4. Bölüm

14.6K 1.7K 714
                                    

"Katil Merkür"

009 Defne Bilger göreve hazır merkez.

Geçen gece Emre'yle birkaç mesajlık bir konuşma yaptık ve bu kalbime onlarca tonluk heyecan salgıladı. Bunu sindirmek için kendime iki gün izin verdim ve artık zamanının geldiğine inandığım planıma başlıyorum. Tam da bu yüzden sabah gülen bir yüzle uyandım. Duşumu aldım, uzun sarı saçlarımı kurutup omuzlarımdan aşağı saldım, günlük makyajımı yaptım ve üzerime cici kız elbiselerimden birini giydim.

Çünkü bir görevim var.

Bugün Cuma. Emre'nin okulunun dışındaki kafedeyim. Onun gelmesini bekliyorum. Tırnaklarıma sarı ojelerimi sürdüm ve uğurlu kalemimi yanıma aldım. Bu tepesinde kocaman ördeği olan sarı bir kalem. Bir de not defterim var tabii. Heyecandan yerimde durmakta zorlansam da cool görünmeye ve sakince kahvemi içmeye çalışıyorum. Gözlerim sürekli etrafı tarıyor ve analiz ediyor. Gözüm kafenin kapısında. Güneşimin içeriye girmesini bekliyorum.

Bu durumda ben de günebakan oluyorum sanırım. Başımın hep onun olduğu tarafa dönmesinin başka sebebi olamaz çünkü.

Hey, hedef saat üç yönünde! Saçlarının fena halde kestirilmeye ihtiyacı olduğu tespit edildi. Gözlerinin altında yorgunluk halkaları görünüyor. Dosyasını kontrol edelim lütfen, uyuşturucu geçmişi var mı bilmek istiyorum.

Emre kahvesini alıyor. Camın kenarında, en sonda olan masaya geçip bilgisayarını açıyor. Derin bir nefes alıp masasına doğru yürüyorum.

Son On metre. Beş... Üç... Ay geldim!

"Merhaba," Emre ellerini saçına atmış kafasını sıvazlayıp dururken bana bakıyor. Bir anlığına gözlerini kısıp başını yana eğince düşüp kalacağımı sanıyorum. Elleri saçlarının arasından arkasında koca bir karmaşa bırakarak ayrılıyor. Kalbime nişan alındı merkez!

"Merhaba," diyor yalın bir sesle. Yüzümde önceden çalışılmış bir gülümsemeyle etrafa gergin bir bakış atıyorum.

"Beni hatırladın mı?"

"Sinan abinin ofisinde mi karşılaşmıştık?" Yüzündeki düşünceli ifadeye ba-yı-lı-yo-rum!

"Evet!" Sesim biraz fazla coşkulu çıkınca hemen boğazımı temizler gibi yapıyorum. Emre beni hatırlıyor, lütfen kayıtlara geçsin bu. "Oturabilir miyim?" Elini sandalyeye doğru uzatınca oturuyorum. Bacaklarım yeni doğmuş ceylanların ki gibi titrek şu an. O kadar çok titriyorlar ki masaya çarpıp beni ele verecekler diye korkuyorum.

"Adım Defne," diye bir hatırlatmada bulunuyorum. Hafifçe gülümsemekten başka bir şey yapmıyor. Ama moralimi hiç bozmuyorum. İsimlerin ne önemi var, sonuçta beni hatırladı değil mi?

"Nasılsın?" Yere kadar eğilip garip sesler çıkarmak isteğimi bastırmaya çalışmam dışında mı?

"İyiyim, sen?"

"İyi. Burada mı okuyorsun?" Masanın üstüne bıraktığım kitaplarıma bakıyor. Allah'ım beni affet. Gizli görevimde afişe olmamak için yalan söylemek zorundayım.

"Evet. Aslında senden bir şey rica edecektim. Okula dereceyle girdin ve 3 senedir de katıldığın her robot ve araç tasarım yarışmalarında başarıyla ayrıldın. Doğru mu?" Bunu takipçi bir sapık gibi söylememek için önceden 70 kere falan aynaya karşı söyledim. İşimi ciddiye alırım. Emre'nin ilgisini çekmiş olmalıyım ki bilgisayarının kapağını indirip dirseklerini masaya yaslıyor. Adam yakışıklı be!

Sarı Puantiyeli ŞemsiyeWhere stories live. Discover now