bölüm bir - gülen çiçeklerime bakıyorum

20 2 0
                                    

Ayçiçeklerinin tüm güzellikleri ile açtıkları günlerden birinde tüm güzelliğiyle aymıştı günüm. Harabe hâlinde bırakılan gönlüme, solan çiçeklerime ve eskiyen şiirlerime acıyıp batırmayacağımı umduğum bir gündü bu seferki.

Faytonumdan inerken şoförüme selam çaktım ve atımın güneş gibi parlayan yelesinde gezdirdim elimi. İki katlı, tahta ofise yöneldim. Solan çiçeklerimin artmamasını diliyordum içten içe, belli etmeden kimseye. Korkum esir almıştı zayıf, yıkılmış zihnimi. Ofisimdekiler soldukça gönlümdekiler de birer birer azalıyordu. Onlar azaldıkça ben de soluyordum. Çok değer verirdim çiçeklere. Hassas, savunmasız ve yaralıydı her biri. Gelincik mesela, dokunsan solar. Uzaktan seveceksin o yüzden.

Byun Baebeom'a karşı daima gelincik çiçeklerime olduğum gibiydim. Asla sakin ve narin biri olmamıştı ve olmayacaktı da. Yine de ona karşı çok hassas davranıyor, solacak diye ödüm kopuyordu. Çiçek bahçemin en nadide çiçeği gibiydi. O canlı kalsın, benimle kalsın diye çırpınırken diğer çiçeklerimin solmalarını zerre kadar umursamıyordum.

Byun Baekbeom, hayatımdaki insanların beni bırakmalarının en büyük sebeplerinden biriydi.

En değerlim olarak beni aldatmasının üzerinden altı ay geçmişti. Sakin biri olmadığı gibi sakin insanları da sevmezdi. Eh, kendi içinde haklıydı da.

Onunla son bir kez daha uyumak istemiştim. Şaşırtıcı bir biçimde kabul etmişti teklifimi. Sabahında, ayçiçeklerinin parladığı o sabahta, Baekbeom'dan önce kalkmış ve tepeden tırnağa o kokan ceketinin cebine tepeden tırnağa biz kokan bir şiir bırakıvermiştim. Onun için hazırladığım kahvaltıyı umursamamış, uyandığı gibi kapıyı çarparak gitmişti. Hayır, aldatan taraf ben değildim, cidden. Çok geçmemişti, kapımı kırarcasına çarparak evimi -evimizi- acı bir biçimde terk etmesini yalnızca yarım saat geçe evimin -evimizin- telefonu çalmıştı. Baekbeom'du. Sesi titriyordu.

"Önce yaktın, sonra söndürdün beni.
Ah, deli yüreğim, biricik gelinciğim,
Yaktın, yıktın, yok ettin bizi.
Ve okuyorsun şuan,
Bizden kalan son şeyi."

Ona yazdığım birbirinden bağımsız mısraları okuyup kapatmıştı telefonu. Tek bir kelime bile edememiştim, izin vermemişti ki edeyim. Belki pişman, belki yaralıydı. İzin vermemişti ki öpeyim yaralarından.

Birer birer çıktığım tahta basamaklar anılarımı canlandırmıştı. Byun Baekbeom yalnızca onlarca dostu ve bir sevgiliyi değil, iki yıllık asistanımı da kaybetmemi sağlamıştı. Yine ayçiçeklerinin parladığı bu günde, Kim Junmyeon'un bana beğendirmeye çalıştığı kim bilir kaçıncı asistan bekliyor olacaktı beni odamda. Yorulmuştu adımlarım, takatim kalmamıştı.

Asıl odanın kapısının önüne geldiğimde içeriden yükselen mırıltıları duydum. Hafif, huzur verici bir şarkıyı söylüyordu. Sesi de en az şarkı kadar hafif ve huzur vericiydi. Daha fazla dayanamadan kapıyı açtım ve sırtı bana dönük bir biçimde çiçeklerimi sulayan adamı gördüm. Bana göre kısa olan boyu, ayçiçeğinin ortasındaki kahverengiyle aynı tona sahip parlak saçları, görebildiğim kadarıyla açık renkte teni vardı. Bir elinde su kabı dururken diğer eliyle çiçeklerin taç yapraklarını okşuyordu. Kapının sesini duymuş olacak ki bana doğru döndü ve yüzününün somut panik hâline gelmesine izin verdi. Eğilerek bana selam verdi. Gerek yok, diye mırlasam da umursamadı. Narin görüntüsünün altında dik başlı biri yatıyordu veyahut beni duymamıştı.

Ceketimi kapının yamacındaki askılığa asıp çiçeklerime doğru adımladım. O sırada yeni asistanım doğrulmuş, bakışlarını üzerime dikmişti. Daha geldiği günden her birini öylesine güzel sevgiye boğmuştu ki kokuları daha güçlüydü çiçeklerimin. Solan yoktu aralarında. Gelen rahatlıkla birlikle derin bir iç çektim. "Çiçeklerime güzel bakmışsın. Bunun için teşekkür ederim," ismini söylemesi için sesime soru soruyormuş gibi bir tını verdim ve bakışlarımı bakışlarına kenetledim. Konuştuğunda ise hiç sormamış olmayı hatta bu odaya hiç girmemiş, faytonumdan hiç inmemiş olmayı diliyordum.

"Byun Baekhyun."

Birkaç saniyelik donuşumun ardından koşar adımlarla odadan çıkıp koridorun sonundaki Junmyeon'un yanına gittim. Kapıyı tıklatmadan içeri girdim. Kan beynime sıçramıştı. Öfkeli yüzüme boş boş bakan adama bağırdım. "Aptal herif, bilerek mi ismi neredeyse aynı olan birini seçtin?!"

Gözlerini devirdi. "Bazı şeyleri atlatman gerekiyor," gözlüklerini çıkarıp şakaklarını ovaladı. "Bay Byun harika biri. Onu kırma ve iyi geçinin." Sonrasına ise beni odasından kışkışladı. Tanrım... Şaka gibi.

Şimdi ise oturuyorum. Oturuyorum ve gülen çiçeklerime bakıyorum. Gülen çiçeklerime, gülen çiçeklerime, gülen çiçeklerime...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 21, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

je te déteste || chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin