Başka Biri

24 4 1
                                    

Dün yaşadıklarımı düşünürken yıkanan bardakları kuruluyordum bir yandan. Kahvesini bitirdikten sonra sessizce çıkıp gidişini, iyileşmek için çırpınan iki yaralı kuş gibi bir bakıma birbirimize verdiğimiz teselliyi...

İyi biri gibiydi. Bir yandan emsalini görmediğim bir hastalığı vardı. Yaşananlar oldukça tuhaftı. Onunla mesafeli olmam en doğrusuydu. Çünkü diğer parçasına oldukça yabancıydım.

Telefonumun çaldığını fark edince alelacele açtım.

"Efendim Ömer?"

"Hayatım nasılsın?" dediğinde gülümsedim.

"İyiyim. Çalışıyorum sen nasılsın?"

"İyi gibiyim. Ufak bir tatile çıkıyorum. Haber vermek istedim. Ukrayna'ya gideceğim bir süreliğine."

"Demek öyle. Yüz yüze vedalaşmak isterdim ama napalım. Dönünce görüşürüz artık." dedim.
Fazla uzun sürmeyen bir konuşma sonucunda vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra önlüğümü çıkardım üstümden.

Oldukça yorucu bir gün olmuştu. Yine arta kalan yiyecekleri köpekler için alıp kafede ki çalışanlarla vedalaşarak çıktım kafeden.

Aklımda yeniden Barkın'la karşılaşma fikri belirdiğinde sinirlenerek onu kafamdan uzaklaştırdım. Ben kimseye bağlanamazdım. Bu kimse çift karakterli dengesiz biriydi hem. Aklıma girmesini engellemeliydim.

Köpeklerin olduğu sokağa birkaç metre kalmıştı. Sokak oldukça ıssızdı ama korku da hissetmediğim bir duyguydu artık. Ya da ben öyle sanıyordum.
Sol bileğimden kavrayıp bir eliyle de ağzımı kapatan bir adam beni tenha bir köşeye çekerken bir süre çırpındım. Gücüm yetmiyordu. Elimdeki yemek poşedi yavaşça parmaklarından kayarken korkuyu hala hissedebildiğimi fark etmiştim. Sesim çıkmıyordu. Nefes almayı unutmuş gibiydim. Bu karanlık gecede beni esir alan adamın ve benim sessizliğimiz yankılanıyordu yalnızca. O da nefes almıyor gibiydi. Sol bileğimi bıraktıktan sonra saniyeler içinde boynumda metal bir kesici olduğunu düşündüğüm şeyin varlığını hissettim. Buz kesmiştim. Ölümün tam da peşini bıraktığım bir zamanda beni kovalaması oldukça ironik olmuştu.

"Uslanmıyorsun değil mi?" diye fısıldadığında tüylerim diken diken olmuştu. İşte bu kadarını beklemiyordum.

Ağzımı kapatan elini yavaşça gevşetti. Aralıksız olarak nefes alıp vermeye başladığımda havada deli gibi buhar tabakaları oluşuyordu.

"Ne istiyorsun?" diyebildim yalnızca.

"Öğreneceksin." dedikten sonra bıçağı boynumda hafif hafif gezdirmeye başladı.
"Beni tanıyor musun?" dediğimde kulağımın hemen arkasından nefesini üfledi.

Cevap vermeyince devam ettim.

"Ölmekten korkmadığımı sana kimse söylemedi mi?"

Bu kez güldüğünü anlayabilmiştim.

"Ölümün yaşayabileceğin en kötü şey olduğunu mu sanıyorsun? "dedikten sonra eliyle boynumu sıkıca tutup nefesimi kesişini hissedebilmiştim yalnızca.

***

Gözlerimi aralamasam da kendime gelmiştim. Son yaşananları anımsarken hala ölmemiş olmam oldukça tuhaftı. Beni yalnızca bayıltmış olması savurduğu tehditten sonra ölümden daha korkunç olmuştu. Ne yapabilirdi ki? Onun diğer yanı saf ve masum Barkın değil miydi? Ne kadar kötüleşebilirdi.

"Aç gözünü." yine onun sesinden aldığım komutla gözlerimi araladım.

Bana keskin gözleriyle baktığını görebiliyordum loş ışıklı odada. Sandalyeye bağlıydım. Bu kadarı da biraz fazla olmuştu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 27, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

YansımaWhere stories live. Discover now