18: what is happening to me

151 11 17
                                    

Gözlerimi açar açmaz kulaklığımı ve bisikletimi kaparak kendimi sokağın griliğine attım. Sokaklarda başı boş bir şekilde geziniyordum. Playlistimden çalan karışık şarkıların kafamı karıştımasını istiyordum. Onu düşünmek istemiyordum, bana yaptığı her harakete zihnimden bir kalıp uydurmak istemiyordum. Yargılamak ya da ona yaklaşmak istemiyordum; onun hakkında hiçbir şey yapmak istemiyordum.

Bisikletimi bir kafenin önüne park edip içeri girdim ve kendime patatesli poğaça alıp tekrar bisiklete bindim. Rüzgar sıcak cildimi okşayarak açık olan saçlarımı geriye doğru savuruyordu. Gözlerimi kapatma isteği ensemi bırakmasa da kendimi zorluyordum.

Fransa'nın yapıları çok hoştu, hepsi çok orijinal görünüyordu ve binalar insanı cezbediyordu.

Örneğin Eyfel Kulesi; 1889 yılından bu yana güzelliğini asla yitirmedi. Adını, mühendisliğini yapan Gustave Eiffel'den alıyor. Ayrıca Gustav Eiffel Özgürlük Anıtı'nın da tasarımcısı. Muazzam bir tasarım yapmasına ve insanların çoğunun buna hayranlık duymasına rağmen bazı sanatçı ve mimarlar kulenin mimarisinin berbat olduğunu söyleyerek protesto edip imza kampanyaları başlattılar. O kadar darbe almasına, insanların kötü eleştirilerde bulunmasına rağmen hala ayakta, hala yanında olan insanlar var. Ona sahip çıkan insanlar hala var.

Tıpkı bana benziyor.

Bende birçok kez yıkılma aşamasına geldim, çoğu kişi beni beğenmedi, kalbimi kırdılar fakat ben yılmadım. Her seferinde tekrar denedim.

Ailemi kaybettim, büyük bir çöküşe geçtim fakat hâlâ ayaktayım. İlk aşkım gözlerimin önünde can verdi fakat ben ayaktayım. Kore'deki hayatım bana acımasız davrandı, her şeyimi elimden aldı fakat ben ne kadar zorlansam da bir şekilde hayatta kalmayı, ayakta kalmayı başardım. Dünya'nın en mutlu insanı olmayı isterdim fakat henüz hayallerime ulaşmış değilim, o günleri de göreceğim.

Yaşadığım şeyler psikolojimi etkilemiş olabilir ama aynı zamanda hırslanmamı, hayata karşı dik durabilmemi sağlamıştı. Evet, yaşadıklarım kimsenin yaşamak istemeyeceği türden şeyler fakat ben ayakta kalabildim, ben başardım. İşte tam şuan zafer bende.

Fakat hayata karşı başarmış olmam, artık dik duruyor olmam aynı şeyleri tekrar yaşamak isteyeceğim anlamına gelmiyor. Aynı acıları, aynı fedakarlıkları, aynı mutsuzluğu. Daha önceden atlayıp çok derin olduğunu bildiğin bir kuyuya tekrar atlamak gibi bir şey.

Fakat bu yaşadıklarım için hiçkimseyi sorumlu tutamam, kimse bunu haketmez. Hiçbir insan acı çekmek için doğmamıştır, doğmaz ve hiç kimse günah keçisi değildir.

Eyfel Kulesi'nin yakınlarına vardığımda durup bisikletimi bir direğe yasladım ve direğin yanındaki banka oturdum. O düşüncelerin arasında ne kadar yol kat ettiğimi yeni algılıyor ve dizlerimin ağrısını yeni fark ediyordum.

Dirseklerimi dizlerimin üzerine koyup yüzümü avuç içimle kapattım. Gözlerimi bir süre dinlendirirken dün gece ki olanları düşünüyordum.

Evet, yola çıkarken düşünmek istemediğimi söylemiştim fakat bugün olmasa yarın, yarın olmasa ertesi gün bunu illaki düşünecektim.

Bariz bir şekilde Hendery'nin bana karşı hisleri vardı. Bana karşı gösterdiği tüm haraketleri bu hislere bağlamak biraz bencilce olur.

lonely' | hendery(wong kun hang) ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora