mona roza

114 15 29
                                    

.
.
.
ve son olarak
küçük tahta kutu
   hayallerimi taşıyabilecek kadar cesur musun?

Jongdae elindeki kağıdı tozlu ahşap masaya bırakarak arkadaşına yaslandı.

"Bir şey yok işte, saçma sapan yemek tarifleri..." Baekhyun, Jongdae'yi duymazdan gelerek diğer sandığa uzandı. Üzeri beyaz örtülerle kapatılmış ve yıllardır doğru düzgün ışık almayan bir odanın içinde yalnız kalmanın verdiği bir etkiyle tahtaları solmuştu.

"Yakında ben de böyle bir sandığa dönüşeceğim." Jongdae elini karnına koydu kendi esprisine kahkaha atmaya başladı.

"Ne demek istiyorsun sen şimdi?"

"Boş ver, aptal adam." Baekhyun, arkadaşını görmezden gelerek elindeki küçük sarı anahtarlardan hangisinin bu sandığa ait olduğunu aramaya başladı.

"35 yaşındaki bir adama göre çok çocuksu davranıyorsun Baek." Jongdae ayağa kalkıp pantolonunu silkeledikten sonra ellerini açık renk kot pantolonunun ceplerine koyarak dolaşmaya başladı. Yere düşen bir nesnenin kuru tahtalarda çıkardığı ses ikisini de ürküttü.

"Şey.. Bu aradığın şey olabilir mi?" Arasına küçük çiçekler sıkıştırılmış bir kitap ikisini de pek hoş olmayan bir gülümseyle selamlarken, Baekhyun hızla ayağa kalkarak en az kendi cildi kadar soluk olan kitaba ve kurumuş olmasına rağmen daha az önce koparılmış gibi hissettiren çiçeklerin yanına ilerledi ve ikisini birden nazikçe yerden kaldırdı. Kapağındaki tozları üfledikten sonra eliyle bir iki kez silkeledi.

"Bu.. Harika.." Jongdae büyülenmiş gibi bakarken Baekhyun, tam olarak aradığı şeyi bulmasının sevinciyle sırıtıyordu. Heyecanla kitabın kapağını açtı ve boş, sararmış sayfaları teker teker çevirmeye başladı. Şiirlerin olduğu sayfaya gelince Jongdae çocuksu bir merakla kitabı Baekhyun'un elinden çekip aldı ve yazanları dışından okumaya başladı.

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir adam
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların*

Baekhyun burukça gülümserken Jongdae'nin gözleri büyümüş; şaşkınlıktan, şiirin sonlarına doğru doğru düzgün okuyamamıştı.

"Bunu sen yazmış olamazsın. Benim arkadaşım olan Baek, bu kadar güzel şiir yazamaz. Geri ver lan arkadaşımı." Baekhyun, şiirlerin sadece bu kitaptakilerle sınırlı olmadığını biliyordu. Jongdae'nin söylediklerini umursamayarak etrafa bakındı.

"Buralarda bir yerlerde olmalı." Baekhyun hızlı adımlarla etrafı karıştırmaya başladı.

Eski, kahverengi gardropun kapağını açmaya çalıştı. Ailesi, yıllar önce bu çok sevdikleri evi terk etmek zorunda kaldıklarında en sevdikleri eşyaları bile alamadan başka bir şehire gitmişlerdi. Baekhyun, baktığı her köşede terk edilmiş anılarla karşılaşıyordu; abisiyle perdenin arkasında saklambaç oynarken annesinin çok sevdiği vazoyu kırmaları üzerine yarım saat boyunca kapının yanında tek ayak üzerinde durmaları, en yakın arkadaşının ortaokulda ona hediye ettiği acemi tablo, duvardaki tebeşir lekeleri..

Yaşlı gardrobun kapakları, Baekhyun'un zorlamasına daha fazla dayanamayarak kırıldı. Hatırlamıştı. Hızla en alttaki çekmeceye uzandı. Küçüklüğünden taşınana kadar geçen sürede, babasından ve abisinden gizlemesi gereken değerli şeylerini burada saklardı ve evdekiler uyuyunca hiç ses çıkarmadan uyuduğu yerden kalkıp çekmecedeki defterlere şiir karalardı. Her ne kadar annesi şiir yazmasını desteklese de, babası ve abisi bu işe oldukça karşıydı. Şiir, bizim gibi insanların yazıp okuyacağı bir şey değildir, Baekhyun.

Küçük çocuğun şiirlerinden o kadar nefret etmişlerdi ki, abisi bir gün Baekhyun'u tüm uyarılarına rağmen şiir yazarken yakalayınca herkesten sakladığı bir defteri ele geçirip oğlanın gözü önünde sayfaları teker teker yolmuş, yetmiyormuş gibi yakmıştı. Baekhyun gözyaşlarına engel olamayıp ağlamaya başladı. Jongdae, sessizce arkadaşının yanına yürüdü ve kendisininkine göre çok daha cılız olan bedeni kolları arasına aldı.

"Çok sümüklüsün."

"Biliyorum.. Üzgünüm." Baekhyun gözlerini sildi ve mutlu bir ifadeyle arkadaşına baktı.

"Ağlamanın sırası değil. Tam da aradığım şeyi bulmak üzereyken ağlayamam." Çekmeceyi açtı ve içindeki küçük kutulardan birini eline aldı. İlk aşkıyla olan mektuplarını yıllarca bu kutuda saklamıştı. En üstteki mektubu alıp okumaya başladı.

Sevgili Nar Çiçeğim,

Dün sana cevap yazamadığım için üzgünüm. Annemin hastalığı hem beni hem de babamı çok etkiledi. Çok büyük bir yükün altındaymış gibi hissediyorum son bir haftadır.
Bunların haricinde.. Her gün düşünüyorum seni. Şimdilik her ne kadar uzak olsak da uykumun derinliklerinde bile hissediyorum elimin üstündeki elini.
Hemşirelerin söylediğinde göre annemin durumu iyiye gidiyor. Biraz daha iyileşir iyileşmez Busan'a geri döneceğime söz veriyorum. Döner dönmez bir yolunu bulup yanına geleceğim. Eskisi gibi saçını okşayacağım ve seni, alnına dokundurduğum öpücüklerle uyandıracağım. Şimdilik bunları yapabilmem mümkün değil, beni affet.

seni çok seven sevgilin, Chanyeol.
20.07.1987

Baekhyun, okuduğu mektupla birlikte anılarını da hatırlayınca farkında olmadan yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi. Chanyeol'ün annesi, bu mektup Baekhyun'a ulaştığında çoktan ölmüştü. Chanyeol'ün babası ise bir daha asla Busan'a dönmek istememişti.

Chanyeol bir daha asla Baekhyun'a yazmamıştı.


merhaba,
umarım beğendiğiniz bir bölüm olur ve baekhyun'un duygularını kalbinizin derinliklerinde hissedersiniz.

kullanacağım şiirlerin büyük bir çoğunluğu bana ait değildir.

*:mona roza - sezai karakoç

*anothersize bu maloş olmasa kitabı tekrardan yayımlamayacaktım, sevgiler saygılar.*

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 15, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

letters & poems • chanbaekWhere stories live. Discover now