VI

3.7K 117 30
                                    


Birkaç gün sonra satıcıyla karısının Lizaveta'yı evlerine neden çağırdıklarını da öğrendi. Hiçbir olağanüstü yanı bulunmayan, son derece sıradan bir durum vardı ortada. Dışarıdan gelme, yoksul düşmüş bir aile, bazı eşyalarını satıyordu. Pazarda satmak hesaplı olmadığı için, bunları satabilecek bir kadın arıyorlardı. Lizaveta da bu işlerle uğraşıyordu: Sattıklarından komisyon alırdı. Oldukça deneyimliydi bu alanda. Çok dürüsttü, her zaman son fiyatı söyler ve mal onun söylediği fiyattan satılırdı. Yukarıda da değinildiği gibi az konuşurdu, sessiz, ürkek bir kadındı...

Ama Raskolnikov son zamanlarda batıl inançlı biri olup çıkmıştı. Bunun izleri sonraları da silinmeden öylece kaldı kendisinde. Bütün bu olup bitenlerde hep gizemli birtakım etkiler, şaşılası rastlantılar görmeye eğilimli oldu. Daha kışın, Pokoryev adında, tanıdığı bir öğrenci, Harkov'a giderken, söz arasında, eğer rehine bir şeyler bırakmak isterse, Alyona İvanovna adında bir rehinci kocakarı olduğunu söyleyerek, adresini vermişti. Raskolnikov derslerden aldığı parayla iyi kötü idare edip gittiği için, uzun süre kadına başvurmak gereğini duymamıştı. Bir buçuk ay kadar önce Pokoryev'in verdiği adres aklına geldi; rehine bırakılabilecek bir iki şey vardı elinde: Bunlar, babasından kalma gümüş bir saatle, evden ayrılırken kız kardeşinin anı olarak kendisine armağan ettiği, üzerinde üç küçük kırmızı taş bulunan altın bir yüzüktü. Önce yüzüğü götürmeye karar verdi ve verilen adrese gidip kocakarıyı buldu. Rehinci kadın üzerine doğru dürüst hiçbir bilgisi olmamasına karşın, daha ilk görüşünde kadına karşı önlenemez bir tiksinti duydu içinde. Yüzüğe karşılık kadından iki kâğıt almış, dönerken berbat bir meyhaneye uğramıştı. Bir çay söyleyip oturmuş ve düşünmeye dalmıştı. Tıpkı bir civcivin yumurtadan baş uzatması gibi, onu fazlasıyla meşgul eden bir düşünce belirmeye başlamıştı kafasında.

Hemen yanı başındaki bir başka masada hiç tanımadığı, sonradan da anımsayamadığı bir öğrenci ile genç bir subay oturuyordu. Bilardo oynamışlar, şimdi de çay içiyorlardı. Raskolnikov birden öğrencinin tefeci Alyona İvanovna'dan söz ettiğini ve subaya kadının adresini verdiğini duydu. Bu kadarı bile Raskolnikov'a şaşılacak bir şey gibi göründü: Kendisi şu anda oradan geliyordu, oysa şu işe bakın ki, burada da tefeci kadından söz ediliyordu. Kuşkusuz bu bir rastlantıydı, ama o kendini şu anda son derece olağanüstü bir etkilenim içinde hissederken, bir başkası sanki onun üzerine üzerine varıyordu: Öğrenci birdenbire arkadaşına Alyona İvanovna üzerine ayrıntılı bilgiler vermeye başlamıştı:

— İyi kadındır, kendisinden her zaman para alınabilir. Müthiş zengindir, bir çırpıda beş bin ruble verebilir, ama bir rublelik bir rehini de geri çevirmez. Bizim çocuklardan pek çoğu kendisine rehin bırakmışlardır. Yalnız korkunç bir kadındır...

Ve öğrenci, tefeci kadının nasıl kötü, çekilmez bir kadın olduğunu, borcunu ödemekte azıcık geciksen bile, rehine bıraktığın eşyaya nasıl el koyacağını anlatmaya başladı. Rehin karşılığı olarak eşyanın gerçek değerinin dörtte birini verir, buna karşılık ayda yüzde beş, hatta yüzde yedi faiz alırdı vb. Öğrencinin çenesi açılmıştı: Kocakarının bir de kız kardeşi olduğunu, ancak bücür cadalozun 1.80 boyundaki Lizaveta'yı sürekli dövdüğünü, bir çocuk gibi baskı altında tuttuğunu anlattı. Sonunda:

— Doğrusu şaşılacak şey! –diye bağırdı ve bir kahkaha attı.

Lizaveta'dan konuşmaya başladılar. Öğrenci sanki özel bir hoşnutlukla söz ediyordu Lizaveta'dan ve sürekli gülüyordu, subaysa öğrenciyi büyük bir dikkatle dinliyordu. Sonunda çamaşırlarını yıkaması için kadını kendisine göndermesini rica etti. Raskolnikov konuşmanın bir kelimesini bile kaçırmamış ve bir anda her şeyi öğrenmişti: Lizaveta tefeci kadının küçüğüydü ve üvey kardeşiydi (anneleri ayrıydı), otuz beş yaşlarında bir kadındı. Gece gündüz ablası için çalışır; evin bütün yemek, çamaşır işlerini o yapardı. Ayrıca parayla dikiş diker, temizliğe gider ve bütün kazancını ablasına verirdi. Kocakarı izin vermedi mi, kimseden ne bir sipariş, ne herhangi bir iş alabilirdi. Tefeci karı vasiyetnamesini hazırlamıştı ve Lizaveta sandalye vb. gibi ev eşyaları dışında kendisine beş para bırakılmadığını, ablasının bütün parasını, ruhunun sonsuz dinginliği uğruna "N..." ilinde bir manastıra bıraktığını biliyordu. Lizaveta köken olarak memur değil, esnaf bir aileden geliyordu, boyu çok uzun, vücudu biçimsizdi, kocaman ayaklı, çarpık bacaklıydı. Ayağında hep keçi derisinden eski ayakkabılar bulunurdu, ama temiz, düzenli bir kızdı. Öğrenciyi en çok şaşırtan, güldüren şeyse, Lizaveta'nın durmadan gebe kalmasıydı...

Suç ve CezaWhere stories live. Discover now