12.Bölüm

29 14 3
                                    

Aldığım not beni ne kadar sinir etse de biraz da tırsmış olabilirdim.Sonuçta kimin olduğunu ve beni nerede yakalayacağını bilmiyordum.Ama bu her kimse ona ne yapacaklarım aklımda tek tek kuruluydu.Ona en sevdiğim sandalyemde işkence edecektim.Kim olabilirdi ki bu notun sahibi? Ya da devamı gelecek miydi? Yani şunun şurasında üç kişicik can vermişti.ilkini sadece selim biliyordu ee ben bunu da postaladığım için imkânsızdı.Diğerlerini de kimse görmüş olamazdı.En önemlisi de yaptıklarımı biliyorsa neden harekete geçmemişti?
Sanırım arkadaş biraz heyecan istiyordu.

Selimin yokluğu da mahallede yavaş yavaş yayılacaktı. Bu evden taşınmam gerekti hemde bir an önce.

Yumuşacık yatağımda içeriye sızan ışıkla bu olanları düşünüyorum.Gözlerim uykudan uzaklaştı fakat ben üşengeçlikle yerimden milim dahi kıpırdamıyorum.Saat kaç diye bakacağım sırada telefon açılmıyordu.Hemen şarja taktım ve salon saatine baktım.Saat tam da bir buçuktu.

Eşyalarımı hızla valizlere koymaya başladım. Bu evde sadece benim olan kişisel Eşyalarım ve süs olarak biblolarım vardı.küçüklüğümden beridir her param olduğu zaman biblo alıp biriktirirdim.Melek şeklinde kanatları olanları, noel baba, elfler  ve daha niceleri. Yaklaşık bir bavul olduğunu tahmin ettiğim biblolarım gerçektende büyük boy bavula tamı tamına sığmıştı.

Eve taşındığımda yatak, koltuklar, mutfak eşyaları vs.herşey buraya aitti.Her şeyi aldığımdan emin olarak toplamda beş tane bavulumu kapıya dizdim.

Yüklü miktarda biriktirdiğim paralarımı aldığımdan Emin olacaktım ki aklıma beş aydır çalıştığım mağza aklıma gelmişti.Aradan kaç hafta geçmişti ben gitmemiştim.Kesinlikle çıkışımı vermişlerdi.

Hızlıca kapıdan çıkarak iş yerine gittim.Zaten iki sokak ötedeydi.Benim ordan alacağım toplamda dört bine yakın param vardı.Gidip şimdi onu alacaktım.

Bir sokak kala kiracı olduğum ev sahibini aradım.İkinci çalışın sonunda açtı.

"Alo,Melek abla?"

"Aa efendim Toprak kızım sen misin? "

"Evet Melek abla ben taşınıyorum da zaten ayın sonuna da gelmişti anahtarı ve parayı kime bırakayım?"

"Hımm anladım kızım anahtarı ve parayı Gülsüme bırak oradan alırım"

Gülsüm Selimin annesiydi ve katiyyen oraya bırakamazdım bana Selim hakkında soru sorabilirdi .

"Aslında ben mahhalleyi geçtim oradan biraz uza-"

"Tamam tamam kızım sen Aynura bırak"

Tamam diyip telefonu kapattım. Dediği gibi Aynur ablaya bırakıp yoluma döndüm.

Kocaman mağzaya dışından baktım.İki katlı giyim mağzasıydı oldukça büyüktü.
Mağzadan içeri girdiğimde Sinan bey beni görüp kolumdan tuttu kenara çekti.

"Çok şükür Toprak! İşe devam edeceğim diyorsan bence hiç devam etme çıkışın verildi."
Dedi tedirgin tedirgin.

"Biliyorum,zaten kalan paramı almaya geldim.Taşınıyorum ."

"N-ne parası ? Tamam dur bak ben getireyim patrona gözükme sen, kızar şimdi."

Kolumu ondan kurtararak:
"Üzgünüm Sinan bey çok acelem var" Diye itip patrona doğru ilerledim.Müşterilerle ilgileniyordu.Beni görünce kaşlarını çattı.Yaşı ellilerde olan Çağtay beyle konuştum.

"Çağtay bey be-"

"Ne işin var senin burada! İşi sallayıp ortadan kayboldun! Çıkışın verildi şimdi defol burdan!"

Tamam da bu kadar kızacak ne vardı alacağımı alıp gidecektim.
Paramı vermezse zira onu buraya gömerim.

"Zaten taşınıyorum kalan maaşımı almaya geldim.Ver paramı tatsızlık çıkmasın" Sakince konuşmuştum.

"Ne maaşı sen burayı uyduruk bir iş yeri mi zannetin?! Yok maaş falan kaç haftadır gelmemiş bir de pişkin pişkin maaş istiyor"

Ellerini havaya kaldırıp konuşmuştu.Ama bu moruk benim sinirimi zıplatmıştı.

"Ne bağırıyorsun be! Benim burda çalışıp sizin vermediğiniz paralarım duruyor dört binim burada bir de bana para yok diyorsun!"

Sinan bey beni tutarak çekiştiriyordu. Adam bana bağırırken yığınla müşteri elindekileri bırakmış şu morukla kavgamı izliyorlardı.Sinan bey daha fazla çekiştirince
"Bırakk!"  Diye bağırdım.

"Kendine gel, haddini bil! Sana para mara yok, yeterince olay çıkardın! zaten çalışmadın da defol buradan!"

Diye o bana bağırınca işte şimdi tepemin tasını attırmıştı hayırlı olsun!
Üzerine saldırmak için hamle yapınca Sinan bey yine engelledi.

"Ver lan paramı! Eğer hakkım olanı  bana getirmezsen buraya dava açarım!" Diye bağırdım.

"Senin annem baban yokmu? sen karşındaki bu yaşta adama bağıramaya utanmıyormusun! Seni terbiyesiz!"

"Ailemden sana ne, ilgilendirmez seni! Yaşlı başlı demem.."

"Senin gibi kenar mahalle ezikleriyle uğraşamayacağım.Sinan at şunu buradan!"

Beni eziklemişti hemde o kadar insanın karşısında! Ama sabrettim takılmadan bağırmaya devam ettim.

"Hakkım olan parayı getir bu iş uzamasın yoksa yemin ederim sana dava açarım!" Ellerimi uyarırcasına tehdit ettim. Uzaklaşıp elinde tahminen dört bine yakın desteyle geldi.Sonra asıl beni çilden çılaracak birşey yaptı. Ne mi? Deste deste Paraları suratıma fırlattı.

"Al , defol buradan! Bir daha da buraya gelme! Al bunları git, sana fazlasıyla getirdim.Tam da beş bin! Gözün biraz para görsün görgüsüz! Şimdi al bunları bir daha pisliğinle bu mağzaya adımını atma! Hadi! Gözüm görmesin seni ezik!"

Beni onca insanın yanında yine eziklemişti! En önemlisi de parayı o kadar insanın içinde suratıma fırlatmıştı.Asıl görgüsüzün, pisliğin, eziğin teki kendisiydi! Mağzanın sahibi diye benim olan hakkı, beni azarlayarak, küçümseyerek vermişti! Beni aşağılamıştı! Kibirliğinden de geçilmiyordu! Sinirimle ve aşağılanma duygusuyla onca insanın arasında utandım ve ağlamaya başladım.Yerin dibine girmek istemiştim bir an.Şimdi bu paraları alacaktım ve ona çok kötü şeyler yapacaktım! Bu sefer içimde ki kötü Toprağa,iblise her neyse beni öfkem için kullanan şeye izin verecektim.Pes ediyordum.Onu dinleyecektim bu sefer!..

Lütfen düşüncelerinizi yoruma yazın.Aşağıdaki yıldıza dokunmayı da unutmayın:)

PARANOYAK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin