last night

908 120 85
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

  İkisi mutfaktaki eski masaya birkaç saat gecikmiş öğlen yemeğini hazırlarken kapının yanında, koridorda saklandığımı anlayamamışlardı ki benim hakkımda konuşmaya devam ediyorlardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

  İkisi mutfaktaki eski masaya birkaç saat gecikmiş öğlen yemeğini hazırlarken kapının yanında, koridorda saklandığımı anlayamamışlardı ki benim hakkımda konuşmaya devam ediyorlardı. Jaemin gelmemiş olsaydı evde haftalarca yemek pişmemeye devam ederdi çünkü Mark yemek pişiremiyordu ve ben.. Ben de pişirmiyordum işte, üstelik bunun için gayet geçerli sebeplerim vardı.

  İlki sigarayla bastırmaya çalıştığım iştahsızlığımdı.

  Diğeri de Mark'ın yüzünü görmeye katlanamamam. 

  Sırf bu yüzden ya eve gelmiyor ya da odamdan hiç çıkmıyordum. Ne derler bilirsiniz; aşk ve nefret arasında incecik bir çizgi vardır.

  Ama hayır, şaşırtıcı bir şekilde ben Mark'tan nefret edemiyordum. Keşke edebilseydim ama ne kadar istesem de kalbim kinle değil, heyecanla sıkışmaya devam ediyordu.

  Fakat sanırım umut etmeyi bir kenara bırakmıştım. Garipti ama hiçbir yerde umut kalmamıştı, içim bomboştu. En azından salak gibi hissetmiyordum.

"Doğru düzgün bir şey yemiyor. Çok zayıfladı." İçeriden tabak sesleri gelmeye devam ettiği için girmedim. Onlar beni çağırana kadar bekleyecektim.

 "Bu hafta çöpe on bir paket attım. Kim bilir dışarıda ne kadar içiyor?"

 Bir sandalyenin çekilmesinin ardından Jaemin'in enişeli sesi kulaklarımı bir kez daha doldurdu. "Bir ay oldu Mark. Artık endişeleniyorum."

  Bir ay olmuştu, öyle mi? Oysa ki bana çok daha uzun gelmişti. Üçümüzün birlikte uyuduğu o geceden beri günler yapış yapış bir kabus gibi uzadıkça uzamış, gece, tüm renkleri ve sesleri alıp götürdüğü gibi uykularımı da alıp götürmüş ve günler asla bitmek bilmemişti. En kötüsü de şuydu; bir gün, öncekinden farklı değildi.

 Dün bugündü, bugün de dün.

 Sürüklenmemek için direttiğim batağa saplanıp kalmak aynı böyle hissettiriyordu.

 Dediğim gibi, umut yoktu. Umut olsaydı belki son bir ayda kendimi sonsuz bir uykuya hazırlamazdım.

  Fakat Jaemin'in asıl korkması gereken içinde bulunduğum bu sonsuz döngü değildi. Korkulacak şey benim içimdeydi, üstelik git gide büyüyor ve güçleniyordu. Beni zehirlemesine yine ben izin vermiştim. Belki de engel olamamıştım. Fakat ne Jaemin ne de Mark'a ulaşmasına izin veremezdim.

nothing hurts like almostWhere stories live. Discover now