Beklenmedik Saldırı ஜ4

200 16 382
                                    

[Bu satırları yazıyorsam, en azından hâlâ hayatta olduğumu kendime kanıtlamaya ihtiyaç duyduğumdandır.]

[İstemeden varım ve istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.]

- Fernando Pessoa, Huzursuzluğun Kitabı

(👆Şiddetle tavsiye edilir...👆)

[Öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile 'yok oluverir' insan, bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir.]

-Franz Kafka

(👆 Franz Kafka alıntısı olmasaydı olmazdı...)

Şarkı önerisi: Anitto & J Balvin - Downtown (medyada var)

PANZEHİR İÇİN BİR ŞARKI ÖNER:

Sizi artık bölümle baş başa bırakmamın vakti geldi... Keyifli okumalar...🎭

~

Genç adam yutkundu. Yutkunuşunda hapsetti; kadına olan ihtiraslı bakışlarını, gecesini hatta belki de geleceğini değiştirecek olan bu gözlerin sahibinin, onu serseme çevirmesini, tekrar rastlaşınca oluşan şaşkınlığını ve nedenini çözemediği mutluluğunu...

Adem elmasının aşağı yukarı hareket edişiyle tüm bunları göz ardı etti. İstanbul' un pek de işlek olmayan ve bilinmeyen bu mekanın kapısından içeri girer girmez topuklu ayakkabısının tabanını inceleyen kadının, birkaç adım uzağındaydı adam şimdi. Seri hareketlerle bu uzaklığı yok edip yanına geldiğinde kadın çoktan pozisyonunu düzeltip kafasını dikleştirmişti bile.

Kadının bar taburesinin oraya doğru baktığını gözlemledi adam. Sanki o an için kadın bir ceylana saldırmak isteyen aslandı ve onu parçalayıp mideye indirmek için zaman kolluyordu. Adamın bu izlenimi, garipsenemeyecek kadar normal geliyordu sebepsizce.

Adam, kadının aklından neler geçtiğini, bakışlarındaki bu derinliğin sebebinin hangi düşünceden dolayı olduğunu merak etti. Buraya ne için geldiğini bile unutmuştu kadını görünce.

Sahi babasının avukatı gelmiş miydi? Konuşulması gereken mühim konular olduğunu söylemişti aradığında. Kaç senedir görmüyordu babasını. Uzun zaman sonra sesini duymak adamı garip hissettirmişti. Üstelik gecenin bu saatinde aramazdı normalde. Saat kaçtı? Bardayken en son saate baktığında 12ye geliyordu...

Gece gece ne olmuştu acaba? Hem illa şart mıydı avukatı göndermek? Kendi gelse, konuşsa ne olurdu sanki. İncileri mi dökülürdü pek saygı değer babacığının. Babasından haz etmese de, yaptıklarını doğru bulmasa da tek çocuk olmanın sorumluluklarını istemeden de olsa daima yerine getirir, saygıda kusur etmezdi. Saygı duymaktan hoşlanmayacağı bir kişiliği vardı babasının. Yaptığı işleri hiçbir zaman onaylamıyordu. Bir örgütün başkanıydı babası. Büyük ticaret dönüyordu yaptıklarında ve ona çalışanların hepsi de paraya tapan ve gücü temenni edinmiş iş adamlarıydı. Engin babasına karşı çıktığı vakitlerde de büyük kavgalara sebebiyet vermiş oluyordu. Yine böylesine büyük bir kavgadan sonra konuşmayı tamamen kesmişti babasıyla. Önce yanından taşınmış sonra okulu bitince kendi mesleğinde yükselişe geçerek para biriktirmişti. Babası gibi kirli paralar kazanmıyordu ve kazanmayacaktı da. Kendi bildiği doğrusundan şaşmamıştı bu zamana kadar; yine de o kadar seneden sonra aramasına şaşırmıştı doğrusu.

Genç kadın, bar masasının önündeki adamın yanına varmak için adımlamaya başlamıştı ki bileğine mengene misali dolanan bir el onu durdurdu. Bedenine yabancı gelen lâkin ruhuna çoktan hemdem olan bu eller bileğini uyuşturdu. Oysa ki adamın dokunuşu sert değil aksine ondan beklenmeyecek şekilde uysaldı, temkinliydi.

PANZEHİR Where stories live. Discover now