1🌙

559 45 23
                                    




Bir bildiriminiz var.


Masanın üzerinde ki görünüşüne yabancı olduğum telefondan gelen bildirimle irkildim.
Yaklaşık yarım saat önce rastgele girdiğim kahve dükkanında siparişimi vermiş ve kenara çekilerek sırada ki insanlara yol açmıştım. Alışkanlık haline getirdiğim için elimde duran telefonumu sipariş beklerken dirseğimi  dayadığım masaya koyduğumda işler karışmıştı. Çünkü kim olduğunu bilmediğim bir kişi aynı hareketi tekrarlamış ve telefonlarımızın karışmasına sebep olmuştu. Bunu farkettiğim de o kişi çoktan dükkandan ayrılıp kayıplara karışmıştı.
Şimdi ise masada duran telefon ile sessizce bakışıyordum. Evet normal şartlar da telefonu açar ve rehberde ki ilk kişiye telefonun sahibiyle ilgili bir şeyler zırvalayıp telefonları değiştirmemiz gerektiğini söylerdim.

Fakat şuan problemim daha da sıkıntılıydı.

Çünkü masada duran telefonun sahibi tuş kilidi koymakla kalmamış bildirim ayarlarını kapatarak gelen bildirimlerin "mesajınız var." ya da "iletiniz var." şeklinde değiştirerek gizli bir örgüt kurmuş gibiydi.

Tanrı aşkına,kim mesajlarını gizli tutar ki?  Tuş kilidi koymasını anlayabiliyordum fakat mesajları neden gizliyordu?

Şahsen ben üst bildirimden gelen mesajı okuyup yanıtlamak isteyip istemediğime öyle karar veriyordum.

Görüldü atmaktan çok daha iyi bir çözümdü bence!

Bir bildiriminiz var.

Telefon yeniden titrediğinde gelen bildirimi ya da mesajı göremediğim için öfkelenmiştim.
Belki de telefonların karıştığını fark edip birisinden iletişim kurmaya çalışıyordu?
Olamaz mıydı?

Tabi kii olamazdı. Eğer öyle olsaydı direk aramayı tercih ederdi.

Telefonu elime alıp tuş kilidini açma tuşuna bastığımda ekranda siyah sevimli bir köpek belirdi. Köpeğin tüylü ve şişko görünmesine kıkırdadım.

Ayrıca köpeğin solunda duran masada tonlarca takı duruyordu. Beyaz, kırmızı, siyah, parlak, mat... Çeşit çeşit olan bu takıların yanında ki duvarda /Van Gogh'un/ olduğunu düşündüğüm çizimlerinden tablolar vardı.

Sanırım telefonun sahibi sanat ile ilgilenen birisiydi.

Ah,bir de modayla!

Bir bildiriminiz var.

Telefondan yeniden bildirim geldiğinde sinirle telefonu masaya koydum. Gerçekten bildirimlerin gelmesi sinirlerimi bozuyordu. Kendi telefonuma ulaşamıyordum ve bu durum beni daha da öfkeli yapıyordu derken az önce yabancı birisinin telefonunu fırlattığım aklıma geldi ve hızlıca telefonu elime alıp çizik olup olmadığını kontrol ettim.

Ya telefonun sahibi arıza birisiyse ve telefonunun çizik olduğunu görüp beni öldürmeye kalkarsa?

Kim bu devirde telefonu çizildi diye birisini öldürür ki demeyin yaparlar ben güvenemiyorum açıkçası.

Çizik olup olmadığını kontrol edip bir sorun gözükmüyor diye düşünürken elimde ki telefon çalmaya başladı.

Tavşan maknae  arıyor...

Tavşan maknae?

Bu garip ismi sorgulamayı bırakıp hızlıca gelen aramayı yanıtladım.

"Merhaba?"

"Merhaba? Oh, hyung telefona yanıt veren birisi var!" dedi oldukça tiz ve şefkât dolu bir ses. Zihnim bulanıp bu sesi daha önce duyduğuma dair iletiler gönderirken sorgulamaya başlamıştım.

Ses gerçekten hiç yabancı gelmiyordu. Tek bir cümleyle bile bu sesi daha önce duyduğuma yemin bile edebilirdim.

"Acaba bu telefonu nerede bulduğunuzu öğrenebilir miyim?" tanıdık ses yeniden kulaklarıma dolduğunda girmiş olduğum sorgu dünyasından ayrılıp boğazımı temizledim.

"Hanguk Üniversitesi'nin yakınlarında bir kahve dükkanında buldum. Aslında telefonlarımızın karıştığını fark ettiğimde malesef sizi bulamadım. Sanırım çoktan kafeden çıkmıştınız."

Sesimin bana geri geldiğini fark ettiğimde hoparlörden konuştuğunu anlamıştım. Ayrıca hattan gelen diğer sesler oldukça gürültülü bir ortam olduğunu gösteriyordu. Arkadan birisi "Tâbii ya! Şirkete geçmeden hemen önce kahve almıştım!"

Beynim sesi idrak ederken kaşlarımı çattım. Ben bu kişinin de sesini tanıyor gibiydim! Neler oluyordu ya hu? Bu kişinin boğuk ve tiz sesi neden sanki her gün duyuyormuşum gibi bir his veriyordu?
"Acaba müsaitseniz size vereceğim adrese telefonu getirebilir misiniz?" dedi ilk başta duyduğum ince sesin sahibi. Sol kolumu kaldırıp saate baktım.

Kesinlikle yetişmem gereken bir toplantı vardı ve eğer telefonu vermeye gidersem çok daha fazla vakit kaybedeceğimden emindim.

"Üzgünüm fakat yetişmem gereken bir toplantım var. Telefonun sahibi bu kafeye yeniden gelebilir mi? Fazla vaktim yok gerçekten." diyerek yanıtladım.

Karşı hattan gelen patırtı ve bağırış sesleriyle telefonu kulağımdan uzaklaştırarak yüzümü buruşturdum.

Neler oluyordu orda?

"Ya maknae! Şirketten çıkamayacağımızı söyle!"

"Hyung ne diyeceğim? Kimliğimizi öğreneceğini bilmiyor musun?!"

"Pardon da telefonunu almaya geldiğinde bizi görmüş olmayacak mı zaten?"

"Taehyung doğru söylüyor maknae" dedi bir başka ses.

Taehyung?

Kimliğini öğrenmek?

Neyden bahsediyorlardı acaba?

"Çok üzgünüm fakat gerçekten vaktim yok. Telefonum olmadığı için yeterince kötü bir durumdayım ama acilen toplantıya gitmem gerekiyor. " diyerek kargaşayı bir anlığına susturdum. Aralarında fısıldamaya başlayan kişiler bir süre sessizliğe bürünmüştü. Sanırım ne yapacaklarını düşünüyorlardı.

"Şöyle yapalım,toplantınız kaç saat sürecek acaba?"

"Tahminen iki buçuk saat."

"Güzel. İki buçuk saat sonra sizi yeniden arayacağım. Aradıktan sonra telefonları değiştirmek için karara varmış oluruz."

"Pekâla öyle yapalım." diyerek derin bir nefes alıp çantamı koluma taktım ve dükkandan ayrıldım. Hatta ki kişi telefonu hala kapatmamıştı.

"Kapatıyorum?" dedikten sonra bir cevap gelmesini bekliyordum. Nihayet kalın ses yeniden duyuldu.

"Lütfen kimse Yeontan'ımı görmesin!"

Dıtdıtdıtdıt...

IDOL // j.jungkook  ( ARA VERİLDİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin