21

3.1K 202 25
                                    

haejin uykusuzdu, hyunjin de öyle... ikisi de içindeki fırtınadan dolayı rahat bir uykuyu tadamıyordu.

haejin yatağında dönüp duruyordu ama uyku adındaki şey ona uğramıyordu bile. gözleri dolmuştu yine, ne yapacağını bilmediğinden tek çarenin ağlamak olduğunu düşünüyordu. ancak ağladığında her şey eskisi gibi olmayacağını da biliyordu.

hyunjin uyuyamadığı için yatağından çıkmış odasındaki pencerenin önüne oturmuştu. kulaklığını takmış en sevdiği sesi dinliyordu. bu ses, haejin'in gitmeden önceki provasından kaydedilmişti. o gün ikisi de mutluydu. hyunjin mutluluktan sevgilisinin yanaklarından öpüp durmuştu o gün. ama ne var ki o gün olacaklardan haejin habersizdi.

haejin, o gün eve giderken telefonu çalmıştı. annesiydi arayan. hemen eve gelmesi gerektiğini vurgulayarak söylemişti. haejin telaşla oraya gitti. gördükleri karşısında göz yaşlarını tutamamıştı. küçük kardeşi yerde titriyordu. babası telefon görüşmesi yaparken, annesi ise ifadesizce bekliyordu. kimsenin bilmesini istemediklerinden ertesi güne kalmadan evi terk etmişlerdi. bineceği uçağı beklerken de hyunjin'in mesajıyla daha çok parçalanmıştı. haejin bunları herkese anlatmayı dilerdi ancak onun önünde bir engel vardı. kardeşini kaybetmek istemiyordu. eğer kardeşinin durumunu biri öğrenecek olursa onu alırlardı.

haejin yatağından kalktı ve komidinin üstünde duran telefonunu aldı. ardından camın önüne geçip yıldızlara bakındı. şu an kardeşi onunlaydı belki ama hyunjin yoktu. bu kalbini parçalara ayırıyordu. o gün dersliğin önünde hyunjin'in ona acıdığını düşündü. onun gözünde iğrenç bir insan olduğunu düşündü. ona söylemek istedi ama annesi ona engel oldu.  peki şu an kalbindeki acı ne olacaktı? annesi buna da engel olabilir miydi? yeniden ağlamaya başlıyordu işte haejin. kimse sesini duymuyordu.

hyunjin ses kaydı bittiğinde kulaklığını çıkardı ve parmakları bir numaranın üstünde durdu. angel'ın numarası...

sonra vazgeçti, ihtiyacı olduğu kişi o değildi. haejindi. ama onu aramaya eli gitmiyordu, gitse bile bir kaç küfür savurup telefonu en uzak köşeye fırlatıyordu. telefonunu oturduğu koltuğun üstüne bıraktı ve sessizce dolabına ilerledi. içinden bir kutu çıkardı. bu kutunun içinde haejin'in fotoğrafları vardı. hepsi özenle kendisi tarafından çekilmişti. aralarındaki ilişki kısa gibi gözükse de hyunjin ona okulun ilk başlarında kapılmıştı. sürekli onu görmek istiyordu ve bulunduğu tüm ortamlara girmişti. haejin ise onun bu hallerine anlam veremiyordu. onun için imkansızdı. ama imkansızı gerçekleşirken her şeyi yarıda bırakmıştı.

hyunjin kutunun en dibinden çekildikleri son fotoğrafı çıkardı, uzunca baktı ona. yüzlerindeki gülümsemeye, gözlerindeki parlaklığa baktı. şu an kendisi bir enkazdan başka bir şey değildi. dışardan bakıldığında bu kadar üzgün olmasını anlayamayan çok kişi vardı. ama angel onlardan biri değildi.

angel haejin gittikten bir hafta sonra gelmişti. avustralyadan kaçıp kendi ülkesine gelmişti. o sıra dans odasında onu görmüştü. yerde ölü gibi yatan adamı... ilk önce aldırmasa da o orda öylece dans ederken çocuğun hiç kıpırdamaması merakını arttırmıştı. ilk önce yanına oturup omzuna dokunmuştu. yine sesini çıkarmamıştı. en sonunda dayanamayıp ona bağırmıştı. "madem bir şey yaptığın yok, evine geri dön aptal!" o an hyunjin kızın kolundan çekip üstüne düşürmüştü. ardından da kulağına fısıldamıştı. "biraz sessiz ol, kafamı toparlamaya çalışıyorum." angel kalbini ağzında hissediyordu. yavaşça ayağa kalktı ve orayı terk etti. ertesi gün hyunjin kendini dansa vermiş bir şekilde hayatına devam ediyordu. sonra angel'a her şeyi anlatmak istedi. angel bu sayede haejin'e karşı, onu her ne kadar yakından tanımasa da, nefret besledi. çünkü olayları sadece hyunjin tarafından biliyordu. bir gün yine ikisi dans odasındayken bir şey oldu. hyunjin angel'ı öpmüştü. işte o an angel, hyunjin'e kapıldığını anlamıştı. ardından sevgili olmuşlardı zaten. peki hyunjin ona karşı ne hissediyordu? emin değildi. kendisinden hoşlandığını düşünmüyordu. yaralarını sarmak için angel'ı kullandığını düşünüyordu. buna rağmen angel sessini çıkarmıyordu bile. çünkü hyunjin'i kaybetmek istemiyordu.

hyunjin fotoğrafa son kez baktıktan sonra onu kutunun içine yerleştirdi, kutuyu da dolabına koydu. kalbindeki ağırlık bir türlü hafiflemiyordu, aksine daha da büyüyordu sanki. onu görüp sarılamamak kalbine bıçak saplanmış gibi hissettiriyordu. "iyi bir açıklaman olsa iyi olur haejin, yoksa dayanamayacağım." kendi kendine konuştu. sonra pencerinin önündeki koltuğa bıraktığı telefonunu aldı. rehberinde onu ismini buldu ve bir şeyler yazdı.

hyunjin: hemen şimdi

okulun önüne gel

ve konuşmaya kendini hazırla (01.10 am)












sanırım bu kitaba yazdığım en uzun bölümdü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

sanırım bu kitaba yazdığım en uzun bölümdü

sevgilerimle...

❤️

i see me in you, hyunjin Where stories live. Discover now