× day eight

7K 626 579
                                    

Geçen sefer tek başıma iki saat boyunca oturup beklediğim parka doğru ilerliyordum. Buluşma saatinden birkaç dakika sonra gelmeyi tercih etmiştim ki eğer gelmeyecekse aptal gibi yine onu beklememeliydim. O hatayı bir kez yapardım. 

Ama şimdi, onun arkadan gerçekten ne kadar da mükemmel göründüğünü düşünüyordum. Yani tam tamına, benim kadar mükemmel görünüyordu.

Ayrıca saçlarının rengini de araştırıp öğrendim, su yeşiliymiş. Baya yararlı bir bilgi oldu benim için, gerçekten. 

Adımlarım parkın girişinden geçince, banka doğru ilerledim.

"Taehyung,"

Arkasını dönüp bana bakıp, üstüne üstlük gülümsediği zaman, bu ana her şeyimi verebilirdim. Götüm ve yüzüm hariç.

"Jimin," dedi ayaklanırken. "Gelmişsin."

"Bazıları gibi geleceğim deyip gelmemezlik yapmayı sevmiyorum."

Gözlerini devirdiğini gördüm ama gülümsüyordu. Su yeşili saçlarına rüzgar değdi ve geriye savruldu bir süreliğine, o an ölüyor olduğumu hissettim.

"Yalamayı sever misin?"

Sorduğuma karşılık kaşları kalkarken, panikledi. "Ne?"

"Dondurmadan bahsediyorum, sever misin?"

"Sadece sanalda böyle sapık olacağını düşünmüştüm ama sen gerçek hayatta da sapıksın.."

"İki yüzlülük yapacak halim yok yani,"

Güldü. Yürümeye başladığımız zaman kalbimin neremde attığına dair en ufak bir fikrim yoktu ama mutluydum, çünkü gelmişti.

Birden durdu, "Jimin," dedi.

"Evet?"

"Sen gerçekten minicik bir şeymişsin," Sesli bir şekilde güldü.

Kaşlarımı çattım, "Benimle boy ölçüşmek ister misin Taehyung? Ama burada değil."

"Nerede?"

Gülme sırası bendeydi, "Bizzat benim yatağımda."

Cevap vermek yerine bakışlarını kaçırdı ve yutkundu. Sanırım bugün gerçekten eğlenceli olacaktı..

Girdiğimiz dondurma dükkanında, camın önündeki masaya oturmuştuk. Hala bana bakamıyor oluşundan hoşlanıyor olsam da, bu biraz canımı sıkıyordu. Önünde Park Jimin gibi biri oturuyor ve o bakmak yerine duvarları keşfe çıkıyordu. Tanrım, neden?

"Neli dondurma istersiniz?" 

Garsonun sesi ile sonunda bana baktığı zaman gözlerimi kısarak bakmıştım ona. Ardından da siparişimizi vermiştik. 

Dirseklerimi masaya yaslamış, çenemide elime dayamış bir şekilde yüzüne bakıyordum, bunu yapmamdan utanıyordu fakat ben bundan gerçekten zevk alıyordum. 

"Buraya yakın bir yerde mi oturuyorsun?" dediği zaman başımı iki yana salladım. "Pek sayılmaz."

"O yüzden mi geç geldin?"

Gülümsedim, "Hayır, gelip gelmeyeceğini anlamak için geç geldim."

"Yani gelmeyeceğimden şüphe ettin?"

Omuz silktim, "Geldin ve geldim, şimdi dondurmanın tadını çıkaralım, yalayarak."

Birkaç dakika sonra büyük külahta gelen toplara baktığım zaman üzerine eklenen süslemeler ile ne kadar da harika göründüklerini düşündüm. 

Ten Days ×  VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin