Parlak Yıldızlar

15.6K 487 42
                                    

Aşkın gürültüsüydü o sesler. Yaklaşan mutluluğun adımlarıydı duyduklarım. Huzurun sıcaklığıydı beni saran kollar. Bizi birbirimize bağlayan bir sihirdi o öpücük. Her şeyi değiştiren ise, uslanmaz çocuklar misali oynadığımız yaramaz oyunlardı...

Giriş

Hayat, gürültülüdür... Gerek neşeli çığlıklarla, gerekse acı feryatlarla... İnsan bazen bu gürültüden kopmak ister. Tıpkı, benim yarım saattir sağ tarafımda kavga eden iki kişiden kaçıp gitmek istemem gibi... Buraya biraz dinlenmek ve kendimi dinlemek için gelmiştim ama evren yine benden yana değildi. Her zamanki gibi!

Sevgili evren, barış teklif ediyorum. Ne dersin?

Öfkeyle soluyarak başımı sesin geldiği yöne çevirdim ve tehditkar bir şekilde gözlerimi kıstım. Uzağı çok net göremeyen gözlerim gözlük takmadığım ve lensi rahatsız edici bulduğum için benden nefret ediyor olmalıydılar. Çünkü görebildiğim yalnızca iki siluetten ibaretti.

"Yeter! Kalbini kırmak istemedim ama cidden yeter Buse. Sevgilim var, artık rica ediyorum vazgeç. Peşimi bırak. Lütfen!"

Şu an gözlerimdeki görme bozukluğundansa kulaklarımda bir duyma kaybı yaşamayı tercih ettiğimi fark ettim. Çünkü kız, karşısındaki uzun boylu erkeğin söylediklerine karşın öyle bir bağırdı ki kayıp yoktuysa da olacaktı, buna emindim.

"Yalan söyleme! Sevgilin falan yok senin!"

"Sana neden yalan söyleyeyim Buse?! Hatta... Hatta şimdi de onunla buluşmaya gidiyorum!"

Gözlerimi devirerek tekrar önüme döndüğümde bağırışmalar kesilmişti. Yoksa evren sesimi sonunda duymuş ve barış teklifimi kabul mu etmişti? Bu fikir beni gülümsetmek üzereydi. Taa ki bana doğru yaklaşan adım seslerini işitene kadar.

Sevgili evren, lütfen bu işe beni bulaştırma.

Ama ne yazık ki evren beni yine reddetti ve hemen sonra, daha ne olduğunu bile kavrayamadan sertçe bileğimden çekildim. Sıcak bir bedene hapsoldum. Şaşkınlığın verdiği duraksama anında burnuma dolan hoş koku beni iyice serseme çevirmişti. Sırtımdan bir ürperti geçti. Koku burun deliklerimi sızlattı ve hatta bu his hoşuma bile gitti.

İrkilerek kendime geldiğimde ise ellerimi sert omuzlara yerleştirerek beni sarmış olan kollardan kurtulmak istedim. Ama aynı anda kulağımda hissettiğim ılık nefes beni duraksattı. Gıdıklanmış ve titremiştim.

"Lütfen, bana yardım et..." diye fısıldamıştı kadife ses. "Şu kızdan kurtulayım. Ne istersen yaparım. Lütfen..."

Duyduğum pürüzsüz ses tonu bütün vücudumun kaskatı kesilmesine neden olurken bir şey söyleyemedim. Sanki dilim tutulmuş gibiydi. Normalde olsa yapacağım şey çok netti. İt ve tokat at. Basit. Ama yapamadım. Buna engel olan neydi bilmiyorum ama bir şey beni resmen zincirlemişti.

Beni saran kollar yavaşça gevşeyip bedenim yeniden serbest kaldığında ise hissettiğim soğuklukla o sıcaklığa geri dönmek gibi delice bir istek duydum. Aklımdan geçenler beni sinirlendirdi.

"Üzgünüm güzelim, biraz geciktim..."

Ardından sol yanağımda yumuşak bir baskı hissetiğimde, rüyamda yüksek bir yerden düşüyormuşum gibi titreyerek kendime geldim. Ne... Ne oluyordu?! Beni... Beni öpmüştü! Peki bu his beni sinirlendirdiği kadar aynı zamanda neden gözlerimi o nazik dudaklardan çekemeyecek kadar zayıf düşürmüştü?

Agresif ruh halim bir anda çıkageldi ve kızgın bakışlarımı yüzünde ufak bir tur atarak gözlerine getirdim ve bam! Yeni bir sıcaklık dalgası bütün vücuduma yayıldı. Kalbim delicesine atmaya başladı ve bırakın agresif olmayı bir pamuk gibi hafif ve yumuşaktım o an. Şaşkınca kirpiklerimi kırpıştırdığımı fark ettim.

Parlak YıldızlarWhere stories live. Discover now