BÖLÜM 45

1.9K 234 18
                                    

   Ama öncesinde bizim tarafa kısa süreliğine de olsa ilgi göstermem gerekiyordu. Gerçi Zamoran'la ilgilenirken gözüm bir yandan da bizimkilerdeydi, ne yaptıklarını ve yaşanan gelişmeleri an be an takip ediyordum. Fakat beyinsel iletişim kurduğum böyle durumlarda birbirimizle konuşma şansımız olamıyordu doğal olarak.

Aslında şöyle bir bakınca, oyun salonunda ilgilenilmeyi gerektiren bir durum da gözükmüyordu açıkcası. Richard, Rachel ve Paldor salondaki büyük masa etrafında oturmuşlardı. Richard ve Paldor sohbet ediyordu. Sohbetin konusu neydi bilmiyordum ve doğrusu merak da etmiyordum. Rachel ise her zamanki gibi cep telefonuna kafasını gömmüştü ve meraklı bir şekilde atılan fotoları ve yazıları inceliyordu.

Matt'e gelince, oyun koltuklarının birini geriye doğru iyice yatırmış ve uyukluyordu. Hatta derin uyku fazına çoktan geçmişti, öyle ki Zamoran'dan bir bomba atılsa ve dibine düşse bile uyanmayacak gibi bir hali vardı.

Herkesin bu rahatlığının bir tek nedeni vardı, o da şimdilik bütün iş yükünün Charles'in omuzlarında olmasıydı. O çalışmasını tamamladığında ancak bize de yapacak görevler düşecekti. Gözlerini ekrandan ayırmadan hatta hiç kırpmadan Nika'yı devre dışı bırakacak yazılımı üretmeye çalışıyordu.

"Nasıl gidiyor Charles?" diye laf attım dikkatini dağıtma riskini göze alarak.

"Ooo, Profesör Xavier aramıza döndü nihayet. İyidir iyidir, senin nasıl gidiyor? Epeydir yoktun buralarda..."

Bu arada trans durumundan çıkıp Charles ile konuştuğumu gören Richard, Paldor, Rachel ve hatta uyanması neredeyse imkansız gibi görünen Matt bile, ki sesimi uyandırma alarmın zili gibi algıladığından olsa gerek, hemen yanımıza gelip Charles'in çalıştığı masanın etrafında toplandılar.

"Dalga geçme Charles." diye cevapladım onu.

"Zamoran'daki durumlar epeyce karışıktı. O nedenle uzun bir müddet orayı takip etmem gerekiyordu. Hatta biraz daha sürecek bu durum."

Matt telaşla atıldı: "Nasıl karışık? Bizimkilere bir şey mi oldu? Uyanmadılar mı daha?"

"Yok yok uyandılar korkma... Durum da ondan karışık zaten."

"Haa şu bildiğimiz mesele..." diye araya girdi Charles. "Nasıl peki, halledebilecek misin?"

"Umarım... Bu konuda topu Aden'e atmayı düşünüyorum. Eğer düşündüğüm işlemi kusursuz bir şekilde yapmayı başarabilirsem bütün bu kavga trafiğinin kontrolü onda olacak."

"Aden'le iletişim kurabildin mi?" diye sordu Matt. Bu kez sesine telaştan çok, cevabın evet olduğunu hissetmesinden kaynaklanan bir mutluluk tonlaması hakimdi.

"Evet." dedim onu bekletmeyerek. "Sen sormadan hemen söyleyeyim; sağlığı gayet iyi... Kardeşleri de öyle merak etme, hatta hiçbiri eski performansından en ufak bir kayıp yaşamamış, buna emin olabilirsin."

"İşte bu!.." diye bağırdı Matt heyecanlı bir şekilde, yumruğunu havaya kaldırıp sallayarak.

"Neyse konumuza dönelim tekrar." diyerek konuyu tekrar sohbetin başlangıç noktasına getirmeye çalıştım. "Sende durumlar nasıl Charles? Zamanında tamamlayabilecek misin virüs yazılımını?"

"Hepiniz böyle tepeme üşüşmüşken mi? Şaka mı yapıyorsun?"

"Tamam tamam mesaj alındı." dedi Richard memnuniyetsiz bir ifadeyle. "Gidiyoruz, istenmediğimiz yerde de durmayız zaten." diye ekledi göz kırparak. Sonra da her biri, sanki geçtiğimiz son birkaç dakika hiç yaşanmamış gibi eski pozisyonlarına geri döndüler.

KADER YAZICIWhere stories live. Discover now