16.Bölüm

945 32 16
                                    

Aradan birkaç hafta geçmişti. Roma artık Osmanlı Imparatorlugunun bir toprağı idi. Tüm Avrupa'yı sarsan bu savaş son derece derin bir hasar bırakmıştı. Haçlılar ve Papa birbirlerine düşmüş vaziyetteyken Sultan Mehmed Han yine bir sefer kararı vermişti. Bu karar neticesinde artık asker ve divan bu durumdan sıkılmıştı. Ishak Paşa bu sefer kararına karşı çıktı:

"Hünkarım, bir sefere daha çıkmayı biz divan üyeleri olarak münasip bulmuyoruz. Zira, senelerimizi er meydanında kâfir ile geçirdik. Yeniçeriler her sene çıkılan bu seferden son derece bıkmış vaziyette."

Hidayet Paşa da kardeşine hak verdi:

"Paşamızın hakkı var hünkarım. Sefere her yıl çıkmaktan asker muzdarip. Hal böyleyken sefere çıkmamak en doğrusu. Roma'ya hakim olduk, Avrupanın tüm kaderi siz yüce padişahımızın iki dudağı arasındadır. Doğuya zaten hakimiz..."

Sultan Mehmed Han öfke ile paşanın sözünü böldü:

"Benim emirlerim ne vakitten beri sorgulanıyor paşalar! Haddinizi bilin! Sefere çıkacağız dediysem çıkılacak!"

Şeyhülislam Hoca Sinan Efendi söze girdi:

"Sefer, Allah yolunda cihad edilecekse vaciptir hünkarım. Lakin sizin verdiğiniz bu karar sadece dünyevi hırstan ibarettir. Askeri zora sokan bir padişaha asker, isyan ile cevap verir. Allah muhafaza bir isyan gerçekleşir ise tahtınızdan dahi olabilirsiniz. Yeniçeri kendi veliahtını dahi ilan etmiş. Şehzade Selim hazretlerini tahta çıkaracaklardır."

Sultan Mehmed Han büyük bir öfke ile hiddetle yanina yaklaşıp bağırdı hoca efendiye:

"SEN KİMSİN DE BENIM TAHTIM ÜZERİNE KONUŞURSUN HOCA EFENDİ! KARARIMI HİÇE SAYMAK YETMEZMİŞ GIBI BİRDE BENI TAHTTAN İNDİRİP OĞLUMU KOYMAK İLE MI TEHDİT EDERSIN!"

"Haşa hünkarım, ben sadece sizin ve devletin..."

"EMİRLERİMİ YERİNE GETİRMEYEN ÜSTÜNE DE TAHTIM İLE BENİ İKAZ EDEN KUL BANA LAZIM DEĞİLDİR! AĞALAR! CELLATBAŞINI ÇAĞIRIN VURUN BOYNUNU BU KAFİRİN!"

"Hünkarım! Hünkarım! Hünkarım! Hata ediyorsunuz! Hünkarım!"

Cellatbaşı, Şeyhülislamı idam edmek için götürür.

Sultan Mehmed Han bu karardan sonra öfkeyle İshak ve Hidayet Paşaya bakar. Divan toplantısı bittikten sonra ikisini de has odaya çağırır.

İshak Paşayı ve kardeşini ecel korkusu sarmıştı. Bir müftüyü gözünü kırpmadan öldüren kim bilir onlara neler yapmazdı. Lakin atladıkları bir husus vardı. Onlar Simay ve Derya Sultan ile evliydiler. Has odaya girdiklerinde bir süre eğilir vaziyette kaldılar ikisi de:

"Demekki siz, saray damadı olduğunuzu ve dahi benim vezirim olduğunuzu unutmuşsunuz ki divan toplantısında öyle zehir zemberek sözler işittim."

"İzah edebiliriz hünkarım."

"İzaha lüzum yok Hidayet! Her şeyden evvel benim kulumsunuz siz! Bu ne had bilmezlik bu ne edepsizliktir! Mühürlerinizi derhal teslim edin. Sizi vezirim olmaktan azlettim. Kardeşlerimden de boşanacaksınız! Artık onlar sizin zevceniz değil! Hidayet Paşa seni Mısır Beylerbeyliğine atıyorum. İshak Paşa seni de Şam Beylerbeyliğine atıyorum!"

"Hünkarım yapmayın etmeyin eylemeyin. Bizi eşlerimiz ile boşamayın."

"Unuttuğunuz hususları size yeniden bahsetmeyeceğim Ishak Paşa. Eşyalarınızı toplayın derhal!"

Boyun eğip çıkmak mecburiyetinde kaldılar. Iki kardeş birbirlerini suçladılar yol boyu:

"Sen karşı çıkmasaydın belki hala makamımızda idik!"

Tahtın Sultanı ~1 |TAMAMLANDI| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin