Bölüm 7- Seni Sevmiyorum

1.6K 123 7
                                    

Eylül

"Balkonunu kullanabilir miyim?"

Kapını önünden çekilip geçmem için yol verdiğinde gözümün önüne düşen saçlarımı arkaya ittirip içeri geçtim. Evi benim evimin bir kopyası olduğundan koridorun hemen solundaki kapıyı açıp içeri girdim. Açmaz olaydım! Neden bu çocuk bu odayı yatak odası olarak kullanıyor ki? Resmen çocuğun odasına bodoslama dalmıştım ve utancıma bir utanç daha eklemiştim. Beyefendi yeni banyodan çıktığından ve büyük ihtimalle uyanır uyanmaz banyoya geçti, odaya köpek bağlasan durmazdı. Masasının üzerinde, dolap kapaklarında, yatağında ve hemen her yerde öylesine fırlatılmış kıyafetleri görmek mümkündü ki yatak çarşafı aşağıya sarkmış ve bir ucu yerdeki yastığın üzerine düşmüştü. Ah çok dağınık!

Etrafa bakmaktan vazgeçip balkon kapısına doğru yöneldim ve kapıyı açtım. Balkona çıktığımda benim balkonumla arasındaki mesafeye baktım. Sadece bir adımlık mesafe vardı ve birinci katta oturmanın verdiği güvenle karşıya geçebilirdim. Bir şey olmaz ya, daha önce de böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştım ben. Ne zamandı? Gözümün önüne Yamaçın yerde yatan baygın bedeni ve o canavarın kahkaha atan koca ağzı geldiğinde başımı iki yana sallayıp o lanet düşünceleri hemen aklımdan kovdum. Hak etmeyen insanları kafana çok fazla takarak onlara gereğinden fazla değer verme Eylül, yapma!

Derin bir nefes alıp korkuluğun üzerinden bir bacağımı atmıştım ki balkon yapısına dayanmış beni izleyen yarı çıplak komşuma baktım. Resmen karşıdaki apartmanlarda yaşayan insanlara beden şov! Dikkatle beni izlediğini fark ettiğimde kaşlarımı kaldırıp sordum.

"Nereye bakıyorsun sen? İçeri geç!" Bakışlarını bir süre yere sabitledikten sonra yeniden başını kaldırdı ve alt dudağını ıslattı.

"Sen beni kendi balkonumdan mı kovdun az önce?" Yüzüme bugün gereğinden fazla takındığım yapmacık gülümsememi yerleştirdim yeniden.

"Yoo, yanlış anlamısın. Sadece yardıma ihtiyacım yok, gerçekten. Zahmet vermek istemem, kendi işlerine bakabilirsin."

"Ben balkonuma tünemiş yabani komşumun seksi poposuna bakmak istiyorum ama." Yeniden saçlarımı arkaya ittirdim ve kendi balkonuma döndüm. Ne kadar çabuk biterse o kadar iyiydi. Hızlı hareketlerle korkuluğun dışına çıktım ve kendi balkonuma uzandım. Evet tahmin ettiğimden daha kolaydı, ayağımı da şuradan attım mı... Kendimi güvenle kendi balkonuma geçirdiğimde arkamı dönüp hala orada olduğuna emin olduğum komşuma döndüm. Çarpık bir sırıtışla bana bakmaya devam ediyordu.

"Bak gördün mü, komşu komşunun külüne muhtaçmış." Kollarımı göğsümde çapraz bağladım.

"Kimin yüzünden kapıda kaldıysam?" Parmaklıklara doğru birkaç adım attı ve hemen önümde durdu. Aramızda bir adımlık boşluk vardı.

"Ama bu sonucu değiştirmez." Parmaklığın üzerinden bana doğru uzattığı eline baktım. İhtiyacım yoktu, gerçekten yoktu. İnsanlar acı verirdi, bu yüzden istemiyordum. Şimdiye kadar nerdeyse hiç arkadaşım olmamıştı ya da tam anlamıyla güvendiğim birisi. Yeni biriyle tanışmak tabularımı kırmam gerektiği anlamına geliyordu ki karşımdaki kişinin buna değip değmediğini gerçekten bilmiyordum. Ama ne fark eder ki, sonuçta ayda yılda bir ekmeğimi ve gazetemi alırken ya da çöpümü dışarıya çıkarırken tesadüfen karşılaşabileceğim birisi? Ne fark eder? Uzattığı elini tuttum.

"Eylül."

"Doruk."

***

Masanın üzerinden yere düşmüş kağıtları toplayıp yeniden masanın üzerine koyduktan sonra elime bir poşet aldım ve evin her bir yerindeki çerez kabuklarını abur cubur paketlerini ve sıkıştırılmış boş bira kutularını toplamaya başladım. Ev resmen savaş alanına dönmüş gibiydi. Kaç gündür evden dışarıya adımını atmamıştı ya da evde nasıl zaman geçirmişti tahmin dahi edemiyordum. Keşke kendisi öğrenmeseydi Deniz meselesini, keşke daha önceden söyleyebilseydim. Bu durumda olmasının suçlusu bir nevi ben olduğumdan mesajını alır almaz soluğu burada almıştım. Elimden ne gelirdi bilmiyorum ama eğer Yamaçın bir kere gözü döndüyse kimse onu durduramazdı. Şimdi de mi öyle olacaktı? Deniz için...

Su sesi kesildiğinde yerdeki son çöpü de poşete attım ve mutfağa ilerledim. Belinde havlusuyla banyodan çıktığında ben de ona içecek sıcak bir şeyler hazırlamakla meşguldüm. Bol bir tişört ve şortuyla geri döndüğünde koltuğa ilerledi ve ben de onu takip edip yanına oturdum.

"İç."

"İstemiyorum." Gözlerimi bir saniye bile üzerinden ayırmamamdan dolayı pes edip bardağı eline aldı ve ağzına götürdü fakat geri çekilmesi bir oldu.

"Sıcak."

"Öyle." İfadesiz bir suratla ona bakmaya devam ediyordum aklından ne geçiriyor yine neler kurguluyor hiçbir fikrim yoktu. Korkmalı mıydım ki?

"İlacını aldın mı?"

"Aldım."

"Yalan söyleme."

"Söylemiyorum, sen gelmeden hemen önce attım." Çenemi kaşıdım.

"Peki dün?" Dün gelmememi ve yalnız olmadığını söylemişti değil mi? Eğer ilaçlarını almadıysa...

"Dün de almıştım."

"Yalnız olmadığını söylemiştin. Yine o kız mıydı?" Gözlerini kaçırdı. Almamış!

"Almamışsın işte!"

"Akşam aldım, gerçekten aldım. Ama sabah almayı unutmuşum."

"İnanayım mı bu sefer?" Başını salladı. Bir süre dizlerime bakıp yeniden gözlerime baktı. İşte en sevdiğim an! Kucağımdaki yastığı yana koyup gelmesini bekledim. Başını dizlerime yasladığında gözlerini kapattı. Tek elimi göğsüne koydum ve diğer elimle de hala ıslak olan saçlarıyla oynamaya başladım.

"Sanerdi. Dün gece buradaydı." Saner mi, Saner Erdağ olan mı?

"O çocukla ne kadar sık görüşüyorsun da zor günler geçirdiğini benden önce öğreniyor ya da evinde kalabiliyor?"

"Sık işte."

"Ona ne kadar güveniyorsun?" Gözlerini açıp tavanı izledi bir süre.

"Bilmiyorum belki de hiç. Ama içimden bir ses yapabilir diyor." Derin bir nefes aldım. Ne zaman görmüştüm en son acaba Saner Erdağı? İki sene önce mi ya da üç?

"Neden yapsın ki?"

"Çünkü istiyor, annesinin yeniden ona eskisi gibi bakabilmesini." Saçlarındaki elimi çekip koltuğun kenarına dayadım. Yamaç...korkunçtu. Yaptığı şeyler...

Tavanı izlemekten vazgeçtiğini ve beni izlediğini biliyordum ve büyük bir özen gösteriyordum ona bakmamak için.

"Beni seviyor musun?" Sorduğu soruyla istemsizce ona baktım. Doğruyu mu söylesem, doğru olan... Başımı salladım.

"Peki, ben sana neden inanayım? Ben... seni sevmiyorum." Biliyorum...beni asla sevmeyeceğini.

Koltuğun kenarındaki elimle yeniden saçlarıyla oynamaya başladım.

"Saçlarımı yağlandıracaksın."

"Peki dün nasıldı? Saner gelene kadar."

"Hımm, oturduk sohbet ettik işte. Yine dövme yaptırmış, büyük bir ejderha dövmesi."

"Bu sefer nereye?"

"Kalçasına." Gözlerimi kıstım. "Ne? Bakma öyle! Kısa bir şort giymiş, gerçekten." Başımı salladım. "Dün Saner gelince gitti, hala ona alışamadı. Saner de bugünü ev arkadaşıyla geçirmek istedi ve o bugün de gelmek istedi ama ben sana mesaj attım."

"Vayy, beni ona tercih mi ettin?"

"Her zaman. Bilirsin işte seni sevmiyorum ama ondan nefret ediyorum. Kötünün iyisisin." Kötünün iyisiyim ve seni her şeyden çok seviyorum abicim.

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Where stories live. Discover now