Acı

53 7 13
                                    

Kasım 1997
Ankara

Acı nedir, insanoğlu sevdiği birini kaybedince mi acı çekerdi? Sanmıyorum. Didem Hanım'ın canhıraş feryatları mezarlıkta yankılanıyordu. Saklandığım ağacın arkasından bir adım öne çıktım. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı elimi ağzıma kapattım. Ben nasıl bir günah işlemiştim?

"Kızımı bir kez olsun kucağıma alamadım. Neden Allah'ım?" diye bağıran Didem Hanım'ın sesi kalbimi parçalara ayırıyordu. Didem Hanım'ı bu hale ben getirmiştim. Bedenimi boş çuval misali yere bıraktım. Ağaca yaslandım.

"Didem," diye bağıran kalbimi çarptıran adamın sesi ile hızla ayağa kalktım. Didem Hanım bayılmıştı. Belli ki düşerken başını mermere çarpmıştı zira alnından kanlar akıyordu. Ne bir adım geriye gittim, ne de ileriye gittim put gibi yerimde kalmıştım. Ellerimi yüzüme kapattım. İçim dışıma çıkana kadar ağlamaya başladım. Böyle olsun istemezdim ama başka çarem yoktu.

Çaresizdim. Çaresizlik insanoğluna 'yapmam' dediği hataları yaptırırdı. Ben çaresiz kaldığım için kundaktaki bebeği, anne ve babasından ayırmıştım. Böyle bir şey yaptığım için pişmandım ama son pişmanlık fayda etmezdi. Rüzgarın etkisiyle kızıl saçlarım havada uçuşuyor, üzerimdeki kelebek desenli beyaz elbise açılıyordu.

Bebeği, Didem Hanım'ın kocası Engin Bey gömdü. Kendi bebeğini gömdüğünü zannediyordu ama başka birinin bebeğini gömmüyordu. Ben vicdansızın tekiydim. Sırf kendi annemi kurtarmak için bu insanların hayatını cehenneme çevirmiştim. Belki de geç olmadan gerçeği söylemeliydim. Hayır yapamazdım anneme tekrar zarar verebilirlerdi. Bunu göze alamazdım.

Mezarlık yavaş yavaş boşaldı bende mezara doğru ilerledim. Elimi mermere götürdüm. Mermerden yayılan soğukluk içime kadar işledi.  Mezarda yazan ismi sesli bir şekilde okudum.

"Selda Özdemir.
Doğum tarihi: 23.08.1997
Ölüm Tarihi: 23.08.1997

O yaşıyor diye bağırmak istiyordum. O bebek yaşıyordu kim bilir şimdi ne haldeydi? Gözlerimden akan yaşları hırsla sildim. Benim ağlamaya hakkım yoktu. Benim nefes almaya hakkım yoktu. Ayağa hızla kalktım koşmaya başladım.
Mezarlıktan çıktıktan sonra kendimi yola attım. Acı bir fren sesi geldi biri kolumdan tutup beni kendine çekti. Yüzünü görmesem de aldığım karamel kokusu ile kim olduğunu biliyordum.
Kollarında ağlamaya başladım.  Ben, onun çocuğunu vicdansız birine vermiştim ama o, benim hayatımı kurtarmıştı. Beni göğsüne yasladı.

"Beni affedin böyle olsun istemezdim," dedim. Sesim kanadı kırık kuşun acı vaveylalarını dışa vurmuştu. Kendimi geriye çektim. Kahverengi gözleri iki günde içine geçmişti, sarı saçları darmadağınıktı. Ellerinde hala toprağın izleri vardı.

Ben biraz önce ona acıların en büyüğünü yaşatmıştım. Biraz önce ölü bir bebeği kendi çocuğu sanıp elleri ile gömmüştü. Kalbim atmayı bıraktı. Dizlerim üzerine çöktüm. Şu an ayaklarının önünde diz çökmüştüm. Ben ölümü sonuna kadar hak eden vicdansızın tekiydim.  Hızla ayağa kalktım.  Koşmaya başladım. Engin Bey arkamdan sesleniyordu ama cevap vermiyordum.

Ne kadar koştum bilmiyorum ama bir zamanlar kafamı dinlemeye geldiğim uçurumun kenarına bugün başka bir şey için geldim. Ölüme yavaş yavaş gidiyordum. Tam son bir adım kalmışken ölüm ile aramda sertçe çekildim. Yere düştüm ya da beni tutan kişinin üzerine düştüm. Başımı kaldırdığımda insanı içine çeken kahverengi gözlerle göz göze geldim. O, beni ölümden kurtardıkça vicdan mahkemesinde boğuluyordum.

"Neden ölmek istiyorsun?" diye sordu.

'Ben, sana acıların en büyüğünü yaşattım' diyemedim. Nasıl diyebilirdim ki?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Acı HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin