Bir daha bu dünyaya gelsem ilk işim ana rahminden kendimi düşürmek olurdu.
                                Yuta, cam kenarının en arka sırasında ayakta uyuyan edebiyat hocasını daha fazla dinleyemiyordu. Kapanan göz kapakları ile istemsizce düşen kafası sonunda dilediğini bulmuş, sırasında uyuyakalmıştı. Akıbetinde gelen gülme sesleri bile umurunda olmamıştı. Çok uykusu vardı. Geceye kadar iş yerini temizlemişti. Çünkü mesaiye kalan tek aptaldı bu yüzden de eve geç gitmişti. Eve gittiğinde de dönem sonu ödevinin son sayfalarını tamamlamış, anca gece yarısı üç gibi uyumuştu. Sabahtan beri derslerle ilgileniyormuş gibi yapsa da kafasına bir kelime bile girmemişti. Hayatından nefret ediyordu. 
                              Yuta farkına bile varamadan derince dalmış diğer derse bile girmişti. Onu güzel uykusundan uyandıran ses, ön sırasında oturan hafif balık etli bir kızdı. Üç senedir aynı sınıfta okusa da Yuta kimseyi tanımıyordu. Aslında olay tek kalmak istediğinden değildi. Yuta, sınıfın çoğunluğunu çocukluktan beri tanıyordu. Küçük bir kasabada yaşadıklarından hepsi aynı yerde ilkokula gitmişti. İlkokula geçtiğinde Yuta arkadaşı olsun çok istemişti ama asla bir arkadaşı olmamıştı. Nedenini o da bilmezdi. Normalde burada yaşayan çocuklar anaokuluna gider ilk orada kaynaşırlardı ancak Yuta'nın böyle bir şansı olmamıştı. 
                              Kasabanın dağlık uzantısında ki küçük evinde yaşarlardı onlar. Ailesinin geliri çok azdı. Bu gelirde zaten tek annesinden gelirdi. Ucuz bir kumarhanenin eskortluğunu, barların ise şarkıcısıydı. Eve gelen bir kaç kuruşta asla elde kalmaz babasının biralarında erir giderdi. Kasabadakiler  Nakamoto soyadını bildiğinden ilkokulda herkes ondan uzak durmuştu. Yuta, yalnız ve fakir çocuğun başrolde oynadığı klişe bir başroldü. Her gün kızların okuduğu o umutsuz kötü çocuktu. Kızlar o tiplere bayılırlardı ama gerçek hayatta Yuta'nın en az beş metre ötesinden geçerlerdi. Sanırım asla bir arkadaşı olmayacaktı. 
                              Belki de hayatımda bile başrol değil, etrafta eziyete maruz kalan ama asla sesi çıkmayan o aptal çocuktum.
                              Artık umurunda da değildi zaten. Çocukluğundan beri süren bu yalnızlık onun hayat felsefesi olmuştu. Normal bir insanla bile doğru düzgün konuşmayı bilmezdi. Çünkü neden bilsindi ki ? 
                              Yuta, adını zorlukla hatırladığı Anzu'ya çatık kaşlarla baktığında olayı kavramaya çalışıyordu. Anzu derin bir iç çekti ve şuan sınıfın yarısının ona neden güldüğünü söylemek için utangaçla mırıldandı.
                              ''Yuta-kun, sırtın... sırtında, Johnny şey yapıştırdı...'' Anzu daha konuşmayı bitiremeden Yuta dikleşti ve olayı kavradı. Sandalyesini geriye kaydırıp elini sırtına attığında yapıştırılan kağıtta yazanı okudu.
                              Yuta'nın sırtından aşağıya kaynar sular aktı, yüz kasları gerildi. Ama belli etmemeye çalıştı. Sakince kağıdı düzgünce katladı ve sağında oturan Johnny'e uzattı. ''Daha yaratıcı bir şeyler bulmaya çalışsan iyi olur John. Artık ilkokul çocuğu değiliz.'' Yuta sırasında ayağa kalkıp masasında uyuklayan öğretmeninden izin aldı ve sınıfın arka kapısına doğru ilerlemeye başladı. İlerlerken Johnny'nin sırasında durdu ve onun da duyabileceği şekilde fısıldadı. ''Tabi, en azından ben hala değilim.'' 
                              Yüzünde hiçbir değişme olmadan sınıftan çıktı ve okulunun uzun koridorunda sola döndü. Yangın merdivenlerine açılan kapıyı ittirirken gözünün önünde yazılan yazı hala gitmiyordu. Hatta kağıtta tek yazı yoktu. Ayrıyeten Johnny güzel bir resimde çizmişti. Yuta'yı dumura uğratan tek şey buydu. Resimde olan olayın gerçeğini Johnny asla bilemezdi. Yuta ve başka bir kadını, kötü caddenin bir ara sokağında iğrenç bir şekilde resmetmişti. Yuta içinden keşke dedi. Keşke, Johnny'nin şahit olduğu bu olay aklından geçenler kadar iğrenç olsaydı.
                                      
                                   
                                              ВЫ ЧИТАЕТЕ
Takane no hana | Yuta
Фанфик*Takane no hana Bir şeyi veya bir kişiyi çok istemek ancak o kişi veya şeyin çok uzakta ve ulaşılamaz olması. ©limnaia 8 Temmuz 2019 02.14 am.
 
                                           
                                               
                                                  