'Söz Vermiştin'

36 9 19
                                    

Okunmasa bile bu kitap, yazdığım için pişman olmayacağım...
İyi okumalar, ilk bölüm olduğu için fazla uzun olup sizi boğmasını istemedim. Umarım beğenirsiniz. °


Multimedya: Mert
-------------------------------------------
Ağustos 2017
     Genç kız sahilde yürüyordu. Dizginlemeye çalışıyordu kalbini. Heyecanlanmıştı. Uzun zaman sonra, aylar sonra onu arayıp geleceğini söylemişti çünkü. Adımlarını yavaşlatarak, denizin karşısındaki boş bir banka oturdu. Yaz mevsiminde olmalarına rağmen rüzgar şiddetini yitirmemişti. Sanki biliyordu onun geleceğini. Biliyordu da, coşkuyla esiyordu. Hiç durmayacakmış gibi... Elini kalbine götürdü genç kız. Derin bir nefes alıp dışından tekrar etti hep yaptığı gibi.
"Her şey güzel olacak."
        Kendini mutlu olacaklarına inandırmak istiyordu. Öyle çok özlemişti ki onu. Tanıştıklarından bu yana ilk kez bu kadar uzak kalmışlardı birbirlerinden. İkisi içinde zor bir durumdu. Ama biliyordu kız, o'nun geleceği için doğru olan buydu. Engel olmadı gitmesine. Olamadı. Hep kıyamazdı ona.
       Genç kızın kalbi öylesine hızlanmıştı ki sakinleşmek için denize baktı. Rüzgar böylesine hiddetli eserken bile durgunluğunu koruyabilmesini örnek almak istedi o an.
       Önce gözleri geldi aklına. Her seferinde kızın bakmaya kıyamadığı zümrüt gözleri... Yüzü belirdi sonra kızın zihninde. Her bir zerresini ezberlemişti. Saçlarına yol aldı düşünceleri. Hep dağıtmak istediği çikolatayı andıran saçları. Sonra ise olmayışı...
      Onu ilk kez anaokulunda görmüştü. Bir çocuk kızın saçını çektiğinde o gelip saçını çocuktan almıştı. Küçük kızın ona gülümsemesiyle çocukta ona bir gülümseme bahşetmişti kırmızı dudaklarından. Çocuk kıza elini uzatıp;
"Mert." kızda onun yaptığı gibi elini uzatıp;
"Derin. " demişti. İlk arkadaşını edinme sevincini yaşarlarken, bırakmamak üzere el sıkışmıştılar.
      Basit bir tanışma bir insanın hayatını bu kadar etkileyebilir miydi?
       Ailelerine yalvara yakara aynı okullara yazıldılar. Ortaokul mezuniyetinde birbirlerine söz vermişlerdi, ayrılmayacaklardı...
      Şimdi ise sevdiği adamı iki yıldır göremiyordu. Az kalmıştı, yılların acısını alacaktı.
      Düşüncelerinden çıkmak için kuruyan dudaklarını yalayıp hafiften batmaya başlayan güneşe bir kez daha baktı. Daha ne kadar bekleyecekti onu? Evet, Mert lisenin son iki yılını Derin'in yanında bitirmek için İstanbula geri dönüyordu. Derin için hayallerinden vazgeçmişti. Ama biliyordu Derin, kendisi de aynısını yapardı...
       Oturduğu banktan kalktı. Telaşlanmaya başlıyordu. Uçağı mı kaçırmıştı acaba? Ama öyle olsa Mert bunu Derin'e söylerdi. Ne? Ne olmuştu? Tırnaklarını yemeye başlarken volta atmaya başladı. Defalarca kez yürüdü, döndü... Havanın ufaktan kararmaya başlamasına rağmen rüzgar sanki inatla daha çok esiyordu. Mert'in Derin'e söylediği saatten tam iki saat geçmişti. Bir şey olmuştu. Hissediyordu Derin. Tekrar kendini inandırmak istedi ve derin bir nefes alıp tekrar etti;
"Her şey güzel olacak... "
      Umut bekler gibi havaya bakarak söylemişti bunu Derin. Ucundan belirmeye başlayan aydan anladığı kadarıyla bugün dolunay vardı. Tıpkı Mert'in sevdiği gibi...
      Saatler birbirini kovalamıştı ama Mert bir türlü gelememişti. Yüzü geçen arama yapmıştı Derin. Açan olmamıştı. Bir türlü ulaşamıyordu Mert'e. Umudunu yitirmeye başlıyordu artık.
       Telefonun aniden çalmasıyla ufak bir tebessüm oluştu kızın yüzünde. Derya teyze, Mert'in annesi, arıyordu. Muhtemelen Mert'i soracaktı. Ne diyeceğini bilemediği için telefonun çalmasına izin verdi. Ama Derya teyze ısrarla tekrar tekrar arayınca işkillenmişti. Telefonun yeşil renkte olan kısmına basıp "Alo" dedi.
        Karşı taraftan gelen hıçkırık sesiyle birlikte bir kan grubu anonsu duydu. Nasıl yani? Hastanede miydi ler?
"kızım" demişti Derya teyzesi. Telefonun arkalarından bir haykırış sesi gelmişti kızın kulaklarına. Neler oluyordu?
"Derya teyzem. " sesindeki pürüze engel olamayışına lanet etti. Karşı taraftan gelen sesler gitgide artıyordu.
"Yapamıyorum Metin sen yap." Derya teyze ağladığı için yarım yamalak söyleyebilmişti bunları.
Telefonun Metin amcada olduğuna emin olduğunda;
"Derya teyze neyi söyleyemedi Metin amca?" aklına gelen bütün kötü senaryoları kovmaya çalışıyordu. Çünkü düşüncesi bile tüylerini diken diken yapmaya yetiyordu.
"Derin kızım,"
"Ne oldu Metin amca?"
"Kızım,"sabırlı davranamıyordu. Metin amcadan da ağlama sesi gelirken aklından sürekli kovduğu acı gerçeği öğrenmek için sormayı denedi;
" Ona, M- Mert'e bir şey mi oldu? " cevabın 'hayır ne olması kızım' olmasını diliyordu.
Öyle çok korkuyordu ki adamın vereceği cevaptan sol gözünden bir damla göz yaşı yol aldı çıkık elmacık kemiklerinden. Elleri telefonu doğru düzgün tutamıyordu bile. Titriyordu, çok titriyordu.
     Karşıdan Derya teyzenin 'Oğlum!'  diye inlemesini duyunca cevabın hiç de umduğu gibi olmadığını anladı. Telefonun karşısından gelen bir iç çekişen sonra öksürük sesi duydu.
"Kızım mert'in uçağı dağlık bir araziye düşmüş. Aniden motor yanmaya başlamış. Olay yerine saatler sonra gitmişler. Gittiklerinde Mert, " derin ve titrek bir nefes alıp devam etmeye çalıştı.
"Mert çoktan..." Ve ağzından istemsiz bir iç çekiş çıkmıştı. "Kızım Mert" ona işkence çektirmemek için söze atladı genç kız. Gözlerinden akan incilere aldırmayıp Metin amcasının söyleyemediğini düşündüğü kelimeleri yerleştirdi dudaklarına.
"O, O öldü mü Metin amca.."
Karşı taraftan Derya teyzenin haykırışlarının yükseldiğini duydu. Derya teyzesi aslında vermişti Derin'e cevabı..
"Evet..." sanki Metin amca da kabullenmeye çalışıyor gibiydi.
      Hayır. Mert. Mert nasıl ölmüş olabilirdi? Derin'in Mert'i nasıl ölebilirdi?...
      Bacakları onu taşıyamıyordu titremekten. Yere çakıldı. Elleri şakaklarına gitti. Olamazdı... Mert ölmüş olamazdı. Yapamazdı. Bunu Derin'e yapamazdı...
       Geçen onca ay, onca gün, onca saat...
       Bir damla gözyaşı döküldü genç kızın yanaklarından. Aklı almıyordu. Nasıl? Mert nasıl ölebilirdi? Derin'i nasıl bırakabilirdi? Çenesini öyle çok sıkıyordu ki diline metalimsi bir tat gelmişti. Kanıyordu evet, ama kızın kalbi kadar değildi. Kendini daha fazla sıkamayacağını anladığında gözyaşları istemsizce akmaya başlamıştı.
     'Söz vermişti.' diye geçirdi genç kız aklından. Üşüyordu. Hava hafif rüzgarlıydı ama genç kızın içi üşüyordu.           
     Düştüğü yerden dizlerini kendine çekip elleriyle kulaklarını kapattı. Kafasındaki sesleri duymak istemiyordu. Sanki yok olacakmış gibi kapatmaya çalıştı tekrar.
       Oturduğu yerde hıçkırarak ağlıyordu. Onu bir daha göremeyecek oluşu paramparça ediyordu umut dolu ruhunu. Fısıltı gibi çıkan sesiyle ;
"Sen morgta üşürsün Mert. Sen soğuğu sevmezsin." diye mırıldanırken bir yandan da gözlerinden akan sıcak yaşları elleriyle siliyordu.
      Kafasını iki yana salladı.
"Sen ölmüş olamazsın. HAYIR, OLAMAZSIN!" diyerek bağırmaya çalıştı çıkan sesiyle. Kabullenemiyordu onun öldüğünü. Kim sevdiği birisi öldüğü zaman kolay kolay kabullenebilirdi ki...
        Son gücüyle kalktı yerden. Denize doğru hızlı adımlarla giderken tam önünde durdu. Kollarını iki yana açarak bağırmaya çalıştı yine;
"Hani ayrılmayacaktık. Hı? HANİ AYRILMAYACAKTIK!" sanki gücü birden tükenmişti. Gözlerinden yaşlar akmaya devam ederken kollarını aşağı düşürdü ve başı yere eğik konuşmaya başladı kendi kendine konuşur gibi.
"Söz vermiştin."
Başına gelen ani sancıyla bir iki adım geriye sendeledi. Resmen afallamıştı. Elleri istemsizce alnına gitti. Ayakta duramıyordu. Kendini boşlukta gibi hissediyordu. İlk önce etraf karardı. Yerin ayaklarının altından çekildiğini hissettiğinde son kez mırıldandı;
"Söz vermişti..."
Kaldıramamıştı... Onun narin vücudu nasıl böyle bir acıyı kaldırabilirdi ...

                                 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 31, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DilhunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin