ikinci bölüm: bu çocuk kimdi ya?

131 14 7
                                    

İkinci sınıfın ikinci döneminde, ikinci sınıfların tamamının kaldığı  kimya dersi için sabah uyanıp okula gelmekten ilk haftadan nefret etmiştim.

Normalde o gün dersim yoktu, serbesttim. Ancak kaldığım için gelmek zorundaydım, zaten hayatım boyunca kimyadan nefret etmiştim.

Derse hazırlanıp gittiğimde tuhaf bir şekilde o gün dikkat çekici olmuştum. Otobüstekiler, okuldakiler ve sınıftaki neredeyse herkes bana bakmıştı. Sanırım küpeler ya da Jeon Somi'nin iddialı ruju yüzündendi.

Hoca sınıfa girdikten üç dakika sonra içeri kız arkadaşlarıyla giren karamel saçlı çocuk bana kesinlikle tanıdık gelmişti, ancak asla kim olduğunu çıkaramıyordum. 

Hoca 20 dakika ders hakkında konuşup ilk gün olduğu için bıraktığında hala onun kim olduğunu düşünüyordum.

Ancak hiçbir şekilde aklıma gelmezken eve dönmüştüm, evde pes edip how i met your mother izlemeye başlamıştım bile.

Ertesi gün, tüm gün dersim vardı ancak henüz oturtamadığım uyku düzeni yüzünden sabahki derse geç kalmıştım. Hayatımda ilk defa şanslı olmalıydım ki hoca derse gelmemişti, arkadaşlarımın hepsi nerede olduğumu merak edip yazmış, daha sonra ise gelmememi söylemişlerdi. Ders iptaldi. Ben de önceki gün ders işleyeceğini söyleyen kimya hocasının dersine girme kararı almıştım, hazırlanıp gittiğimde ikinci sınıflardan sadece bölüm birincisi Mark Lee ve  Hendery vardı.

Mark ile ingilizce hazırlıktan beri aynı sınıftaydık. Kanadalı olduğu halde sınava gelmediği için ingilizce hazırlık okumak zorunda kalmıştı ve bilirsiniz, 3 yıldan sonra iyi anlaşıyor ve fazla yakın olmadığımız halde konuşabiliyorduk işte. 

Sınıftan Mark ile birlikte çıktığımızda koridorda kapıya doğru yürürken karşıdan gelen çocuk, daha sonra öğreneceğim ismiyle na jaemin, bana bakıyordu. Onu bir yerden tanıdığıma emindim ancak bir türlü hatırlayamıyordum. Bakışları üzerimdeyken kim olduğunu hatırlamıştım, hatta hatırlamakla kalmamış ona tekrar düşmüştüm. Mark ile otobüslere yürüdüğümüzde Mark yakın olan evine kadar yürüyeceğini söylemişti, benimse bir buçuk saatlik bir dönüş yolum vardı. İlk otobüse bindiğimde en çok dolanan otobüse bindiğimi fark etmiştim, ancak arkamda o çocuk oturuyordu. O telefonla konuşurken ben başımı cama yaslamış onu dinliyordum,ancak otobüslerin bulunduğu yere geldiğimizde o otobüsten indim.

Boğuk sesi her ne kadar cennetteymişim gibi hissettirse de henüz hazır değildim.

𝑠𝑒𝑟𝑒𝑛𝑑𝑖𝑝𝑖𝑡𝑦| na jaemin x park chaewonWhere stories live. Discover now