PERDE I

5.9K 136 89
                                    

PERDE I

(Perde açılınca kenarı sokağa bakan bir oda görünür. Zekiye, Arnavutluğa özgü düzgün giysisiyle mindere uzanmış, elinde bir kitap, önünde bir mum. İslâm Bey de sokakta gezinir.)

Birinci Meclis

Zekiye (Kitabı yastığın üzerine bırakarak) — Ah! Nineciğim! Nineciğim! Gönlüme niçin bu kadar yumuşaklık verdin? Düşüncemi niçin bu kadar açtın? Sen de şimdi kızını görsen okuttuğuna pişman olurdun. Benim gönlüm öyle büyük büyük duygulara nasıl dayansın? Benim beynim öyle geniş geniş düşüncelere nasıl tahammül etsin? Yüreğim ne kadar çarpıyor! Sanki göğsümü yerinden koparacak da dışarı fırlıyacak... Beynim ne kadar sıkılıyor! Sanki başımı paralayacak da çevreye dağılacak... (Ellerini yüzüne kapayarak) Nineciğim! Nineciğim! Dâimâ babamı düşünmek için açtığın, hazırladığın düşüncede başkası geziyor! Dâimâ seni sevmek için terbiye ettiğin, büyüttüğün gönülde başkası hükmediyor! Seni babam okutmuş, onun yoluna öldün. Beni sen okuttun, yoluna ölmek değil, öldüğüne ağlamak bile hatırıma gelmiyor! Ah! Dâimâ o! Gözümde o! Hayâlimde o! Aklımda o! O! O! O! Bir kere sokakta gördüm, keşke yüzüne baktığım zaman gönlüme düşen ateş gözlerimi eriteydi... Daha bir bakışta vücudumda ne kadar gücüm varsa toplayıp da gözlerimi başka yana çevirmek istedim. Eyvah! Ne vücudumda güç buldum, ne gözlerime hükmüm geçti. Sanki ömrümde gördüğüm, işittiğim, okuduğum, düşündüğüm ne kadar güzel şey varsa hepsi bir yere toplanmış da, bir insan yüzü olmuş karşıma gelmiş idi. (Biraz düşündükten sonra) Hayat ne garip hâl imiş! Bir kaç gün önce yanımda biri ağlasa, gözünün yaşı neşesinde dökülüyor sanırdım; bu gün kulağıma kahkahalar ağıt sesleri gibi geliyor! Bir kaç gün önce gamlı gamlı bulutlarda şimşek çaktıkça biri gülüyor gibi görünürdü, bu gün yeni açılmış güllerde çiğ görsem birinin gözyaşı dökülmüş sanıyorum! Bir kaç gün önce yüzüm gülüyordu; sanki her şey de benimle birlikte gülüyordu! Bu gün gönlüm ağlıyor; sanki her şey de gönlümle birlikte ağlıyor! Gene sabah oldu, gene gözüme bir dakika uyku girmedi... (Mumları söndürerek) Zavallı mum! Acaba ben de senin gibi yana yana tükenip gidecek miyim? Beş dakikacık uyuyabilseydim, belki düşümde görürdüm de ayaklarına kapanır, gönlümün zehrini dökünceye kadar doya doya ağlardım... Allahım! O mektup ne idi? Ateşle yazılsa insanın yüreğini o kadar yakmaz. Okudukça gözlerimden sanki yüzüme, göğsüme doğru damla damla alev parçaları saçıldı... Bilmem sütninem getirdiği zaman nasıl utancımdan yerlere geçmedim. İnsan sevincinden ölmüyor; ama çıldıracak! Mektup sözünü işittiğim gibi ondan geldiğini bildim. Kendi gelse belki utanırdım da o kadar çırpınarak üzerine koşmazdım. Gönülde kerâmet mi var nedir? Kimi zaman gâibi de biliyor! Ah! Benim o zaman başka kimi düşündüğüm vardı? Hâlâ kimi düşündüğüm var? Mektup babamdan da gelse yine ondan sanmaz mıydım? Belki dünyayı bildim bileli bir kere yüzünü görmeye özlem duyduğum babamdan geldiğine keder ederdim... Seviyorum, sevmekten bir türlü kendimi alamıyorum. O da beni seviyor, sevdiği mektubunda yazılı... Kendi yazısıyla yazılı... elbet de gerçektir... Hayır! Elbet de gerçektir. Allah o kadar güzel bir vücudun içinde hâinlik saklamaz a. (Biraz düşündükten sonra:) Kim bilir? En güzel çiçeklerin arasında yılan bulunuyor. Yârabbi! Yârabbi! İnsanın yüzü gibi gönlünü de meydanda yarataydın ne olurdu?


İkinci Meclis

İslâm Bey, Zekiye Hanım

İslâm Bey (Pencereden girerek) — Ben gönlümü ortaya çıkarabilirim. Ne yapayım ki, içindeki sırlar yine sana görünmez.

Vatan Yahut SilistreWhere stories live. Discover now