•1

324 30 47
                                    


Elindeki krakeri dişleriyle tırtıklarken, masanın üzerindeki gazetenin sayfasını değiştirdi. Farklı bir haber, farklı olaylar yoktu. Alışılanın aksine, Brooklyn artık fazlasıyla sakindi.

Krakerin tamamını ağzına sıkıştırdı ve ağzını ıslatmak için kahvesinden bir yudum aldı. Kesinlikle şikayet etmiyordu. Halinden memnun olduğunu bile söyleyebilirdi.

Kahve kupasını yeniden masaya bıraktığında, gazetedeki fotoğraf ile göz göze geldi. Avengers işlerinden kendisi sıyrılmış olabilirdi ama, geriye kalan herkes hâlâ oradaydı. Tony'nin gülümseyen suratına, Pepper'a, Steve'e, Sharon'a ve onun kucağında duran Morgan'a gülümseyerek baktı.

Bugünlerde herkes bir aile kuruyor gibiydi. Bucky ise, yalnız olmaktan hiçbir şeyden hoşlanmadığı kadar hoşlanıyordu. Parmaklarını fotoğrafın üzerinde, Morgan'ın tombul yanaklarında gezdirdi. Yine de minik bebeği özlemediğini söyleyemezdi.

Bitirdiği tabağı itekledi, gazeteyi olduğu gibi bırakırken kahvesiyle birlikte masadan kalktı.

Bir yudum daha alırken adımları onu pencerenin önüne getirmişti.

Dışarıda pek kimse yoktu. Yağmurun etkisiyle kararan hava derin bir sessizlik bırakmıştı. Buna itiraz eder gibi, hemen arkasından havlama sesi kulağına geldiğinde yüzünde sıcak bir ifade oluştu. Arkasını döndükten sonra diz çöktü ve Wilson'ın kucağına atlamasını bekledi.

Tahmin ettiği gibi, siyah köpek beklemeden onun üzerine atladı. Diliyle yüzünü ıslatıyor, bir patisiyle koluna hafifçe vuruyordu. "Demek uyandın?"

Wilson neşeyle havladı. Bucky onun kafasını okşarken parmağının ucuyla yemek kabını gösterdi. "Git ye hadi."

Köpek onu dinledi. Bir eksik bacağı yüzünden sekerek giderken, Bucky Tony'den köpeğinin demir bacağını tamir etmesini istemeyi aklına not etti.

Az önce açtığı perdeyi kapatmak üzereyken gözüne bahçe kapısının önünde duran bir kadın çalındı. Eski tecrübelerinden öğrendikleri, yüzündeki ifadenin ciddileşmesine neden olmuştu bile. Bakışlarını camdan ayırmadan kolunu koltuğun üzerindeki yastığa uzatarak aldı. Fermuarını açtığı yastıktan yedek silahlarından birisini çıkarttı ve yastığı aldığı yere geri fırlattı.

Bir şey olacağından değildi. Yine de kuleden ayrılıp tek başına yaşamak istediğini söylediğinde, dikkatli olacağına söz verdiği çok fazla insan vardı. Bu yüzden elindeki silahı beline yerleştirdi ve kollarını göğsünde birleştirdi.

Tahmin ettiği gibi kadın kapıdan ayrılmamıştı. İçeri girmek için bir hamlede de bulunmuyordu. Bucky önce onun üzerini, sonra da sokağı yeniden gözleriyle taradı. Şüpheli bir şey görünmüyordu.

Sarışın kadın bir eliyle karnını tutuyor, diğer eliyle ise rüzgarda uçuşan şemsiyeyi sabit tutmaya çalışıyordu. Üzerinde bir silah varmış gibi de görünmüyordu. Boğazlı bir kazağın üzerine ince bir hırka giymişti. Altında ise rengi solmuş bir pantolon vardı. Ayağındaki babetlerin su içinde kaldığına da emindi.

Hydra'nın oynayabileceği oyunları biliyordu ama nedense bu adama pek de bir oyun gibi gelmemişti.

Bu kararından belki de pişman olacağını bilerek kapıya ilerledi. Belki de o evde yaşayan kişinin Bucky olduğunu öğrenen sıradan biriydi. Belki de sadece yardım isteyecekti. Sormadan bilebilir miydi? Üç farklı kapı kilidini ve şifreyi açtıktan sonra, yüzüne çarpan soğuk havayla irkildi.

Soğukla iyi anıları olduğu söylenemezdi.

Birkaç metre ilerisinde duran kadın, bu hamleyi beklemiyormuş gibi şaşkınlıkla ona baktı. Elleri şimdi karnını daha çok sarıyordu. Bucky, onun üşüdüğü için bu şekilde durduğunu düşündü.

DevotedDonde viven las historias. Descúbrelo ahora