o n y e d i - no text

5.6K 359 127
                                    

Atlas:

Bana doğru geldiğini anladığımda yönümü değiştirip boş sınıfa yöneldim. Yaklaşık 1 hafta olmuştu onunla konuşalı ve o zamandan beri de ondan kaçıyordum.

Çünkü ona attığım mesajlar aklıma geldikçe yüzüne bakamayacak gibi oluyordum.

Ağğğ ben nasıl bir kafa yaşıyormuşum ya?

Bunları düşünürken birden telefonum titredi be bildirimin üstüne bastığımda kendimi WhatsApp'da buldum.

Ege: Nerdesin?

Ege bana nerdesin mi yazmış yoksa ben mi yanlış görüyorum.

EGE BANA MESAJ ATTI LAN MESAJ!

Yeniden telefonum titrediğinde tekrardan gözlerimi telefonuma çevirdim.

Ege: Çevrimiçisin neden yazmıyorsun?

Atlas: Dalmışım, sınıftayım. Niye?

Ege: Hiç.

Ege: Neden benden kaçıyorsun.

Atlas: Senden kaçmıyorum.

Ege: Atlas, bunları konuşmuştuk.

Atlas: Utanıyorum.

Ege: Ne?

Atlas: Utanıyorum işte.

Allah'ım napıyorum ben?

Ege: Anladım.

Ege: Yanına geliyorum.

Atlas: Ne?

Ege: Sınıfa.

Anında telefonumun ekranını kapattım ve saklanabileceğim bir yer aradım. Aklıma mont asmak için kullanılan ve tüm sınıfın ortak kullandığı dolap geldi. Buraya bakmamasını umarak asılı olan birkaç montun arkasına sığınmaya çalıştım.

Sınıfın kapısı açıldığında haraket etmeyi bırakıp neredeyse yerinden çıkıcak kalbimi susturmaya çalıştım.

1-2 dakika ses gelmeyince gitmiş olmasını umarak kaşınan kafamı kaşımak için elimi tutunduğum yerden kaldırdım.

Kaldırmaz olaydım!

Nalet şansım sayesinde tam o sırada dengemi kaybettim ve dolap kapakları arasından montlarla beraber yere devrildim.

SİKTİR.

O sırada sınıftan çıkmak üzere olan Ege'nin bir şok geçirmesini sağladım.

Ege şoku atlattıktan sonra gür bir kahkaha ile kendini yere -yani yanıma- attı.

O bunları yaparken benim tek düşündüğüm şey kahkahasının ne kadar güzel olduğuydu.

Gözleri kısılıyor ve dudakları geriliyor ve beyaz dişlerini ortaya seriyordu.

O an kahkahasını sadece ben göreyim istedim. Sadece benim olsun, sadece benim için gülsün istedim.

Daldığım için kahkahasını sonlandırdığını fark etmemiştim. Şimdi ise sırıtarak bana bakıyordu. Ben ise sırıttığımı o zaman fark ettim.

"Ciddi misin? Dolaba saklanmak mı?" diyip yine bir kahkaha atmaya hazırlanırken onu susturdum.

"Sakın bir kere daha kahkaha atayım deme!"

"Neden dolap, biraz anlatsana?"

"Hobi olarak her öğle teneffüsü boş sınıfta mont dolabına saklanırım." dediğimde bu sefer kendini tutamayıp kahkaha atmıştı.

Siktir. Dudaklarına bakmaktan kendimi alamıyordum.

Bir insanın her şeyi nasıl bu kadar güzel olabilirdi amk?

"Dudaklarıma bakmayı kesmelisin."

NE! NE DEDİ O?

"Hı?"

"Dudaklarımı diyorum, gözlerinle yedin."

Benden cevap gelmeyince konuşmaya devam etti.

"Her neyse, bu akşam Burak'ın doğum günü partisi var. Aslında bunu söylemek için gelmiştim ama sen dolaba girmeyi ve daha sonra dolaptan yuvarlanmayı seçtin."

"Dalga geçmeyi kes."

Bir kaç saniyelik bakışmamızdan sonra meraklı bir şekilde sordu.

"Eee geliceksin, değil mi?"

"Bilmiyorum."

"Tamam, haber verirsin o zaman."

Son kez gözlerime bakıp arkasına döndüğünde tam kapıdan çıkacakken bir şey hatırlamış gibi bana dönüp tekrar konuştu.

"Eeee, birde şey var. Burak, Kerem'in de gelmesini istediğini belirtmem için beni zorladı."

"Kerem mi? Ne alaka?"

"Immm, bilemiyorum." diyip göz kırptığında ne kadar tatlı olduğunun farkında değildi.

Ağağağğağağ bu çocuk çok tatlı.

Arkasında gülümseyen bir ben bırakarak sınıftan kaçar gibi çıktı ve beni düşüncelerimle yalnız bıraktı.

BİR DAKİKA NE?

NASIL YANİ?

BURAK KEREM'DEN Mİ HOŞLANIYORDU?

🌙

Bu arada KİTAP 1K'YI GEÇMİŞ

Bunun için size çok teşekkür ederimmm. 🖤

Hatalarım varsa özür dilerimm.

Avocado [bxb]Where stories live. Discover now