibi baktığında kızaracak kadar utanmış hissetmiştim. Hafif bir tebessümle ben de bardağımı tutarak kalktım.

"Açıkçası bugün hoşuma gitti. Çok konuşmasak bile. Daha çok yapmak isterim bunu." dedi. Onu reddetmeyecektim. Kalbimde Jaehyun atarken bunu ne kadar yapabilirdim bilmiyordum ama deneyecektim.

Sonuçta artık sadece arkadaş olmadığımızı bir tek ikimiz biliyorduk. Ah, bir de Haemin.

Ben de onunla olmaktan hoşlandığımı söyledim ve ayrılıp sınıfa döndüm. Eujin hala sınıfına gitmemişti, Jaehyun ise meraklanmıştı anlaşılan.

"Nereye çağırdı seni?" derken muzipçe sırıttım.

"Kütüphaneyi düzenledik birlikte." diye cevap verdikten sonra seslice kıkırdayıp Haemin'i çağırdıktan sonra onlardan uzaklaştık.

"Seunghwi imiş adı. Hoş çocuk aslında; her ne kadar bazılarından başkasına bakamasam bile o gözle..." dediğimde gülmeye çalıştım. Jaehyun'un gözleri üzerimdeydi, hissedebiliyordum. Haemin de Jaehyun ile olmamı istiyordu, tekrarlamaması için elimle durdurdum.

Jaehyun'un her şeyini bilirdim ben. Evet, bu seneye kadar ona karşı bir şeyler hissetmiyordum. Fakat lanet olası coğrafya projesini yaparken bizi aynı yatağa yatıranların sayesinde, başından beri sanki kaderimde o yazılmış gibi hissetmiştim.

Çünkü kahretsin: O beni öpen olmuştu. Birlikte uyurken o kadar sakin ve normal bir şey yapıyor gibi duruyordu ki, gram aşık değil sanıyordum bana. Ama ayık olmasına rağmen beni kırılacakmışım gibi küçük ve kısa bir şekilde öpmüştü ve ben kalbimde onun da, kendimin de aşkını istemiştim.

Şimdi ise Eujin gibi birine bakmasını aklım almıyordu. Asla bu tip insanlar hoşuna gitmezdi çünkü. İkimizin arkadaş olarak kalmasını mı istiyordu hala anlamamıştım. Bir süre sonra Eujin'e katlanamayacak ve Taeyong'a bir daha onunla gelmemesini söyleyecekti kısaca.

Ben o zamana kadar kırık kalbimle duracaktım ve onu bekleyecektim.

ey ey 🤪🤙🏻🤙🏻 bir bölüm daha gelecek
uzun, bin kelime falan,, o yüzden şimdiden
bacılarınızı saklayın tamam mı
sonra aman efendim elendim düştüm falan olmasın hadi eyw

✔️ friends don't do that | jung jaehyunWhere stories live. Discover now