02 | "Yeni Jotunheim Diyarı"

788 89 72
                                    

  

Padre

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Padre

•••

Deminden beri, nereden bulduğunu bilmediğim, zeka küpünü açmaya çalışan uzaylıyı izliyordum. Onun bir kutu olduğunu falan sanıyordu galiba. Artık sıkıldığım için konuşmama grevime bir son verdim. Yaklaşık 2 saattir birlikteydik. "O bir kutu değil." Bakışları anında bana dönerken sakin ses tonuma şaşırmadan edemedim. Daha iki saat önce tüm hayatımın bir yalan olduğunu öğrenmiş, mavi tenli uzaylılarla uzay aracına binip yolculuğa çıkmıştım. Deliriyor olma ihtimalim? %87.

   "Ver göstereyim." Küpü sinirle bana uzattığında alıp ona sert bir bakış attım. Fazla sinirli yapıları vardı ve beni de geriyorlardı. "Bak... Aynı renk olan kareleri yan yana getirmen gerek. Gördün mü? Tüm renkler aynı yüzde toplandığında kazanmış oluyorsun." Bana ve elimdeki küpe bir bakış attıktan sonra "Neyi kazanıyorum?" diye sordu. "Oyunu. Bu bir oyun." Garip bakışlarla bana bakmaya devam ettiğinde kaşlarımı havaya kaldırdım. "Hazine falan yok? Sonra renkleri bozup tekrar düzeltiyorsun. Bu kadar." Sinirle elimdeki küpü alıp geminin diğer ucuna fırlattığında yerimde sıçradım. "Saçmalık! Aptal Midgardlılar!"

   O söylenerek merdivenlerden aşağı inerken arkasından bakmayı bırakıp liderleri olduğunu düşündüğüm diğer uzaylıya baktım. "Heunten biraz fazla huysuzdur. Ona takılma. Bize alışacaksın prenses. Biz senin kökeniniz." Sohbet ortamı oluştuğu için merak ettiğim şeyleri sormaya karar verdim. "Siz tam olarak ne oluyorsunuz?" Oturduğu yerden kalkıp karşımdaki yere oturdu. Şimdi çok daha yakındık. Gözleri kıpkırmızıydı ama beni ilk gördüğüm andaki kadar korkutmuyordu. "Buz devi olarak biliniriz. Umarım soğukla aran iyidir. Bizim olduğumuz bir diyarın buzdan oluşmama ihtimali yoktur." Buz devi? Yani ben de bir buz deviydim öyle mi? Delilik oranım git gide artıyordu.

   "Yanlış anlamazsan... Boylarınız çokta dev sayılmaz." Dudağının kenarı hafif yukarı kalktığında güldüğünü sandım ama gülüyor gibi de gözükmüyordu. "Bu gerçek boyutumuz değil. Yeni Jotunheim'e, yuvamıza gittiğimizde sen de göreceksin." Başımı sallayarak onu onayladım ve adını bilmediğim yeni aklıma geldi. "Peki senin adın ne? Komutan falan mısın?" Oturduğu yerde iyice yayılırken dikkatlice bana baktı. "Evet. Sizi bulana kadar ırkımıza ben öncülük ettim. Adım Jaetre." Yani sağ kolum o olacaktı. Eh en azından konuşabiliyordum.

   "Kısaca Jae desem senin için sorun olur mu?" Ters ters suratıma baksada umursamadım. Madem prensestim beni biraz alttan almaları gerekiyordu. Kaçırılan bendim! "Peki o, yani... L-Loki... Size nasıl ihanet etti? Ben onun kızıysam niye beni prensesiniz yapmak istiyorsunuz?" Sinirle soluyarak etrafına bakındı. Gerçekten adı  bile onu bu hale getirmeye yetmişti. "Bize Asgard'ın kapılarını açacağını söyledi. Fakat babası, Kralımız Laufey, oraya gittiğinde onu öldürdüğünü öğrendik. Zaten hemen sonrasında da evrenimizi, yuvamızı harap etti. Yaşanamayacak hale getirdi. Küçük gruplar halinde kaçmak zorunda kaldık. Çok fazla kayıp verdik. Sonunda terk edilmiş büyük bir gemi bulup yerleştiğimizde gizlenmek için çaba harcadık. Bulduğumuz birkaç büyücü bize bu konuda yardım etti. Sana gelince... Baban bir hain olsa da sen bizim veliahtımızsın. Laufey'in kanını taşıyorsun. Tahtımız senin olmalı. Sen bunun için doğdun."

FRIGGA | The Daughter of LokiWhere stories live. Discover now