69.Bölüm (Enerji Kütlesi Sorunu)

406 74 209
                                    

NATSU

Kül olmaya başladığını düşündüğüm sırada büyük bir ışık kütlesiyle alevlerimi geri ittirmişti. Yerden kalkarken "Savaştan yeni çıkmış birine böyle mi davranıyorsun, Kral-chan?" diye sordu gözlerini kısarak.

"O savaş dediğin şey, tek taraflı vahşetten başka bir şey değil, öyle değil mi?!" Bu öfkeli bağırışıma karşılık sinirli bir tavırla "Eşini hafife aldığını duymak beni sinirlendiriyor." demişti.

Güldü ve "Tek taraflı vahşet mi dedin?!" diye sordu alayla. "Lu-chan kanatlarım onda olmasaydı beni yenebilirdi, yenileceğimden korktuğum için kanatlarımı kullandım zaten. Ne zaman ona güvenmeye başlayacaksın?"

Yumruklarımı sıkıp "Beni kötü biri gibi göstermeyi kes!" diye bağırdım. "Ona güveniyorum, güvenmediğim kişi sensin!!"

Buna cevap vermesine izin vermeden tekrar öfke lanetimin karanlık güce dönüşmesine izin vererek alevlerimi mühürlere bulamıştım yine. Bu sefer buna hazırlıklıymış gibi o da kendince karma bir güç oluşturuyordu, büyük ihtimalle melez olmanın getirdiği büyük güçlerden birini kullanacaktı.

Bu sanki tek atışlık bir düello gibiydi, ikimizde toplayabildiğimiz kadar güç toplamaya çalışıyorduk ve bu işi tek seferde halledecektik, havada çarpışan enerjilerden hangisi üstün çıkarsa o taraf hayatta kalacaktı.

İkimiz de son derece öfkeli görünüyorduk bu enerjileri toplarken, ben bile hangimizin kazanacağını tahmin edemiyordum. En sonunda olan olmuştu ve iki büyük enerji kütlesi gökyüzünde çarpışmaya başlamıştı, korkunçtu.

Birbirlerine değdikleri anda tüm gökyüzü yarı karanlığa bürünmüştü ve etrafa saçılan enerjiler rastgele bir yerleri vuruyorlardı, Byakuran da ben de yorgun düşmüştük.

Çok değişkenlik gösteriyordu enerji, bir onun tarafı ağır basıyordu bir benim ama hala kesin bir şey söyleyemezdim. Byakuran "Üzgünüm, Kral-chan." demişti. "Kazanmana izin veremem, Lu-chan'ı korumam gerekiyor."

"Hep bunu söyleyip duruyorsun ama anlamadığın şey onun benim eşim olduğu! Onu ben koruyabilirim, bunun için sana ihtiyacım yok!"

"Hayır, var." Sesi ciddiydi. "Ve bence sen kendini düşünmelisin çünkü bu darbeyi ben alırsam kendimi iyileştirebilirim ama sen alırsan..." Tepkimi ölçmek için yüzümü inceledi. "Ölebilirsin."

Kendimden ödün vermeden "İyileştiğinde seni tekrar yaralamak benim için bir zevk olacaktır." demiştim.

Sonra tekrar gökyüzüne bakmıştım, enerji kütleleri iyice kontrolden çıkmış görünüyorlardı, korkunç bir şekilde her şeyi yok edeceklerini düşünmeye başlayıp gerilmeye başlamıştım.

Yıldırım misali iyice çevreye etki etmeye başlamışlardı ve Byakuran'la göz göze geldiğimizde ikimizin de aklından aynı şey geçtiğini düşündüm, bu güç burda bir patlamaya yol açarsa ikimiz de ölebilirdik.

Yine de birimizin onu durdurmak için attığı adım, korkaklık veya kaybetme belirtisi olarak değerlendirilebilirdi. O yüzden sadece böyle bir şeyin olmamasını umut edebiliyor gibiydik.

Umut ettiğimiz gibi olmadığını düşünmeye başladığım sırada garip bir şey olmuştu. Gökyüzü bir anda eski rengine dönmüştü ve büyük enerji kütleleri birden ortadan kaybolmuşlardı, şaşkınlıkla bakakalmıştım.

"Bunu sen mi yaptın?" Anlamayan bir ifadeyle bakıp "Nereye gittiler? Hiçbir fikrim yok." demişti çocuk gibi bir yüz ifadesiyle. Etrafa baktığımda da kimseyi göremediğim için tüylerim ürpermişti.

Suck My SoulWhere stories live. Discover now