Yayın 19

1.7K 173 103
                                    

-         Nasıldı çocuklar?  Sizce dinlemiş midir beni, bu yaptığım gösteriyi görünce gelecektir, değil mi?

-         Aah adamım! Yükselttiğin çıta sayesinde asla ulaşamayacağım bir sevgilim var artık. Baekhyun’u yatağa atamadığım günler boyunca seninde sol elinle takıldığından emin olacağım.

-         Tek derdin o koca penisin olduğu sürece sol elinle takıldığından emin olacağım Bay Park.

-         Ne dedin, Hayır Baekie. Lütfen bunu bize yapma hadi yine bana devim de!

Jongin kollarını önünde bağlamış ayaklarını yere vurarak giden Baekhyun’u izlerken gülümsedi. Kim bilir birkaç dakika sonra belki aynı halde kendisi ve Sehun’u da olacaktı. Küçük bir kıkırtı bırakıp başını salladı. Sehun konuşabildiği sürece kavga etmeye bile razıydı.

Etrafta dağınık şekilde duran, heyecanla gösterdiği aşk sözlerini işleri bitince havaya fırlatıp yeni kartoneti gösterirken biraz hoyrat davranmıştı, aşk itiraflarını toplayıp rulo haline getirdi. Neyse ki arşiv odasında her türlü ıvır zıvır bulunuyordu da bu özel eşyaları zarar görmeden eve götürebilecek bir şeyler bulabildi. 

Kolundaki saate bakıp hala gelmeyen Sehun’a hayıflandı. Sonra Tao ile tartışıp tartışmadığını düşündü. Ama onun kelime üstadı tartışma bile yaşamadan o aptal pandayı alt edebilirdi.

Jongin bir süre daha bekledikten sonra evine sürdü bisikletini. Belki Sehun oraya gelmeyi tercih ederdi. Yüzünde gülümseme ile günlerdir evine girmeyen yiyecekleri almak için bir markete uğradı. Sehun’un gelişiyle yeniden normale dönen, dönecek olan hayatına hazırlık yapmalıydı.

Geçen bir saatin ardından Jongin apartmanına geldi. Bisikletini bırakıp merdivenlere yöneldiğinde onu gördü.

“Seni buraya getiren ne?” Oldukça suratsızca bakarken sormuştu. Merdiven basamaklarında oturan sarışın ayaklanıp yanına geldi birkaç adımda. “Onu nasıl kandırabileceğini biliyorsun Jongin. Umarım yanılan ben olurum ve onu mutlu edebilirsin. Artık onu korumak için yanında olmayacağım. Kendi hayatıma dönmem için beni ikna etti Sehun. Bir süredir ihmal ettiğim sevgilimi görmek için Çin’e gidiyorum. Ama unutma, gözüm her zaman üzerinde olacak, eğer onu üzdüğünü görürsem seni elimden kimse alamaz!”

Jongin gülümseyerek kucakladı Tao’yu. “Lanet olası yanlış anlamalarını Çin’de bırakıp dönersin umarım baldız. Seni yokluğunda hiç özlemeyeceğimden emin olacağım.”

Tao tek kaşını oldukça yukarı kaldırıp baktı bu defa. “Biliyorum Jongin başına oldukça iş açtım ama o benim kıymetli küçük kardeşim. Korumak zorundaydım.” Jongin elini omzuna koydu ince çocuğun. “Bundan sonra onu koruyacak kişi benim. Hem…”   Jongin’in cümlesini susturan kişi Sehun’du. “Teni Teviyoğum Congiiin.”

Jongin arkasına dönüp tanımadığı sesin sahibine baktı. Kalbinin sahibi ona gelmişti hem de hayal ettiğinden kat be kat güzel şekilde. “Sehun… Sehun sen konuştun?” Sehun başıyla onaylayıp gülümsedi ancak gözlerinden akan yaşlar yüzündeki ışığı gölgelemişti. “Teni tevdiğimi töyledim Efendim. Orada dikilip aptal gibi beni mi izleyecektin. Buraya gel.” 

Jongin koşarak boynuna sarıldı uzun olanın. Sımsıkı sarıldığı bedenin özlediği kokusunu son damlasına kadar hapsetmeye çalışırken sarışın olan uzaklaştırdı bedenini. İnce parmaklarıyla çenesini tutup yüzlerini yaklaştırdı ve dolgun dudakları öpmeye başladı.

Tao’nun öksürdükten sonra sesi duyuldu. “Baskın olan sen misin Sehun? Lanet olsun bunca zamandır seni koruyup kollamak için çırpınırken neden bir prenses gibi davrandın bana adamım?”

Sehun sevgilisinin çenesindeki elini çekip Tao’ya doğru uzattı ve gitmesini işaret etti. Özlemini duyduğu dudakları bu saçma soru için bırakmayacaktı, bu haldeyken olmazdı.

Kısa bir nefes molası vermek için Jongin uzaklaştığında gözleri birleşti. Uzun uzun baktı sarışının gözlerine, elleri güzel yüzün her yerini okşarken fısıldadı. “Seni çok özledim Hizmetkârım, hadi evimize girelim.”

Sehun ve Jongin el ele tutuşarak girdiler içeri. Sehun poşetlerin büyük çoğunluğunu sol eline alıp Jongin’i çekiştirerek ilerledi. Her bir adımını ezbere bildiği bu apartmana ilk girişiydi, elbette bu şekilde…

Evden içeriye girene kadar sabretti ikili. Ancak içeriye atılan ilk adımlarla birlikte ayrıyken nefes alamayan iki beden yeniden tek olmak için harekete geçti. Sehun dudaklarını esmer olanın dolgun dudaklarını zapt etmek için kullanırken oldukça hükmediciydi ve Jongin bunu uzun zamandır beklediği için oldukça itaatkârdı.

-         Seni, öpücük, seviyorum. Seni, öpücük, o kadar, öpücük, seviyorum ki, öpücük, anlatmaya, öpücük, lanet olası, öpücük, Kore dili, öpücük, yeterli değil.

-         Ten şimdi, öpücük, ülkemize, öpücük, lanet mi, öpücük, okudun efendim. Hala beni tanımıyortun anlaşılan!

Sehun arkasında şaşkın bakışlarla kala kalan Jongin’i umursamadan gidip koltuğa oturdu. Göz ucuyla kendisine yaklaşan bedeni izlerken gülmemek için dudaklarını ısırıyordu.

-         Beni bu şekilde bırakıp oturduğuna inanamıyorum. Bunca zaman sonra yeniden buluşmuşken hem de. Sen bilirsin Hizmetkâr bozuntusu, bundan sonra sana efendinin kim olduğunu göstereceğim.

-         Ne yapacaktın merak ediyorum Congin.

Jongin hiçbir şey demeden kalkıp mutfağa girdi. Bu gece için özenle aldığı şeyleri dolabına yerleştirip, poşetleri bomboş raflara tıkıp, ortalığı toparladı. Arkasından kendisini izleyen delici bakışları umursamadan bir şeylerle daha uğraştı. Sonunda tanıdık koku etrafını sardı ve bedeni sıcacık limanındaki yerini aldı. Sehun boynuna küçük bir öpücük kondurup kulağına fısıldadı.

-         Tadece biraz takılayım demiştim. İttediğin şekilde Baek ve Chanyeol gibi atışan, ateşli bir çift olmak istediğini söyleyip bu kadar kırılgan davranmanı anlamıyorum Congin.

-         Aptal âşık! Neredeyse yüreğime indiriyordun. Bana sahip olmak istediğin için atışmalıyız sadece, sen kovalayacaksın ve bende kaçacağım.

-         Hmmm… Emin mitin bebeğim.

-         Elbette sonunda yakalanacağım şapşal. Kim senden kaçmak ister ki?

Jongin aşkla sarıldığı kollarda dönüp Sehun’un güzel yüzünü avuçları arasına aldı. “Şapşal yanaklarını seviyorum…” Pembeleşmiş yanakları öper. “Şapşal gözlerini seviyorum” Göz kapaklarına uzulca öpücük kondurur. “Şapşal burnunu seviyorum” Burnunun ucunu öper. “Şapşal âdemelmasını seviyorum” Yutkunduğunda hızla hareket ederken öper. “Şapşal aşkımızın yazılı olduğu alnını seviyorum.” Ayakuçlarında yükselip öper.

Gözleri buluşur Jongin derin bir nefes alıp sıradaki hareket için beklerken Sehun sabırsızca hareket eder. “Şapşal dudaklarımı tevdiğinden de eminim, çünkü bu şapşal tenin her şeyini çok teviyor.”

Jongin boynuna sarıldığı sarışın tarafından kucaklanıp içeriye koltuğa taşındı. Jongin beyaz boyunda kırmızı izler bırakıp kıkırdarken Sehun olabildiğince çok sarılıp öpüyordu sevdiği adamı.

       - Tana tonumun ateşli olacağını töylemiştim ya, bu kadarını bende beklemiyordum Congin.

        - Aaah, saçmalama ve buraya gel Sehunie. Seni istiyorum. Hemen… 


Sorun neden kaynaklanıyor bilmiyorum arkadaşlar bu üçüncü güncellemem sorun çözülür umarım.

Frekans  (Sekai ✓)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang