Hasta

71 11 0
                                    

Rüzgarda savrulan bir yaprak gibi hissettiriyordu hayat bazen. Tam durdum derken birden bir rüzgar eser, bilmediğin bir yere uçururdu bedenini. Ne olduğunu bile anlamana izin vermezdi bazen. Ordan oraya savrulurken karmaşıklık içinde boğulmamak için savaşırdın. Anlamana bile izin vermezdi nereye gittiğini. Hatta nereden geldiğini. Öylece savrulurdun köşelere. Belirsizlik içinde. Şuan karşımda yıllar önce ağzından çıkan her bir kelimeye hayran olduğum adamın gözlerinin içine bakarken savruluyordum. Sağa sola. Belirsizlik içinde. Beklenmediklerin en beklemendiğini yaşıyordum.

Suga.

Yoongi o olamazdı. Çok net olmasada hatırlıyorum ağzımdan düşmeyen o tatlı ismi. Sürekli söylemek isterdim. Bu dünyada en sevdiğim insan. Doğru ya, öyle söylerdim ona. Öyledi çünkü. Bakardı bana. Kimsenin bakmadığı gibi bakardı. Küçücüktüm ama harlıyorum o kara gözlerin nasıl şefkatle baktığını bana. Çok severdim benimle oynamasını. Akşam olunca gitsin istemezdim evine. Hep yanımda dursun, benimle ilgilensin isterdim. Doğru ya, gül verip dururdum ona.

Parça parça yükleniyordu anılar hafızama. Hoseok'un gülüşü doldu kulaklarıma. Hatırlıyordum ya. Hatırlıyordum. Hep delicesine gülerdi. Ben ne zaman utangaç bir şekilde gül uzatsam Suga'ya, Hoseok oradan öylece gülerdi. Hatırlıyordum ya. Ne zaman şeker versem eline tavşan dişlerini gösteren çocuğu. Benden de küçük olan, büyük dişli Jungkook'u. Hatırlıyordum ya. Ne zaman yanına gitsem bir yerlerden yengeç bulup beni korkutan o gamzeli çocuğu. Uzun boylu mahallenin yakışıklısı Namjoon'u.

Ve,

hatırlıyordum ya. Her günümü yanında geçirmek istediğim o beyaz tenli çocuğu. Ne zaman camda görsem heyecanla el salladım sıska oğlanı. Beni herkesten koruyan o sert bakışlı çocuğu. Her zaman yanımda olsun, benimle dolaşsın, bana şarkı söylesin istediğim çocuğu. Taşınırken canımı alırcasına bakan çocuğu. Nasıl unutmuştum onu? Nasıl unutabilmiştim onları? Uzun zaman olmuştu. 8 sene olmuştu çoktan. O kadar da çok bir zaman değildi belki ama hepsi çıkmıştı aklımdan. O kadar üzülmüştüm ki ondan ayrılırken, unutmak için adını bile söylemez olmuştum. Tek bir resmini bile
saklamamıştım. Gelmemişti çünkü. Ben beklemiştim ama gelmemişti. Çok ağlamıştım. Dünyada en sevdiğim insandı. Neden gelmiyordu beni görmeye? Sürekli düşünüp dururdum. Yeni arkadaş mı buldu, yoksa başkası mı gül veriyor ona? Hep ağlardım. Nefret etmeye başlamıştım en sevdiğimden. Gelmiyordu çünkü. Sahiden, gelmiyordu. Bende adını bile söylemiyordum artık. O gelmedikçe, bende onu unutmayı seçmiştim. Kızmıştım, kırılmıştım, unutmuştum. Yada sadece öyle sanıyordum.




"Bırak. Bırak gitsin."

"Ama Hyung, bu kadar yaklaşmışken?"

"Bırak dedim. Bu sefer gitsin."

"Ama hep gidiyor!"



"Bunu başka biri yapsa muhtemelen şuracıkta canını alırdım. Bu seferlik, sadece bu seferlik o güzel yüzüne zarar vermeyeceğim."


"Fazla masumsun. Ayrıca tatlı bir çocuksun. Seni hep severdim. Dayak yemene üzüldüm. Yoongi de üzülmüş olmalı ki seni evine bırakmamı istedi. İnan bana sana zarar vermek isteyen en son kişi bile olamaz o. Neyse çok konuştum. Gel de seni eve bırakayım."


"Çünkü böyle hayal ederdik. Çünkü böyle olsun isterdik! Anladın mı?



"Merhaba Jimin. Ben Hoseok. Tanıştığıma memnun oldum. Hala çok tatlısın!"


"Ah Jimin. Her zaman böyle anlayışlı bir çocuktun."



"Jimin o iyi değil. Onu iyileştirebilecek tek kişi sensin. Hep sendin."


R O S E • YOONMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin