16. Gardenya

237 25 43
                                    

Young Kyun güneşin batışını izledikten sonra Taeyang ile her gün buluştukları yere gittiğinde karşısında Taeyang'ı değil, Zuho'yu bulmuştu. Zuho onu gördüğünde gülümsemişti. "Bugün başka bir yerde buluşacaksınız."

Young Kyun'un meraklı bakışlarına hemen cevap verdi Zuho. "Beraber yıldızları izlediğiniz yerde buluşacaksınız. Tek başına gidebilir misin?"

Young Kyun, 'Evet.' anlamında başını salladıktan sonra hızlıca oraya doğru koştu.

Orayı seviyordu. Taeyang ile yakınlaşmalarının orada olmasının yanı sıra oranın manzarasını seviyordu. Sarayın ışıklarından uzakta kalıyordu, bu yüzden yıldızları net bir şekilde görebiliyordu. Okyanusun dibindeki bir uçurumdu gittiği yer, okyanustan gelen rüzgar üşümesine sebep olurken, okyanusa yansıyan ay ışığı içini ısıtıyordu.

Ay ışığının altında kendisini bekleyen Taeyang'ı ise o manzaradan daha da çok seviyordu. Taeyang'ı görür görmez koşarak ona sarıldı. Taeyang ise onun sarılmasına karşılık kendi elleriyle hazırladığı zambak tacını Young Kyun'un ipeksi saçları üzerine yerleştirdi.

Young Kyun şaşkınlıkla uzandı saçları üzerine konan taca. "Zambak..." diye açıkladı Taeyang gözlerini kendisinden ayırmayan Young Kyun'a. "İngilizler fevkalade, mükemmel güzelliği temsil etmek için kullanmışlar. Araplar ise gelinin tacı yakıştırması yapmış. Bugün için seni bundan daha iyi temsil eden bir çiçek bulamadım."

'Gelin tacı?' Young Kyun şaşkınca baktı Taeyang'a. Taeyang derin bir nefes aldı. "Yakın zamanda bir düğünüm var. Biliyorsun... Ancak benim tek bir eşim olacak Young Kyun, o da sensin. Bu yüzden benim için geçerli olan bir düğün yapmak istedim bize."

Taeyang, Young Kyun'un elindeki zambak tacını tekrar yerleştirdi Young Kyun'un saçları arasına. "Ay ışığı altında, saçlarının arasında zambaklar varken beraber yemin edelim birlikteliğimize... "

Young Kyun, parmaklarını Taeyang'ın parmakları arasına geçirdi. Ayak parmaklarının ucunda yükselerek Taeyang'ın dudaklarına küçük bir buse bırakıp geri çekildi. Hafifçe kıkırdaması Taeyang'ın da suratını güldürmüştü.

"Sana düğün hediyesi almak istedim. Ama ne isteyeceğinden emin olamadım. Dile benden ne dilersen." Young Kyun sanki bu cümleyi bekliyormuşçasına hemen oynattı parmaklarını. 'Bana şarkı söyle.'

Taeyang doğru anladığından emin olmak için kuşkuyla baktı Young Kyun'a. Young Kyun tekrarladı. 'İnsanlar sesinin çok güzel olduğunu söylüyor, duyamasam da söyle. Sadece benim için...'

Taeyang, Young Kyun'u göğsüne yaslayıp şarkı söylemeye başladı. Young Kyun da gözlerini yumup duyamadığı şarkıyı hissetmeye...

°°°
Taeyang üzerini değiştireceği sırada odasının kapısının açılmasıyla bakışlarını kapıya çevirdi.

Young Kyun girmişti içeri, tüm güzelliğiyle...

Kahverengi saçları omuzları üzerinde salınırken kendisinin hazırladığı zambak tacı kaybolmuştu o ipeksi saçlar arasında. Üzerinde, belki de kendisi için en değerli kıyafeti vardı. Yüzünde ise her şeyden daha güzel olan o gülümsemesi...

"Young Kyun, bir şey mi oldu?" diye sordu Taeyang. Elinde çiçekler olmamasına rağmen kapıdaki muhafızlar onu içeri aldığına göre önemli bir şey olmalıydı.

Young Kyun kafasını iki yana salladı. 'Bir şey olmadı. Odana gelmem için bir şey mi olması lazım?' Yavaşça attığı adımlarını Taeyang'ın tam önüne gelince durdurdu. 'Ben senin eşin değil miyim?' Cümlesi bittiğinde kollarını Taeyang'ın boynuna dolamıştı cilveli bir şekilde. Taeyang gülümsedi Young Kyun'un bu hareketleri karşısında. "Evet, sen benim eşimsin."

ANEMON |TaeHwi|Where stories live. Discover now