1; Duvardaki Yazı

448 23 128
                                    

Hayat düzenbazdır; zamanla iş birliği yapmayı çok sever.

Her seferinde zarını, kaybetmeniz için atar.

Lily henüz ergenlik çağındaki bir genç kızın, yaşam üzerine felsefi görüşler edinmesinin ne kadar isabetli olduğundan pek emin değildi; ama koyu kızıl saçları ağır ağır hızlanan trenin camından, rüzgarla kavga kavga edercesine uçuşurken düşünmeden edemiyordu. Tuhaftır ki henüz iki saat önce Cokeworth'taki evlerinin içinde sandığını toparlamak için bir o yana bir bu yana koşuşturan kız, onu yaptığı her eylem için -nefes almak dahil-  bakışlarıyla ezen kardeşinin, ebeveynleriyle birlikte giderek ufalmasını seyrediyordu. Dokuz çeyrek peronunun bir ucundan hareket haline geçmiş treni izleyen Evans ailesinin siliüetleri yavaş yavaş küçülüyor, silikleşiyor, uzakta asılı kalan bir nokta halini alıyordu.

1975 yılının sonbaharında öğrencileri Hogwarts'a taşımakta olan tren biraz daha hızlandı.

Ve yok oldular.

"Hey," tanıdık erkek sesi tam arkasından geliyordu. "...hadi gidelim, birazdan tüm vagonlar dolar."

Lily ağır ağır kafasını  yarıya kadar aralanmış olan camdan çekti; tren iyice hızlanmış, rüzgar yüzünü haşlamaya başlamıştı.

Arkasını döndü ve bakışlarını, kendisini beklentiyle izleyen gözlere çevirdi. Suratında ona eşlik eden geniş bir tebessüm yapışmıştı; ya da en azından, Severus için geniş sayılabilecek bir tebessüm. 

Yazın büyük bir kısmını zaten birlikte geçirmişlerdi fakat Ağustos ayı gelip çattığında Lily, ailesiyle birlikte Fransa'ya ufak bir geziye çıkmıştı. Bu durumdan en az memnun kalan taraf ise elbette ki Severus olmuştu.

Lily, hiçbir şey söylemeden kollarını Severus'un boynuna doladı. Hemen hemen aynı boyda oldukları için bunu yaparken hiç zorlanmamıştı. Burnuna az öncekinden daha yoğun dolan çiçek kokusu ve birden ısınıveren bedeni ona şok dalgaları gönderdi. Ne yapacağını bilemeden öylece dikildi; kolları hala keten pantolonunun üzerinden sarkıyordu. Böyle bir an, çok sık başına gelmiyordu, ne var ki yaşandığı ilk sefer de değildi, tadını çıkartması gerekiyordu; üzerindeki tuhaf gerginliği atması gerekiyordu. Kollarını kaldırıp kızın ince beline saracak takati nihayet kendisinde bulduğunda, kız çoktan kollarını gevşeterek ondan uzaklaşmaya başlamıştı. Severus'a yıllar sürmüş gibi gelen birkaç saniyelik an, sona erdi ve Lily ondan tamamen koptu.

"Sana daha sık yazmadığım için özür dilerim. Seni gerçekten özledim," şimdi eski konumuna dönmüş, çocukla aralarına bir kişi geçebilecek kadar mesafe bırakmıştı. Sesindeki suçluluk duygusunun samimiyetinden kimse şüphe edemezdi. Yutkunduktan sonra yeniden ağzını açtı fakat bu defa Severus'a değil, gergince oynadığı ellerine bakıyordu. "...gerçekten. Sadece fırsat bulamadım, biz çok gezdi..."

Severus, Lily'nin suçluluk duygusunu hafifletmek için ağzını açıyordu ki, ikisi de kulaklarına dolan rahatsız edici sesle, geldiği yöne dönmek zorunda kaldılar.

"Hey, Sümsükus! Bu yaz da mı duş almayı unuttun? İstersen sana James'in babasının iksirlerinden bir tane verebiliriz; biraz daha böyle devam edersen Evans'a da bitlerini geçireceksin. "

Birkaç metre ötelerinde, suratından hiç silinmeyen laubali ifadesiyle, James Potter ve küçük çetesi duruyordu. Ses, James'in bir numaralı suç ortağı Sirius Black'ten çıkmıştı. Yapılı vücudu ve asi yüz hatlarına rağmen asil duruşu inkar edilemez cinsten gözler önündeydi. Belki de bunu simsiyah, omuzlarına değen saçlarına borçluydu; her daim bakımlı ve çarpıcıydılar. Bu kadar çok insanın ona umutsuzca hayranlık beslemesinin altında yatan temel neden bu olmalıydı; çünkü Lily'e göre kişiliği beş para etmezdi. Tıpkı görgüsüzlükte onu aratmayan  -Lily'e göre bu konuda Sirius'tan bile beterdi,-  James gibi.

Flares [Marauders Era]Where stories live. Discover now