34 ~ Mahşer

114 1 0
                                    

İyi okumalar...

_________

Dakikalardır çıtımı bile çıkarmadan annemin evine varmayı bekliyordum. Doruk eşyalarımı almama gerek olmadığını çünkü orada kıyafetlerim olduğunu söylemişti ve apar topar beni evden çıkarıp arabaya bindirmişti.

Benden bu kadar çok kurtulmak istediğini bilseydim ona zahmet ettirmeden kendim çekip giderdim. Araba durduğunda bir saniye daha onunla aynı havayı solumamak için hızla indim. Arkama bile bakmadan kapıya giderken beni kolumdan tuttu.

"Sakin ol ve beni dinle."

"Neden? Sen beni hiç dinliyor musun da ben seni dinleyeceğim?"

"Trip atmanın sırası değil Deniz Neşe. Şimdi beni iyi dinle, annenle konuşup birkaç günlüğüne iş seyahatine çıkacağımı söyleyeceğim."

"Yalancılığa da mı başladın, Doruk Özer?" diye sordum alayla. Sinirinden güldü, "Herkesin bizim evimizde ne yaşandığını bilmesine gerek yok. Bu bizim özelimiz." dediğinde bu sefer ben güldüm, "Sözleşmeli evliliğin özeli mi oluyormuş? Allah'ın işine bak daha neler öğreneceğiz acaba?"

"Sinirini dışa vurma yöntemin dalga geçmek olabilir ama şu an senin çocukluklarınla uğraşacak vaziyette değilim. Annenle konuşup gideceğim." dedi ve zile bastı. "Sen benim daimi bakıcımsın, ne çabuk unuttun." diye fısıldadım duyabileceği şekilde. Cevap vermedi.

Birkaç saniye sonra kapıyı annem açtı. "Kızım, hoş geldiniz. " dedi ve daha önce hiç görmemiş gibi bana sarıldı. İçeri geçtiğimizde bizi gören Gül'ün içtiği şey boğazında kalmıştı. "Otursanıza çocuklar." dedi annem sevecen bir tavırla.

"Suadiye teyze oturmak isterdim ama birkaç saate uçağım kalkıyor. Deniz'i bırakmaya geldim." dedi, az önceki ketumluğu gitmiş, çoktan hayırlı damat rolüne bürünmüştü. "Nereye enişte?" diye sordu Gül.

"İngiltere'ye gitmem gerek. Birkaç gün orada kalacağım. Deniz'i de götürmek isterdim ama oradayken onunla ilgilenecek vaktim olmayacak. Ben de evde canı sıkılmasın diye buraya getirdim." o kadar güzel yalan söylüyordu ki bir an beni bile inandıracaktı.

"Tabii oğlum, senin gözün arkada kalmasın." dedi annem Doruk'un sırtını sıvazlarken. "Ben izninizle gideyim o zaman." dedi Doruk ve kapıya doğru yöneldi. Ben ise umursamayarak kendimi koltuğa attım. "Kızım geçirmeyecek misin kocanı?" diyen anneme herhangi ters bir şey söylememek için kendimi tuttum ve gülümseyerek ayağa kalktım.

"Tabii, geçireyim kocamı... Sizin gelmenize gerek yok." dedim ve Doruk'la beraber arabaya kadar yürüdüm. Duygularım çekilmiş gibiydi. Artık bir şey hissetmiyordum. Doruk karşıma geçtiğinde son nasihatlarını vereceğini anlamıştım.

"İstediğin zaman beni arayabilirsin. Telefonum hep açık. Korumalar da hep evin etrafında olacak, bir yere gitmek istersen söylersin götürürler. Eve döndüğünde bir şeyleri halletmiş olacağım, söz." dedi ve kollarımdan tuttu.

Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Şht, ağlama sakın." derken çoktan bana sarılmıştı bile. "Bırak, dokunma." dedim fısıltıyla. "Annenler bizi izliyor, ters bir hareket yapma." diye fısıldadı yüzümü avuçları arasına alırken. "Git artık." dedim gözlerine bakarak.

"Güzel kızım, uğraştığım şeyler anlatılabilecek gibi olsa önce sana söylerdim. Ama değil işte. Öyle bir çamura saplandım ki Neşe, o çamur günden güne bataklığa dönüştü. Elimi verdim kolumu kaptırdım. Ama yemin ederim halledeceğim. O zaman her şeyi anlayacaksın."

YAKAMOZWhere stories live. Discover now