3. Bölüm

113 19 8
                                    

  Mia huzur bulduğu kafenin Kevin tarafından tüm dingin havasını kaybetmesine dayanamayıp çevik hareketlerle toparlanıp ayaklandı. Kevin sadece yine kendini masayla baş başa bırakan keçi inadına sahip kızın gidişine bakmakla yetindi. Konuşma boyunca ihmal edilen kahve ve yiyeceklerine odaklanıp tadını çıkardı. Küçük kruvasanlar gerçekten lezizdi. Ortamın demode olarak etiketlendirdiği havasına bırakıp kendini müzikle rahatladı bir süre. Uzun zamandır bu kadar eğlenmediği ve aynı zamanda sakin, huzurlu hissetmediğini kabullenip gülümsedi. Bu salaş kızımsı yaratık sinir bozucu, katlanılmaz hatta yüzüklerin efendisindeki orglar gibi görünse de yeni bir uğraş bulmuştu kendine. Önümüzdeki bir kaç günün planında kaçak kıza yapışmak açığını yakalamak vardı anlaşılan.. Karizmasını çizecek olsa da bir erkekle anılmaktan ve bir gay barda kendine girecek birini konuma gelmekten iyiydi. Yada şuanda içinde bulunduğu duruma kısaca beterin beteri arasındaki denede bilirdi.

  Ne kadar sürdüğünü bilmediği, zaman kavramından onu koparan kafenin büyüsüne kapıldığı mekânda boşalan tepsisi ve paspal kızın açık bıraktığı kitabı yarım bırakılan tepsisiyle baş başa kaldı Kevin. Midesi bir birinden lezzetli tatlarla onurlandırıldığı için memnun bir şişkinlikteydi. Müziğin keman, viyola eşliğinde sözsüz ritmi yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı. Düşüncelerine dalıp duyamadığı müzikteki değişimle aldı masada yarım bırakılan, ihmal edilmiş kitabı. Evet, pek kitap okumazdı. Ah kimi kandırıyoruz ki Kevin ders kitapları dışında eline hiç kitap almazdı. Hikâye, roman gibi kitaplara zaman ayırmazdı. Kevin derslerden rahat geçecek notunu tutturduğu sürece ders kitaplarına da pek yanaşmazdı ya neyse.

 Başka birinin biriktirdiği kelimelere kapılıp, kurguladığı hikâyelere inanmayı zaman kaybı gibi görürdü. Kitap okuyacağı o süre de dışarıda insanları gözlemleyerek kendi hikâyesine sahip olabilirdi. Okumak yerine yaşayabilirdi. Kitap kurtlarının asosyal kişiliklerini kitaplarla geliştirmeye çalışan birer kaynaşma ve yaşama özürlüler olarak nitelendirirdi. Belki düşüncelerinde haksızdı ama en azından o kendi düşüncelerine sahipti. Başkalarının düşüncelerini okuyup sönük kalan hayatını renklendirmeye çalışmıyordu. Eline aldığı kitabın açık kalan sayfasına tepsisindeki temiz peçeteyi yerleştirirdi tabi küçük bir notta eklemeyi unutmadan. Kitabın arkasına kısa bir göz atıp ilgi çekici olduğunu kabul etmemek adına masaya geri bıraktı. Müziğin ritmine ayak uyduran vücudundan bir haber biçimde indi merdivenlerden. Alt kata gelen bir iki müşteri de olmasa kapalı sanabileceği sessizliğe sahipti ortam. Kısık sesle melek sesli Jeremy’e  ‘kolay gelsin’ dedikten sonra çıkışa yöneldi. Nedense kimseyi rahatsız etmek istemedi.

  Jeremy giden çocuğun fısıltılı sesiyle kibar, içten temennisine gülümsedi. Bu kafenin etkisine gerçekten bayılıyordu. Kim olursa olsun ve nasıl bir kişiliğe sahip olursa olsun kısa da olsa huzur buluyordu burada. Okulun playboy ve gürültü kaynağı çocuğunu bile az önce insan etmişti işte. Burada çalışmayı da bu yüzden seviyordu ya zaten. Hiç ihtiyacı olmasa da.

  Mia evinin sınırlarına girdiğinde hala agresifti. Ayağındaki ayakkabılardan bir çırpıda kurtulup ilerledi çimlerde. Geniş bahçenin bir getirisi de Mia’ya göre buydu işte. Kendini topraklayarak negatif enerjisini boşalttı elinden geldiğince. Hafif nemli çimenler ayağının altında ezilirken az da olsa rahatladı. Annesi bu topraklama olayına uyuz olsa da Mia yapmakta oldukça ısrarlı davranıyordu. Bahçıvanın tebessümle kendisini izlediğini görünce küçük bir selam verdi. Bu kısaca ‘beni ispiyonlama’ demekti ve tonton bahçıvanın cevabı sevimli bir kahkahayla göz kırpması oldu. Yeni ekildiği belli olan alanın çevresinden geçip ilerledi.

  Üzerindeki sinir kat sayısının azalmasıyla sakin nefes alıp verse de sakin kelimesinden oldukça uzaktı aslında. Ezberlemesi gereken onca kelime, metin ve çalışması gereken sınavları varken böyle gereksiz konulara takılı kalmak onu çıldırtıyordu. Adımları yine kendini genelde ders çalışmak için kapattığı ağaç evi buldu. Çocukluğundan beri vaz geçilmezi olan bu yeri sonradan sağlamlaştırıp, genişletmişti. Bu ağaç ev Mia’nın gizli dünyası gibiydi. Kimseyi içeri olmazdı. Çocukluğundan beri aynı şeyi yaptığı için zaten meşgul olan ailesi artık onu rahat bırakmayı öğrenmişti. O kendi dünyasında iyiydi hatta mükemmeldi. Bu dokunulmazlığı için oluşturduğu bir norm (ilke) haline gelmişti. Ağaç evine kimse giremezdi. Temizlik görevlileri bile uğramazdı buraya. Evin bakımı, temizliği, ağacın sulanmasına kadar her şeyiyle kendi ilgilenirdi. Özeline attığı ilk adımında değişti ruh hali. Gerçek sihir buydu. Mia’ya göre en büyük sihir insanın duygularını değiştirebilendi ve bu ev onun duygularını düzenleye biliyordu. Tasvir etmek gerekirse bir büyü gibi burada her şey önceliklerine göre kendine yer buluyordu. Huzur bulduğu başka yerlerde vardı elbette ama burası farklıydı. Bu ev Mia’nın mantık alanıydı.

Seçme şansım var mı?Where stories live. Discover now