h

201 21 3
                                    

aslında bu bölümü bi önce bölümü yazdığım gün yazdım ama atmayı unutmuşum

neyse iyi okumalar

author

"Yerim! Markete gidiyorum. Bir şey istiyor musun?" Sehun evdeki eksikleri fark edince markete gitmeye karar vermiş, Yerim'e haber vermişti. "Meyveli yoğurt." derken Yerim içeri, Sehun'un yanına geldi. "İşe kaçta gideceksin?" Sehun bir firmada fotoğrafçı olarak çalışıyordu. Fotoğraf çekmek üzerine yıllarca ders almıştı ve bu ona evi tek başına geçindirmek için büyük şans tanımıştı. "Beşte. Daha üçü saat var. Markete gidip geleyim, zaten sonra hazırlanır çıkarım." Yerim başıyla onayladı ve kapıyı açtı.

×

sehun

Markete geldiğimde ilk önce manava girdim. Birkaç meyve aldım ve kardeşim için çilek almayı unutmadım.  Limonların yanına gittiğimde en güzellerini seçiyordum. Sonra gördüğüm kediyle orayı incelerken gülümsedim. Arkamı döndüğümde sırtıma çarpan bedenle o yöne döndüm. "Ah, merhaba." Sooyoung'un sevgilisini buralarda görmek şaşırtmıştı. Onu daha önce bizim evin civarında görmemiştim. Belki de görmüştüm ama tanımadığımdan dikkat etmemiştim. Tamam şu an sallıyordum. O kadar yakışıklı biriydi ki görsem umutmazdım. Eşsiz bir yüzü vardı. "Merhaba." dedim ve içten bir gülümseme sundum. Limonları gösterdi. "Yine limonlar." dedi ve güldü. Ona eşlik ettim. Cidden, hep onlar sayesinde konuşmaya başlamamız tuhaftı. Hep dediğim iki kez yani. Neyse.

"Eğer sulu olmalarını istiyorsan alttakileri al. Onlar daha kolay sıkılır." dediğimde gülümsedi ve altlardan almaya başladı. Ben ise üstlerden alıyordum. İzlediğini fark etsem de çaktırmadım. "Sen neden üstten alıyorsun?" Gözlerine baktım. "Ben sıkımlık istemiyorum, yiyeceğim." Dedim ve gülümsedim. O da gülümsediğinde birkaç tane üstten almayı ihmal etmemişti. İçeri gidip marketten alacaklarımı aldığımda çıkışta birini bekliyordu. Yani sanırım. Çıkışa ilerledim ve yanına gittim. "Birini mi bekliyorsun?" Başını salladı. "Evet, seni." Şaşırsam da belli etmemeye çalıştım.

"Arabayla geldim istersen seni bırakabilirim?" Başımla reddettim. "Teşekkür ederim, ama ev çok yakın zaten. İki sokak ötede." Gözlerini büyütmüştü. "Öyle mi?" Başımla onayladım. Aslında şu an onu eve davet etmek istiyordum ; ama kardeşimin aşık olduğu kişinin sevgilisini eve getirmek kulağa doğru gelmiyordu. "Pekala. Bir gün yine görüşelim. Beraber pasta yemek çok güzeldi. Yerim'i de getirirsin tabii." Başımla tekrar onayladım. "Elbette. Telefon numaramı vereyim?" Başıyla onayladı ve telefonunda tuşları açıp bana uzattı. Numaramı yazıp 'Sehun' diye kaydettiğimde ona geri uzattım. Kontrol ettikten sonra telefonunu cebine attı. "Görüşürüz o zaman." Başımla onayladığımda elimi sallayarak arkamı döndüm ve eve doğru yürüdüm.

Evin önüne geldiğimde eşyaları içeri bıraktım ve fotoğraf makinemi alıp dışarı çıktım. Bomi'yi yaprakların arasında gördüğümde gülümsedim ve fotoğrafını çektim. Sonbahar olduğu için bahçeyi yeşil çimlerin aksine sarı, kuru dökülmüş yapraklar örtüyordu. Fotoğraf makinemi açarak hemen bir fotoğrafını çektim. Bomi'nin fotoğraflarını çekmek artık alışkanlık olmuştu. Yaprakların arasında debelenirken gülmemi tutamamıştım. Yerim kapıyı açıp Bomi'yi yanına çağırmıştı. Yemin ediyorum iki dakikalık mutluluğum batıyor bu kıza. Yanına çağırıp kabına mamasını koydu ve başını okşadı.

Kolumdaki saate baktığımda saatin dört olduğunu gördüm. Zaman ne çabuk geçmişti. Hemen içeri koşup bir duş aldım ve üstüme siyah bir sweatshirt ile açık renk bir kot giydim. Fotoğraf makinemin şarjını çantasına koydum ve omzuma takıp evden çıktım. "Çıkıyorum, Yerim."

"Tamam görüşürüz." Eliyle bir öpücük gönderip güldü. Ben de gülüp dışarı çıktım ve ilk gördüğüm minibüse bindim. Şirkete doğru yol aldığımda kulaklığımı takıp bir şarkı açtım ve başımı cama yaslayıp dışarıyı seyrettim. Dışarıyı incelerken minibüs durakta durmuştu ve ben hala dışarıyı izliyordum. Gözlerim bir kadına takıldığında kaşlarımı çattım. "A-Anne?" Hızla duraktan inip kadının yanına koştum. "Anne!" Omzuna dokunduğumda kadın bana döndü ve tuhaf bir yüz ifadesiyle bana baktı. Onu annem sanmıştım. Öyle benziyordu ki ona... "Oh, özür d-dilerim." Kadın gülümsedi. "Önemli değil." Selam verip kalan yolu yürümeye başladım. Bir yandan düşünüyordum. Annemi çok özlemiştim. O kadar özlemiştim ki, kokusunu odamda hissediyordum. İlk zamanlarda onu bir yerlerde gördüğümü sanıyordum ama yıllarla beraber bu huyumdan kurtulmuştum. Onu yıllar sonra ilk kez gördüğümü sanmıştım ve bu canımı yakmıştı. Her ne kadar tutmaya çalışsam da akan göz yaşıma lanet ettim ve yürümeye devam ettim.


him & his lemons 🍋 hunhoWhere stories live. Discover now