Ertesi gün okulda Eijirou sessizce Bakugou'yu gözlemledi. Sarışın olan öğle yemeğini yemedi, bunun yerine molaları bitmeden önce birkaç dakika dinlenmeyi seçti. Bu hiç sağlıklı değildi. Giderek daha yıpranmış ve huzursuz görünüyordu, diğer öğrenciler de bütün gün etrafında süzülen gri bulutları görmeye başlamıştı. Kimse ona bulaşmıyordu. Onu rahat bıraktılar, ders aralarında bile mesafeli oldular ki Eijirou bunun belki de en iyisi olduğunu düşünüyordu. Adamın uyku düzeni berbattı -bu kim bilir zaten kötü olan sosyal ilişkilerine ne yapardı.
Yurdun ortak salonunda Ashido ve Hagakure toplu ders çalışma etkinliği düzenliyordu ve Bakugou tabii ki onları umursamadan odasına gitmeye devam etti. Diğerleri merakla arkasından bakıyordu. Birkaç sessiz fısıltı geldi, Midoriya bile endişeyle mırıldanıyordu. Hepsi ona neler olduğunu merak ediyordu ama kimde cesaret edip de soramıyordu.
"Hey, Kirishima?" Kaminari Eijirou'ya yanaştı, fısıltısı kulağına belli belirsiz geldi. "Um, onun nesi var?" Bakugou'nun gittiği yönü işaret etti.
Oh adamım.
Bakugou hakkında her düşündüğünde göğsü sıkışıyordu ve o an da normalden farklı değildi ama başka kimsenin son birkaç geceden haberi yoktu. Bildiği kadarıyla başka kimse patlamaları duymamıştı. Kankasını öylece ifşalayamazdı. O yüzden Eijirou omuz silkti, salağa yattı. Bakugou'nun günlerine eklediği fazladan heyecanı fark eden tek o değildi.
Akşamın geri kalanında Eijirou sınıf arkadaşlarıyla ödevlerini yaptı, hatta çoğuna akşam yemeği için kafeteryaya kadar eşlik bile etti ama otomatiğe bağlanmış gibi hissediyordu. O kadar endişeliydi ki aklı bambaşka yerlerdeydi. Eğer Bakugou'nun durumu başkalarının dikkatini çekecek kadar ciddiyse planı daha da önem kazanmıştı. Öyle ya da böyle biri müdahele etmeliydi.
Gece olunca bir mazeret uydurup odasına döndü. Duş alıp temiz pijama giydikten sonra Eijirou geç saate kadar uyanık kaldı -vakit geldiğinde %100 hazır olmalıydı. Bir saat kadar Skype üzerinden ailesiyle konuştu, biraz egzersiz yaptı, uyumamak için aklına gelen her şeyi denedi. Tam kedi videolaru izlemeyi bitirmişti ki alarmlı saat gibi Bakugou'nun odasından kısa boomlar ve onu takip eden küfürler geldi.
Eijirou kaşlarını kaldırdı. Adamın öfke problemleri olduğunu biliyordu ve geçmişinden onu kovalayan şeytanlar da olabilirdi ama vay be. Etkileyiciydi, cidden, Bakugou'nun hayal gücü bazen çok gelişkin oluyordu.
Ama artık yeter. Araya girme vakti geldi.
Eijirou yataktan atlayıp hızla kapıya gitti. Tam odadan çıkarken yandan bıkkın bir 'siktir' geldi. Bakugou'nun olacakları bildiğine emindi. Bakugou'nun odası önünde durup, kapıyı açtığında olacaklara dair kendisini hazırladı.
Sonra hızla kapıyı açtı. Öncesinde çalmadı bile.
"Yemin ederim, bok saçlı, işime burnunu sokmayı kesmezsen-"
Sırıtıp neşeli bir şekilde "sana da günaydın, Bakugou!" Dedikten sonra içeri girip ışığı yaktı. "Beni davet ettiğin için teşekkürler!" Kapıyı arkasından kapatıp kilitledi.
Eijirou sandalyeye otururken Bakugou boş boş ona baktı, gözlerinde şok ve iğrenti vardı, boğazından bir hırıltı yükseldi.
Sonra Bakugou kendine geldi. "Çık dışarı."
"Adamım. Geldiğimizden beri her gece beni uyandırıyorsun, sevgili dostum. Kanka. Bence bir açıklamayı hak ediyorum. Açıklama almadan da gitmiyorum."
"Hay sikeyim, git. Şu an çok ciddiyim."
"Ben de öyle." Sandalyenin kolçaklarını tutup ellerini sertleştirdi, kendisini kıpırdatılamaz yaptı.
YOU ARE READING
2am Knows All Secrets
FanfictionBu hikaye Unbreakable Red Riot'a aittir, ben çevirisini yapıyorum. İyi okumalar. ...Sinir olduğu filan yoktu. Tamam, belki biraz sinir oluyordu ama uykusuzluktan bu kadar sinirliydi. Adı lazım olmayan patlayan bir veletin sabahın ikisinde yatak örtü...