•1•

631 40 20
                                    

Merhaba Açlık Oyunları fanları! Hep daha önce kafamda 76. Açlık Oyunları'nı kurgulamıştım, işte şimdi size bunu paylaşmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar!
Katniss Everdeen ve ekibinin 76. Açlık Oyunları yapılmasını istediğinde şaşırmıştım. Daha sonra Başkent çocuklarıyla yapılacağını, benim de Snow'un torunu olduğum için katılmamın şart olduğunu öğrendiğimde panikatak geçirdim.
Katniss Everdeen, böyle bir caniliği durdurmak isterken nasıl da böyle bir şeye karar vermişti? Bu olaylar olduğunda içten içe Katniss'ın tarafındaydım. O yüzden bir yanım, Katniss'ın haklı olduğunu söylüyordu. Biz bunu onlara 75 yıl boyunca yapmıştık. Onların bize bunu 1 yıl yapma hakları vardı. Tek anlamadığım nokta şuydu: Ben Snow falan değildim. Sadece onun torunuydum. Beni nasıl da direk katılacaklara koymuşlardı? Oradan sağ çıkma ihtimalim çok azdı. Ama düşünmeden de edemedim: Başkentin çocukları hiç savaş eğitimi almamıştı. Ben hoşuma gittiği için bir-iki ders alıyordum. Snow'un torunu olduğum için herkes benden korkardı, aslında öyle korkulacak bir tip değildim ama yine de. Pek fazla arkadaşım da yoktu. Çoğu kişinin ilk hedefş ben olacaktım...
"Rebecca!" diye bağırarak içeri giren annem düşüncelerimi böldü. "Rebecca! İyi misin? 76. Açlık Oyunları... Bu insanlar çıldırmış!"
"İyiyim anne." diye tersledim onu. Şimdi hiç annemle uğraşamazdım. "Haftada 7 gün dövüş, kılıç kullanma ve okçuluk dersi istiyorum." diye de ekledim. Katniss Everdeen gibi bir okçu olmayabilirdim ama en azından tartışılacak kadar iyiydim. Annemin gözleri dolmuştu. İçini çekti ve: "Rebecca... Güzel kızım... Unutmuş olabilirsin ama... Artık eskisi kadar paramız yok. Yetinmek için bu paralar bize lazım. Ah Rebecca! Bunları hiç haketmiyorsun. Hepsi çok yanlış. Hepsi çok canice." diye fısıldadı. İyice sinirlenmiştim. Bunların hiçbiri benim suçum olmayabilirdi ama dedem Açlık Oyunları'nın düzenlenmesine yardım ederken annem de buna göz yummuştu. Zavallı mıntıka çocuklarına bunlar olurken kimse "Biz çok caniyiz." diye düşünmemişti. Şimdi aynısı bana olduğu için annemin aklına bunun cani olduğu mu gelmişti!? Annem söylenmeye devam etti: "Cani insanlar. Hiç mi merhametleri yok bunların?"
En sonunda patladım: "Anne! Yeter artık! Bunların hepsini hak ettik, anlamıyor musun? İşinin başına dön." dedim. Annem şaşkın şaşkın bana baktı ama kararlı olduğumu görünce gitmeye karar verdi.
Okuldaki tek yakın arkadaşım olan Aaron Morton'u aradım. O da benim adıma çok üzülmüştü. Tekrar tekrar iyi olup olmayacağımdan endişelendiğini söyledi. Onun da Oyunlar'a katılması bir ihtimaldi, ama benimki kesinken onunki daha düşük bir ihtimaldi. Aaron benim gizli aşkım gibi bir şeydi, 9 yaşımdan beri ona kafayı takmıştım. 4 yıldır...
Gözlerim dolmaya başladı, elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Aynada kendime uzun uzun baktım. Örgümün bozulmaya başladığını düşündüm ve tokamı çıkarıp saçlarımı dağıttım. Belki ben de bir yolunu bulurdum... Belki ben de kazanırdım. Gözyaşlarına boğulmaya başlamıştım. Orada bebek gibi dikilmiş, ağlıyordum resmen. Kapım tıklatıldı. Annem olduğunu düşünerek: "Git!" diye bağırdım. Ama kapı ısrarla açıldı. Gelen Aaron'du. Ağladığımı görünce koşarcasına yanıma oturdu. Kafamı omzuna yasladım. Oracıkta sonsuza kadar kalmak istedim. 3 saniye gibi gelen bir süreden sonra Aaron, daha iyi miyim diye o tatlı ela rengi gözleriyle bana baktı. Ağlamaktan gözlerim şişmişti, çok komik görünüyordum. Anın heyecanıyla ve komik durumumla kıkırdamadan edemedim. Aaron da gülmeye başladı. Aaron "Ne olursa olsun her zaman yanındayım Becca." dedi. Bunu hangi anlamla dediğini anlayamadım...

Büyük gün gelmişti. Adımın okunacağını bayağı öncesinden biliyordum ama yine de çok endişeliydim, korkuyordum. Annem odama korkuyla daldığında saçlarımı örüyordum. Bağırmaya başladı: "Rebecca! Saçlarını öremezsin! Evimizdeki kuralı biliyorsun. Saç örmek yasak." dedi. Ben de cevabı yapıştırdım: "Kuralı dedem koymuştu. Artık olmadığına göre kural da yok." dedim gülümsemeye ve kendimden emin davranmaya çalışarak. Annem belli ki bana sinir olmuştu: "Kimse, Başkan Snow'un torununun Katniss Everdeen'e benzemeye çalıştığını göremez!" diye bağırdı. Yapabildiğim en büyük masum suratla: "Ama ben Katniss'a benzemeye çalışmıyorum ki! Sadece saçımı örmeyi seviyorum." dedim. Annem gözlerini devirdi ve odadan oflaya puflaya çıktı. Kendime olan güvenim gittikçe yükseliyordu. Açlık Oyunları'nı kazanma ihtimalim az değil, fazla gibiydi hatta. Aynada kendime bakıp mırıldandım: "Rebecca Marleen Snow, 76. Açlık Oyunları şampiyonu." Gülümsedim. Bunu yapabilirdim.
Konuşma alanına gittiğimiz zaman Effie Trinket, gülümseyerek duruyordu. Belli ki kurayı çekmesi için ona görev vermişlerdi. Görevliler çok endişeli görünen Başkent halkını susturdu. Effie konuşmaya başladı: "Baylar ve bayanlar, 76. Açlık Oyunları'na hoş geldiniz!" Bu cümleyi enerji dolu söylemiş olmasına rağmen kimse ne alkışladı, ne de bir şey dedi. Sözüne devam etti: "Her zamanki gibi, önce bayanlar:"
"Alicia Stewart!" diye seslendi. Alicia'nın durduğu civarda iç çekme sesleri yükseldi. Annesi çığlıklar atarak ağlıyor, ağır makyajı da aktıkça akıyordu. Kız aşağı yukarı 15 yaşındaydı. Korkmuş görünmüyordu. Gülümseyerek Effie'nin yanına gitti.
"Penelope Morton!" Kulaklarıma inanamıyordum! Aaron'un kız kardeşi! Henüz 12 yaşındaydı, korkudan bembeyaz kesilmişti. Çekingen adımlarla Effie'nin yanına gitti.
"Rebecca Marleen Snow!" Annem arkamda ağlıyor, bir yandan da söyleniyordu: "Pislikler, caniler!" Annemin bu tavırlarına dayanamıyordum gerçekten. "Anne! Ben iyi olacağım. Azıcık sakin ol!" dedim ve kararlı görünmeye çalışarak Effie'ye doğru yürümeye başladım. Aaron bana üzgün üzgün bakıyordu, onu cesaretlendirircesine gülümsedim. Effie ve diğerlerinin yanına gittim ve elimi Penelope'nin omzuna koyup fısıldadım: "Seni koruyacağım."
Effie, benden sonra 9 tane daha kız ismi okudu. Çoğu genellikle çok korkan küçük kızlardı ama iki tanesi kendinden emin gibiydi: Anna Morgan ve Rachel Wilson. Daha sonra onlar hakkında daha fazla bilgi almayı planlıyordum.
Sıra erkeklere geldi.
6 tane erkek ismi okundu.
7. erkek isminde çıldıracak gibi oldum: Aaron Morton! Olamazdı! İşte bu olamazdı! 2 tane sevdiğim insan, benimle beraber Açlık Oyunları'na geliyordu. Bu sefer de Aaron benim şaşkın ve üzgün bakışlarım arasında cesaretlendirici gülümseme yapan oldu. Ama zaten Morton'ların kurada çıkma ihtimali yüksekti, çünkü babaları eski bakanlıktaki yüksek rütbeli adamlardan biriydi. Nasıl düşünememiştim ki? Aaron'u kendimden çok seviyordum, onu kurtarmaya kararlıydım, ama önce diğer herkesi öldürmemiz gerekiyordu.
Diğer erkek isimleri de okundu. Effie'nin her zamanki sözünü demesini bekledim. Ama demedi. Birdenbire kapı açıldı ve iki kişi dışarı çıktı: Katniss Everdeen ve Peeta Mellark. Herkesin uğultusu kesildi, herkes onlara göz dikti, arada küfreden ya da bela okuyanlar da vardı. Katniss eğleniyor gibi görünüyordu, Peeta ise oldukça ciddiydi. El ele tutuşmuşlardı. Katniss: "Şans sonsuza dek sizinle olsun!" dedi. Birkaç tane hevessiz alkış duyuldu. Trene gittik. Mıntıka treninin aksine bu tren kocamandı çünkü 24 kişi vardı. Her iki kişinin 1 akıl hocası olacaktı, bunu yaşlara bağlı olarak yapacaklardı o yüzden ben çok büyük bir ihtimal Aaron'la olacaktım ve savaş taktiklerimiz için bu bir avantajdı. Ailelerimiz gelip bize veda etmeden önce akıl hocalarımızla tanışacaktık. Tahmin ettiğim gibi Aaron'la ortak bir akıl hocamız vardı: Peeta Mellark. Bu bazı insanlara şok gibi gelebilir ama ben bu ismi duyduğum için rahatlamıştım doğrusu. İyi savaş taktikleri verebilirdi. Peeta Mellark elimizi sıktıktan sonra (elimizi sıktığına şaşırmıştım doğrusu) bize fısıldadı: "İnanın bana, bu benim fikrim değildi. 76. Açlık Oyunları'nı doğru bulmuyorum." dedi.
Ailelerimizle vedalaştık. Aaron: "Bunun üstesinden geleceğiz, merak etme." dedi bana. Pek emin olmasam da onayladım. İşler gittikçe daha karışık bir hal alıyordu. Penelope de Aaron da Açlık Oyunları'ndaydı şimdi. Ne halt yiyecektik? Ben bunları düşünürken tren hareket etti. Artık Açlık Oyunları'na gittikçe yaklaşıyorduk.
Umarım beğenmişsinizdir, fikirleriniz ve yorumlarınızı yazabilirsiniz❤️
~sky

76. Açlık OyunlarıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant