Semenderlerle Savaş

131 14 56
                                    

"Tanıştığımıza memnun oldum Profesör. Adım Andrew Scheuchzeri."

"Adının Andrias Scheuchzeri olduğunu nereden biliyorsun?"

"Burada yazıyor efendim. Andrías Scheuchzerí. Gilbert adaları." 

''Peki sen sık sık okuyor musun gazeteyi?"

"Ah, evet efendim. Her gün."

"Peki en çok hangi kısımları okumayı seviyorsun?"

"Adli vakalar, at yarışları, futbol..."

"Hiç futbol maçı gördün mü?"

"Hayır efendim."

"Ya da at yarışı?"

"Hayır efendim."

"Peki o zaman niye okuyorsun?"

"Çünkü gazetede yazıyor efendim."     

Karl Čapek / Semenderlerle Savaş  (1936); Everest Yayınları(2008), Çevirmen: Sabri Gürses

Sanallık bilinenin aksine çok eski bir konu. Geçtiğimiz bölümde kurguyu işlerken bahsini etmiş olduk, ama yeni  haberimiz oluyor. Matematiksel ifadesi dışında sanalın anlamı, gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanandır. Ya gerçekte yeri olanı hiç birimiz bilmiyorsak? O zaman sanal, içinde olanların fark edemediğidir, diyebiliriz.

Mahalle sakinlerine tek tek sorulsa da, arabanın sahibini hiç kimsenin tanımadığını var sayalım. Gece yarılarına kadar köşe başlarında bekleyenler mi ararsınız, bekleyerek bir sonuç elde edemeyenlerin arabayı baştan uca çizmesini mi makul bulursunuz? Bilmiyorum. Olan olmuş, sıradan ve düzenli seğirinde giden hayata yapılan bu müdahale ile mahallenin her zaman heyecana hazır huzuru bozulmuştur.

Var olan her hangi bir gizemin, gizem olmaya devam ettikçe güç kazandığını düşünürüm.  Çünkü eğer kişi zorlarsa kurguya eklemleyeceği bir şeyler mutlaka bulabilir. Tahayyüllere ekler yapıldıkça kapsam genişler, mucizeler ise kapıda hazır olda beklemektedir. 

"Neden polisi aramıyoruz ki? " ellerinde meşalelerle arabanın başında nöbet tutan gruba seslendiniz. Tamam, tamam... Geriye sarıyoruz, meşale de neymiş!

''Neden polisi aramıyoruz ki?" ellerinde telefonlarıyla arabanın başında nöbet tutan gruba seslendiniz.   İçlerinden biri : "o zaman ben bizim Fer'i arayayım" diye cevap verdi bu fikrinize. Tanıdık birine danışmak her zaman daha münasiptir çünkü...

Namı Fer olan polis Ferhunde bir gün önce çok iyi uyuyamamıştı. Cevap verdiği telefonda duydukları sersem halini pekiştirmişti. Arayan amcası olduğu halde, bundan emin olmak istercesine adına baktı. Sanki bu konuşmayı ilk kez yapmıyordu. "Amcacım emin misiniz?" dedi ama, sesi daha en baştan şüphesini ele vermişti. "Kızım neden emin olmayalım, neredeyse bir haftadır bu araba burada... Çocuklar başında bekledi kaç gece yine de gelen giden olmadı. Ya içinde tehlikeli bir şey varsa?" 

Gözlemle elde edilen yüzeysel bilgi, sadece kendi lokalinin bilgisiyle harmanlanmaz her zaman. Kendi gerçekliğimiz dışında sahip olduğumuz dolaylı bilgiler de kurguya eklemlenir. Kendin bilemezsen, bir başkasına sorarsın, o da bilemez ise bir yakınına sorar. Bir nokta da istemeye istemeye de olsa, konuyu bilen ya da bilme ihtimali olan birisine danışmak gündeme gelir. Bunda yanlış bir şey yok, ortada bir bulmaca varsa önce kendimiz çözmeye çalışırız, sadece o kadar.

''Gazeteleri okumadınız mı?'' der Fer, amcasına. ''Biz artık gazete okumuyoruz evladım, ne yazıyor söyle, çok uzattın artık.'' Merakla bekleyen kalabalık içinde siz de, Naim abinizin telefon konuşmanısını yaparken verdiği cevapları duymaktasınızdır. Tanık olduğunuz kadarıyla aklınızda hangi kurguların döndüğünü bir düşünün. 

Sahi sizce ne yazıyor olabilir gazetelerde?






You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 25, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Yaban Diyarlardaki YabancıWhere stories live. Discover now