mourrons-nous, juste un peu?

1.1K 99 198
                                    

Kaç saattir oturduğunu bilmediği masasında gerindi, bu an mesleğinin her zaman en zor ve bir o kadar da en sıkıcı kısmı olmuştu. Yakındığından değil, asla, ne haddine, sadece ne zamandır öğrencilerin kağıtlarını okuduğunu bilmiyordu ve yıl içerisinde sıkça tekrarlamak zorunda kaldığı bu durum bazı dönemlerinde onu bunaltıyordu. En sonunda ise sırtında hissettiği ağrı uzun süredir uğraş verdiğini ona belirtiyordu. Tek başına olduğu zamanlarda masasının başında uğraştığı işler, kontrol ettiği ödevler, değerlendirdiği sınavlar, yanıt verdiği mektuplar—Haftalık Biçim Değiştirme dergisinde yayınladığı birkaç makalesinden dolayı sıkça övgü dolu baykuşlar geliyordu, ayrıca her ay dünya turunun ayrıntılarını sevgili arkadaşıyla paylaşmayı eksik etmeyen Elphias Doge, Albus'u keyiflendiriyordu—kafasını dağıtıyor, bir müddet dışarıyı düşünmesini engelliyordu. Tabii bundan yalnızca belli bir süreliğine kaçabilmesi ise oldukça ümit kırıcıydı, alışkındı elbet, sürekli aynı olayların yasını tutup kendini üzecek kadar acınası bir seviyede olduğunu düşünmüyordu.

Öğretmenliğini gereğince yerine getirip getirmediği konusunda herhangi bir tereddüdü yoktu, hayır, ancak günün geç saatlerinin verdiği yorgunluk olsa gerek, karşısında duran kağıdı okuduğu her an cevapların yanlışlığı bir kenara yanlışların saçmalığı başını ağrıtıyordu. İtiraf etmek canını yakıyordu fakat "Zavallı Ernest Fandrick...", hayallerini gerçekleştirmek istiyorsa daha çok çalışması gerekiyordu.

Tüm bu tezatlığa rağmen yaptığı işi bırakmak istemiyordu, bir şeylerle uğraşması gerekiyordu, yoksa yine kurcalamaya başlayacaktı. Masasının ucunda duran gazetede onun ismini büyük harflerle görmek sıradanlaşmıştı, şaşırtmıyordu, yalnızca gazetede de değil, pek çok yerde, unutmak istediği şeylerin daimi hatırlatıcılarıydı ya da en azından unutmak istediğini sandığı tozlu anıların. Gözünün önünden asla solmayacak bir yüzün sürekli fotoğrafına bakmak, doğrudan sesini duyabileceği bir an olmamasına lakin melodisinin kulaklarından eksik olmayışı, bunların hepsi kendi düşüncelerinin ve kendi anılarının Albus'u nasıl içten içe çürüttüğünün bir örneğiydi.

Geride bırakmış olduğu her şey, o da dahil olmak üzere, kendini her delikten Albus'a göstermeyi ihmal etmiyordu çünkü Albus Dumbledore'un kaçtığı her şey elbet bir şekilde onu buluyordu.

Oturmaktan ağrıyan sırtını eğerek dirseklerini masaya yasladı, elleriyle yüzünü kapatıp derin bir nefes aldı ve saçlarını geriye itti, önündeki kağıt onu yalnızca daha fazla bunaltıyordu, öğrencisiyle alakalı değildi tabii, öğrencilerini seven biri olmuştu—ki mesleğinin gerektirdiği en büyük sorumluluklardan biri olabilirdi—Bay Fandrick'in çabası takdire şayandı. Bu düşünce Albus'un bir şekilde gülümsemesine sebep oldu ancak içindeki huzursuzluğu geçirmeye yetmedi.

Düşünseli için özenle depoladığı açılmamış onca anının bu zamanlarda onun için gereksiz birer detay olacağını tahmin edemezdi çünkü etrafındaki her şey Albus'a onu unutmaması için orada var gibiydi, gönül rahatlığıyla geride bırakabilmesini mümkün kılmıyordu. Popülaritesi git gide artan bir karanlık büyücünün fikirleri, zihninin içinden geçen binlerce cümle, meydanlarda ismini bağıranlar; ya acıdan, ya kayıplardan, bazenleri destekçilerinden gelen sesler... Çoğu çığlık oluyordu —hatta neredeyse hepsi çığlık— ama aralarındaki tek fark ise çığlıkların ardında yatan hislerdi. Pek çok türlüsünü duymuştu, en sık duyduğu ise kendi çığlıklarıydı.

Sandalyesinden kalkma zahmetine girişmeyerek küçük bir el hareketiyle kasım ayının dondurucu soğuğuna rağmen arkasındaki camları sonuna kadar açmıştı, sihir yalnızca asa doğrultusuyla boy gösteren bir mucize değildi ya. Rüzgarın uğultusu baykuşların seslerine karışıyordu, huzurlu bir Albus bu armoniyi güzel akşamını taçlandıran nahoş bir beste olarak yorumlayabilirdi fakat şu an bu gürültü sınav kağıtlarından dolayı ağrıyan başını yalnızca daha da sıkıştırıyordu. Buna rağmen doğaya teşekkür etmeliydi ki içine çektiği havanın, son birkaç saattir yüzleştiği basıklığa üstün gelmesi tüm bu seslere katlanabilirliğini arttırıyordu. Yanı başında duran kitabını aldı ve Biçim Değiştirme kağıtlarının üzerine koyarak ayracın bulunduğu yerden itibaren açıp kafasının aldığı kadarıyla okumaya başladı.

mourrons-nous, juste un peu? | grindeldore one-shotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin