level 29: "yeteneklerini keşfet, Bojae."

4.4K 500 350
                                    

Up uzun ama anlamsız bir bölüm olsa da siz beni üzmeyip yorum yapın ben de sabah mutlu uyanayım💜💜💜🙏

Steresle baş parmağımı dişledim.

Gözlerimi kapatıp göz yaşlarımın şimdi akmasına engel oldum. Ağlamak istemiyordum. En azından okulda ağlamayı hiç.

Şu an olmazdı. Şimdi olmazdı.

Önümde ki boş, beyaz kapıya baktım, hiç bir şey yapmadan beklemek, gerçek bir işkence gibiydi.

Neredeyse bir buçuk hafta olmuştu, Jungkook ve ben ölüm sessizliği içinde birkikte yaşamaya çalışan iki aptaldık. Ve bunu yapmak ikimizi de inatçı iki keçiden başka bir şey yapmıyordu. Aynı yerde yaşıyorduk ama ikimiz de dereyi geçmek için birbirimize yol vermiyorduk.

O evi terk etmem gerektiğini biliyordum.

Biliyordum ama o, bir şekilde hala güvende hissettiğim yerdi.

Ne çeşit bir tehdit, ne seviyede bir düşman olursa olsun. Biri beni öldürecekse o olsun istiyordum.

'Sooyoung'un korkunç olduğunu mu düşünüyorsun? Bir de aynaya bakmayı dene.'

Sözcükleri zihnimi bir bıçak gibi kestiğinde işte, göz yaşlarım oradaydı.

Beni, nasıl olurda bu derecede yaralayacak şeyler söyleyip günlerce trip atabilirdi?

Oh, biliyordum ki ben de ona aynısını yapmıştım değil mi?

Ağlamak istemiyordum bu yüzden elimin tersiyle yüzümü sildim. Kızlar soyunma odasındaki duş kabinlerinin içinde, tek başıma oturmuş, dizlerimi kendime çekmiştim.

Ne kadar korktuğumu görmüyor muydu?

Her ne kadar iç güdülerimin güvendiği kişi koşulsuz o olsa da ben, ondan dahi korkarken bu düşman kaynayan okulun içinde, savunmasız ve korku dolu hissediyordum.

Keşke, dedim içimden. Keşke Jimin buralarda olsaydı.

Bana son günlerde en iyi davranan oydu, beni bırakıp okula gelen Jungkook'un peşinden beni okula götürüyor, okuldan alıyordu. Yüzüme dahi bakmayan Jungkook'un yapacağını söylediği şeyleri o yapıyordu.

Jungkook.. onu düşünmek dahi kırılan hayallerimin kalp kırıklarımın arasına karışmasını izlemek gibiydi.

Ona öyle saf bir inancım vardı ki.. onun sonsuza dek sarayımı koruyacak bir prens olduğunu sanan bir prenses gibi davrandığımı düşündüm.

Onu, hiç kaybetmekten korkmuş muydum ki, ya da hiç onun beni korumayı bırakacağını düşünmüş müydüm?

Hayır.

Aslında onun bir insan olduğunun farkında olmadığımı fark ettim, onun koşulsuzca beni seveceğine inanmakta hata mı ettim? Onu, söylediğimin aksine, sadece bir yazılım olarak gören, aptalın tekiydim. Onun duyguları olmadığına en başından beri inanmıyordum bile. Neden böyle duygusuzca konuşmuştum ki?

Kahretsin, nasıl toparlayacaktım?

Yine de bana bir asker olduğunu, babamın emirlerini yerine getimek zorunda olduğunu, bu yüzden beni hep koruyacağını söyleyen yine o değil miydi?

Gözlerime dolan yaşların bulanıklaştırdığı görüntüyü gözlerimi yumarak siyaha gömdüm.

Bir hafta olmuştu, yüzüme bakmadan, beni yok sayarak geçirdiği bir hafta.

End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]Where stories live. Discover now