20. bölüm-Hesaplaşma günü yakında...

730 29 0
                                    

mediadaki Ayşe: D

AYŞE’DEN

Yeni başlangıçlar, yeni hayatlar kuruyorduk kendimize. Herkes kendi hayatında ki pürüzleri düzeltmeye çalışıyordu. Hayatlarımız yeterince karışıktı. Artık bu karışıklığın düzeltilmesi lazımdı. Oğlum ile konuşacaktım. Ona babasının kim olduğunu söyleyecektim. Poyraz ile ayrıldığımızda o şirkete giderken bende annemlere doğru yol aldım. Annemlerle de konuşmalıyım. Babama bu durumu açıklamak çok zor olacak. Arabamı evin önüne park edip eve doğru yol aldım. Kapıyı çaldığımda annem gözleri yaşlı çıktı. Merakım endişem artarken ‘’Anne ne oldu?’’dedim. Bu sözleri söylerken de kalbim acıyordu. Annem bir şey söyleyemeden onu babam bir köşeye itip karşıma kötü bakışları ile çıktı. Daha ne olduğunu anlamadan babam beni itti.

‘’Sen ne yüzle buraya geliyorsun?’’ dedi. Şaşkınlığım en üst safhadayken ‘’Ne oldu baba?’’dedim. Sol yanağıma yediğim tokatla yere düşerken şaşkındım, kırgındım. İçim acıyordu. Ben babamdan ilk kez tokat yiyordum. Nemli bakışlarım ona döndüğünde korkuyordum. Çünkü karşımda ki babam değildi sanki. Başka biriydi o. Benim babam bu kadar kötü bakmamalıydı.

‘’Bunu bize nasıl yaparsın Ayşe!’’diye haykırdığında ne olduğunu hala anlayamıyordum. Ama son söylediği sözler bir tokat gibi yapışmıştı.

‘’Namusumuzu iki paralık ettin. Adımızı kirlettin. Söyle bunu bize nasıl yaparsın?’’ bu kelimeler tekrar tekrar beynimde uğulduyordu. Utanıyordum. Sonuçta hatalıydım, yaptığım yanlıştı. Ama bu yanlış sonucu dünyalar güzeli oğlum vardı. Sol yanağımı tutan elim titrerken ‘’Bulut? Bulut nerede?’’dedim tiz sesimle. Babam sinirle bir kez daha bana vurduktan sonra ‘’Onu bir daha göremeyeceksin! Bulut ‘u sen hak etmiyorsun!’’dediğinde endişe ile ayağa kalktım. Üstüm başım çamur içindeydi ama umurumda değildi.

‘’Oğlum nerede baba? Ne yaptın sen?’’

‘’Oğlun asla bulamayacağın bir yerde! Yaptığının bedelini ödeyeceksin. Namusumuzu kirletmek neymiş ödeyeceksin! Keşke keşke bu günleri göreceğime ölseydin!’’ dediğinde kalbime bıçaklar saplanıyordu. Ağlayan annemi eve iterken kapıyı yüzüme kapattı. Olduğum yerde öylece kalmıştım. Oğlumu benden almışlardı. Ne yapacaktım ben? Babam, bu dünyada ilk âşık olduğum adam keşke ölseydin dedi. Bu o kadar canımı acıtıyor ki. Kapıyı çalıp ‘’Baba! Oğlumu ver bana!’’ diye ağlıyordum. Ama yumrukladığım kapı bir türlü açılmıyordu. Gözlerimden sicim gibi yaşlar akarken güçlükle kendimi arabaya attım. Kalbim sıkışıyordu, nefes alamıyordum. Arabayı çalıştırıp oradan uzaklaşırken nereye gittiğimi bilmiyordum. Hıçkırıklarımın sesi dolduruyordu arabayı. Ve ben çok çaresizdim.

POYRAZ’DAN

Bazen onun tek gülüşü dünyaya bedeldi. Hayatıma giren en güzel varlıktı o. Benim gülüşlerimin en güzel sebebiydi.  Ama anlamadığım derece de kalbimde bir ağrı vardı. Kötü bir şey olacakmış gibi yine hissediyordum. Şirkette odamda son hazırlıkları yaptıktan sonra toplantı odasına girdim. Bugün ki toplantım Kerem’in şirketi ileydi. O gelmez sanmıştım ama karşımda onu görünce düşüncem suya düştü. Aslında onu görünce içten içe sevindim. Çünkü o bu hayatta ki en yakın dostumdu. Ve ben onu çok özlüyordum.

Toplantı başlayınca sekreterim Muro sunumu yapıyordu. Ama ben nedense dikkatimi veremiyordum. Gerçekten içim sıkılıyordu. Neden böyle oldum birden? Kerem ile bakıştığımızda rahatsız olduğunu belli eden tavırda kafasını çevirdi. Üzülsem de belli etmemeye çalıştım. Tam o sırada Kerem’in telefonu çaldı. Hızla meşgule atıp mahcup bakışlarını gönderdi. Birkaç dakika boyunca sessize aldığı telefonu masanın üstünde titrerken en son mesaj geldiğini anladım. Hızla alıp okuduğunda gözlerinin ışığı sönmüş şekilde bana baktı. Merakım artarken toplantının ortasında acele ile bir numarayı çevirip aradı. O konuşurken bütün iş adamları şaşkın ve de sinirli onu izliyordu. Ama ben nedense endişe ile onun ağzından çıkacak tek kelimeyi bekliyordum.

‘’Nasıl olur? Allah kahretsin!’’ diye bağırırken hızla ayağa kalktı. Bana çaresiz ve kızgın bakıp ‘’Poyraz, çok önemli bir şey var.’’ Dedi. Endişe ile ‘’Ne oldu?’’dedim. Ama aldığım cevaplar ile dünya başıma yıkıldı.

‘’Emre, sabah hastaneye Barış’ın yanına gitmiş. Orada onlar tartışırken Sinan baba hastaneye muayene için gittiğinde her şeyi duymuş.’’dedi. Anlamadığım için ona anlamayan bakışlar ile ‘’Neyi duymuş?’’ dedim. Kerem sıkkın bir ifade ile ‘’Bulut’un senin oğlun olduğunu.’’dedi. Elim ayağım titrerken acele ile telefonumu çıkarıp Ayşe’yi aradım. Ama bir türlü açmıyordu. Nefes almam güçleşirken masaya tutunup tekrar tekrar onu aramaya devam ettim.

AYŞE’DEN

Canım acıyor. Ben hiç mutlu olamayacak mıyım? Tek suçum şu yalan dünyada âşık olmaktı. Ama aşkımın bedelini sürekli ödüyorum. Siz şimdi babanın kızgınlığı zamanla geçer diyorsunuz. Ama asla geçmez. Babam örflerine, adetlerine çok düşkün bir adamdır. Eski kafalıdır. Hele de konu namus meselesine gelince gözleri hiçbir şeyi görmez. Ve inanın bana bu yaptığı daha başlangıç. Kanayan burnumu sildim. Yüzüme çok sert vurmuştu. Ama yüzüm değil kalbim acıyordu. Oğlumu özlemiştim. Çok özlemiştim.  Arabamı hızla kullanıyordum. Hangi yöne gittiğimi bilmiyordum. Saatlerce uzun bir yolda arabamı sürdüm. Sonunda ıssız bir yola gelmiştim. Sağ tarafımda boş kocaman bir arazi vardı. Allah’ım ben şehir dışına sürmüşüm. Tabelalara baktığımda İstanbul’dan çoktan çıkmıştım. İyide ben nereye gidiyorum? Arabamı yavaşlatırken arkamdan bir araç solumdan geçip önüme geçti. Hızla önümde durduğunda bende durdum. Arabadan silahlı adamlar çıkınca korku ile aracımı arkaya sürmek istedim ama arka tarafıma da bir araç durdu. Biri gelip kapımı açmak istedi ama açamadı. Kapımı kilitlemiştim. Kalbim ağzımda atıyordu. Ellerim titrerken adam ‘’Aç şu kapıyı !’’diye bağırdı. Korkumdan ne yapacağımı bilmiyordum. Telefonum çalınca hızla telefonumu çantamdan çıkarmak için yan koltuğa uzandım. Ama daha ben çantamı açamadan şiddetli bir sesle camım kırılıp kapımı açtılar. Korku ile onlara ben dönemeden adam saçlarımdan beni çekti.

Acı içinde’’Ahh!’’dediğimde beni araçtan çıkarıp saçlarımdan yere itti. Bir adamın ayaklarının dibine düşmüştüm.  Avuçlarım ve dizlerim ağrıyordu. Nefes almam güçleşirken ‘’Ne istiyorsunuz benden?’’ dedim. Ama içimden Poyraz ne olur kurtar beni! Diye geçiriyordum. Sağ elimi hızla inip kalkan göğsüme koyarken çekingence ürkek bakışlarımı karşımda ki adamın yüzüne kaldırdım. Ama gördüğüm yüzle dehşete düştüm.

‘’Oktay?’’dedim. Hızlı nefes alış verişlerim duyulurken ‘’Merhaba bebeğim.’’deyip sırıttı. Hala telefonum çaldığı için adam çantamı Oktay’a verdi.  Oktay çantamdan telefonumu alınca pis sırıtması ile telefonun ekranını bana gösterdi.

ZEYTİN GÖZ

ARIYOR!

‘’Şimdi bu iş eğlenceli olmaya başladı.’’deyip telefonu kulağına götürdü.

POYRAZ’DAN

Telefon açılınca rahat bir nefes verip ‘’Aşkım neredesin?’’dedim. Ama duyduğum sesle gözlerim büyürken sinirlerime hâkim olamayacak haldeydim.

‘’Vallahi zeytin göz aşkın benim elimde.’’

‘’Sen?’’ dediğimde bakışlarım Keremdeydi. O da merak ve endişe ile bana bakıyordu.

‘’Uzun zaman oldu ha’’dediğinde sol elimi yumruk yapmıştım.

‘’Ayşe nerede? Ona ne yaptın?’’

‘’Şu an ayaklarımın dibinde diz çökmüş halde. ‘’

‘’Lan onun saçının teline bile zarar gelirse seni öldürürüm!’’

‘’Göreceğiz. Hesap zamanı başlıyor. O artık benim elimde. Bulabilirsen bul.’’deyip kapattığında hızla telefonu duvara fırlattım. Herkes ayağa kalkmışken masayı dağıtmaya başladım. Gözlerimden yaşlar süzülürken sandalyemi de alıp fırlattım. Kerem beni sıkıca tutup ‘’Ne oldu? Poyraz neler oluyor?’’dedi. Ona çaresizce bakıp ‘’Oktay, Oktay Ayşe’yi kaçırdı.’’deyip dizlerim üstüne çöktüm. Kerem şok olmuş şekilde yanıma çökerken ‘’Allah kahretsin!’’dedi.

NE OLUR GİTMEWhere stories live. Discover now